Bir Ramazan ayını daha hüzünle, zulümlerle, katliamlarla geçiriyoruz. Ramazan'dan önce yaşadığımız zulümler Ramazan'da artarak devam ediyor. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden uzaklaşma olan bu mübarek ayda dahi en kutsallarımızı koruyamıyoruz. Canlarımız, mallarımız, namuslarımız, evlatlarımız, topraklarımız ve tüm kutsallarımız adı faklı niyeti aynı olan kâfirler tarafından işgal ediliyor, çiğneniyor. Bu beldelerden birisi de Doğu Türkistan.
Türkiye kamuoyuna özellikle Ramazan aylarında artan zulümler ile giren Doğu Türkistan'da zulümler sadece Ramazan ayında yaşanmıyor. Yüz yıllardır hak-batıl mücadelesinin yaşandığı coğrafyada İslam H. 21'inci yıllardan itibaren Müslümanlar tarafından taşınıyor. Sahabelerin davet ve fetih çalışmaları ile yöneldikleri belde Türkistan. H. 95 yılında Kuteybe B. Müslim komutasında İslam orduları Batı Türkistan'ı fethettikten sonra Doğu Türkistan'ın başkenti Kaşgar'ı da fethediyor ve Çin İmparatorluğundan cizye alıyor. Osmanlı Hilafet devletinin korkusuyla dünyanın en büyük surlarını "Çin Seddi" olarak yapan bu Kâfir topluluk özellikle Osmanlının zayıflamasından ve Hilafetin yıkılmasından sonra işgal ve asimilasyon faaliyetlerini artırıyor. Bu zulümler 1949 yılında Komünizmin ilanı ve saldırıları ile ayyuka çıkıyor. Yerlerin ve göklerin şahit olmadığı zulümler Doğu Türkistan'da yaşanıyor...
Şair Yusuf Bilge Doğu Türkistan’ın durumunu şiirinin ilk ve son mısralarında şöyle anlatıyor;
“Bu bir Çin işkencesi ve insanlık utancı,
Uygarlık beşiğinde yıllardır aynı sancı…
İpeğin has yurdunda mazlumların ahı bu,
Ey vicdan nerde kaldın! Soykırımın şahı bu…”
Soykırımın şahı Doğu Türkistan'da uygulanıyor. Araştırmalar 35 milyon Müslüman kardeşimizin sadece Rabbimiz Allah dedikleri için vahşice katledildiğini ve bundan daha fazlasının da sürgün edildiğinş gösteriyor. Terör devleti İsrail'e dahi rahmet okutacak bir zulüm Doğu Türkistan'da yaşanıyor. İslam'dan vazgeçmedikleri için önceleri komünist, şimdi kapitalist Çin yönetimi tarafından her gün şehitler veriyor...
İpeğin has yurdu ve ipek yolu Doğu Türkistan... Irak ve İran petrollerinden kat kat fazla (910 bin km²’lik alanda) petrol rezervleriyle, 17 trilyon metreküp doğalgaz potansiyeliyle ve 100 den fazla yeraltı yerüstü kaynağı ile Kâfir Çin yönetiminin askeri ve ağır sanayisinin bel kemiği oluşturuyor. Doğu Türkistan aslında ekonomik açıdan da Çin'in lokomotifi durumunda. Çin genelinde 148 madenden 124'ünün çıkarıldığı Doğu Türkistan'ın tarım arazilerinin yüzölçümü Türkiye'nin yüzölçümünden büyük olsa da orda ki Müslüman kardeşlerimiz aç ve açıkta yaşamaya mahkûm ediliyor...
