"Demokravirüs"
11 Şubat 2020

"Demokravirüs"

Bir labirentin içindesiniz…

Sistem, peynir kokusu sürülmüş labirentin içinde dönüp duran fareler gibi görüyor insanlığı. Kurtuluşu arıyorsunuz, dönüp dolaşıyorsunuz hep aynı yerde…

Bir kısır döngü; bol vaatler, ortada sandık… sonra sandıklar kalkıyor ve labirentin içinde yeniden bir arayış başlıyor.

İnsanlığı ikiye ayırıyor demokratik nizam; labirentin içinde kalanlar, labirentin dışında kalanlar.

Sistem, labirentin dışında kalanları, içinde kalanlara gerçeği anlatmasınlar diye toplumdan izole etmeye çalışıyor. “Terörist” damgası vurup korku salarak sistemi ayakta tutmaya çalışıyor. Oysa labirentin dışında kalanlar sadece hakikati anlatıyor ve fikirleri suç sayılıyor. Yani “fikir suçlusu” oluyorlar.

Bir çağrışım yaptı mı? Şöyle bir hafızanızı yoklayın!

Evet, tüm peygamberlere ve onların ashabına yapılanlar, mevcut statükodan nemalananlar tarafından tekrarlanıyor. Konuşturmuyor, düşünmenize izin vermiyor, ellerindeki medya gücüyle daha yüksek ses çıkarıp sesinizi bastırıyorlar. Hep o labirentin içinde yani sistemin içinde kalarak kısır döngüye devam etmenizi istiyorlar.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e “açıktan tebliğ et” emri gelince, gördüğü her yerde insanlara hakkı tebliğ ederken, amcası Ebu Leheb de ardı sıra O’nu takip edip yeğeninin yalancı olduğunu söylerdi. Ashabıyla Kâbe’ye yürüdüğünde Mekke ahalisi tarafından taşlandılar, darp edildiler, hakarete uğradılar. Çünkü onlar konuşursa hak ortaya çıkacak ve bir kısım azınlığın menfaat elde ettikleri düzen yıkılacaktı. Aç bıraktılar, işkence ettiler, şehit ettiler hatta yurtlarından çıkardılar ama Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Medine’de İslâm Devleti’ni kurana kadar maddi bir eylemde bulunmadı ve fikrî çatışmaya devam etti. İnsanların, sistemin kurduğu labirentten kurtulması için çabalıyor ve zihinlerin düzenin propagandası ile esir alınmasına karşı çıkıyordu. Tıpkı İbrahim, Nuh, Musa Aleyhimu’s Selam gibi…

Demokrasinin yani aciz insan aklının kutsandığı ve Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya karşı kibirlenerek kanun koyma hastalığının, -benim tabirimle- “Demokravirüs”ün icadı çok eskilere dayanıyor. Virüs beyinde kendini gösteriyor. Kulak ve gözden içeri sızıyor. Beyin ele geçirilince akıl ilah ediniliyor. Sınırlı ve aciz akıl ne derse, akla ne uygunsa o doğru kabul ediliyor. Bu virüs, heva ve hevesin peşinden koşturuyor, insanlığı helak ediyor.

Tarihte yaşanmış hiçbir salgın