5 Nisan 1990’da Ramazan ayında Müslümanların başlattığı büyük kıyamdan sonra Kafir Çin yönetimi özellikle her yıl ramazan ayında Müslümanlara olan zulümlerini artırıyor. Ramazan ayı itibari ile başlayan yeni zulümlerde Haziran ayında şehit edilen Müslümanların sayısı 100'ü geçmiş durumda. Çin yönetimi özel bir genelge ile Devlet memurları, aileleri ve yakınları, öğrenciler, öğretmenler ve devletten maaş alarak çalışan tüm Müslümanların oruç tutması yasakladı. Hoten Vilayetine bağlı Niye İlçesinde Ramazan’ın ilk gününde Uygurlar arasında zorla içki (Bira) içme yarışması düzenlendi. Bütün bu organizasyona ait resim ve görüntüler Çin’ in resmi “Tengritağ “ internet portalında yayınlanarak İslam dini aleyhinde propaganda malzemesi olarak kullanıldı. Lop İlçesinde şu Ramazan günlerinde Polis’ten Cami’ye giriş belgesi almayanlar ibadet için Cami’ye sokulmadı. Aksu İli’ne bağlı Kumbas kentinde izinsiz doğan bebeklerin ailelerinden 50-80 bin Yuan (8,5- 13,5 bin $) arasında para cezası tahsil edildi. Bu para cezasını ödeyemeyen ailelerin evlerine ve sahip oldukları bütün taşınmazlarına el konulmaktadır. Buna karşılık Doğu Türkistan’a Çin’in içlerinden, on binlerce Çinli göçmen getirilip Müslümanların topraklarına yerleştirilmektedir. Yanı Müslüman Uygurların çoğalması engellenirken, Uygurların tarihi topraklarına etnik Çinli göçmenler yerleştirilerek demografik asimilasyon ve acık bir ifade ile soykırım uygulanmaktadır. Kuçar ve Kargalık İlçelerinde Ramazan ayında hacca gitmiş mütedeyyin ve takva sahibi Müslüman Uygur Bakkallara zorla içki ve sigara sattırılmaktadır.
5 Temmuz Urumçi katliamının 6. Yıldönümünü. Her yıl Ramazan ayında çıkarılan genelgeler ile Müslümanlara akıl almaz zulümleri uygulayan Kâfir Çin yönetimi 2009 yılında Urumçi'de büyük bir katliama imza attı. Urumçi'de bir fabrikada Müslüman kızları taciz eden Çinli gençlere karşı koyan Müslümanlar arasında çıkan olaylarda fabrikada çalışan 800 Müslüman gençten çoğu taşlar ve sopalarla sivil kıyafetli polisler tarafından öldürüldü. Dağlara sığınan ve kurtulan gençler ise tutuklanarak işkence ile katledildi. Çin yönetimi, özellikle o zamanki tek adam ve diktatör ÇKP genel sekreteri Vang Lü Çen bu olayları bahane ederek yeni katliamlar yaptı. Bu olaya tepki veren Müslüman Uygur halkının üzerine silahlarla müdahale ederek birçok şehirde binlerce Müslüman kardeşimizi şehit ettiler.
Dünyanın gündemine bu katliamlar ile girmeyi başaran Doğu Türkistan için o zamanlar, en büyük tepkiyi Türkiye veriyor! Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Çin ile ilişkilerimiz son dönemde iyi bir durumda, ümit ederiz ki bu gerilim durur.’’ Diyerek, tepki göstermiş ama bu tepki ne zulümleri ne de Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Cumhuriyeti arasında ilişkileri etkiliyor. Aksine ilişkiler kamuoyunun olayı unutması ile Milli menfaatler, reel politik gerekçeler, ihtiyaçlar gibi bahaneler ile artarak geliştiriliyor.
Askeri ve siyasi anlaşmalar çerçevesinde ilişkilerin altın çağını yaşadığı Türkiye-Çin ilişkileri gereği tüm bu yaşananlardan sonra Türkiye Dışişleri Bakanlığından şu açıklama yapıldı: "Çin Halk Cumhuriyeti'nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan Uygur Türklerinin oruç tutmalarının ve diğer ibadetlerini yerine getirmelerinin yasaklandığına dair haberler kamuoyumuzda üzüntüyle karşılanmıştır. Toprak bütünlüğüne, istikrarına, huzur ve güvenliğine önem atfettiğimiz Çin Halk Cumhuriyeti'nden gelen, bahse konu haberlerden duyduğumuz derin kaygı Çin Halk Cumhuriyeti 'nin Ankara Büyükelçisine iletilmiştir"
Neresinden tutarsanız elinizde kalacak bu açıklama katliamlara ve zulümlere davetiye çıkartır nitelikte. Sincan kelimesi Çin işgalinin sembolü bir kelimedir. Aslında bu açıklama ile Doğu Türkistan'ın değil Çin işgalinin yanında yer alınıyor. Toprak bütünlüğü ise 1949 yılından itibaren Müslümanlar aleyhine bozulmuştur. Çin'in istikrarı, huzur ve güvenliği ise ancak o topraklarda Müslümanlar yok edilirse gerçekleşebilir. Aksi halde Kâfir Çin İslam'a ve Müslümanlara düşmanlıkta öncülerdendir ve hakkı haddini bildirmektir. Haliyle yapılan açıklama özrü kabahatinden büyük misali tarihe kaydediliyor.
Doğusuyla, Batısıyla Türkistan'daki zulümleri anlatmaya aslında sözler yetersiz, kelimeler kifayetsiz kalıyor. Belki yukarda kullandığım yerlerin ve göklerin şahit olmadığı zulümler dün ve bugün Doğu Türkistan'da yaşananları bir nebze olsun anlatmama yardımcı oluyor.
Doğu Türkistanlı Müslümanlar Allah yolunda kahraman bir halktır. İslâm’ın yayılmasında onların payı büyüktür. Osmanlı Hilâfeti’ni kurup devam ettiren, İstanbul’u fetheden, İslâm’ı Balkanlara taşıyan ve Avusturya kapılarına dayanan Türkler ana yurdu Doğu Türkistan.
Hilafet var olduğu zamanlarda Türkistan İslam ile yönetilmiş İslam beldesidir. Hilafet’in zayıfladığı zamanlarda ise Hilafet’ten bağımsız Müslüman valiler tarafından yine İslam ile yönetilmiştir.
Türkistan'a yönelik ilk düşman saldırıları Osmanlı Hilafetinin zayıfladığı 1760'lı yıllarda gerçekleşmiş ve buna karşı koyan Müslümanlar 1 milyon şehit vermiştir.
Özellikle Osmanlı Hilafet devletinin yıkılmasından sonra Çin’den, Rusya’dan ve İngilizlerden gelen şer güçler toplanıp orayı işgal edene kadar hep İslam ile yönetilmiştir.
Urumçi katliamının yıldönümünde yine, yeni katliamlara şahit oluyor bu güzide beldemiz.
Tüm dünya yine ölüm uykusunda, yine şeytani sessizliğe bürünüyor...
Dün Türkistan'a Halifeler ordular ile yardım gönderirken, bugün Müslümanların başındaki yöneticiler ya haksızlık karşısında şeytanın tavrını takınarak susuyor ya da diplomatik kınama mesajları yayınlayarak Kâfirlerden yardım istiyor.
Ne 2009 Urumçi katliamında Davutoğlu'nun açıklamaları ne de bugün Çavuşoğlu'nun Türkiye adına yaptığı açıklamalar hiç bir derde deva olmadı, olmuyor.
Sahabe döneminden itibaren İslam'la tanışan bu topraklarda yüzyıllar boyu İslam hâkim kılınmışken, bugün Kafir Çin Doğu Türkistan'da İslam'ı yok etmeye çalışıyor.
Dün İslam orduları karşısında diz çöken, cizye ödeyen aşağılık Çin yönetimi, bugün İslam ordularının olmadığı bir dünyada azdıkça azgınlaşıyor, şımardıkça şımarıyor...
Tarih sadece kötü hadiselerin tekrarından müteşekkil değildir. Hayırlı hadiselerinde tekerrürü de tarihten mevcuttur ve tekerrür edecektir. Haliyle evvelinde Doğu Türkistan ve Batı Türkistan nasıl Hilafet yönetiminde İslam orduları ile fethedilmişse, bugünde yine İslam orduları ile Kâfirlerden temizlenecek ve yaptıklarının hesabını soracaktır.
Bugün Doğusuyla, Batısıyla Türkistanlı kardeşlerimizin yardıma ihtiyacı var... Tüm Müslümanların Türkistan bölgesinde yaşanan zulümleri anlamaları, anlatmaları ve bu zulümlerin son bulması için çalışması İman etmiş oldukları İslam'ın onlar üzerindeki bir farzıdır.
Rabbim Türkistan bölgesindeki ve tüm dünyadaki zulümleri bitirecek İslam'ı davet ve cihat yoluyla taşıyacak 2. Raşidi Hilafeti yakın zamanda Müslümanlara nasip etsin İnşAllah...
@musabayoglu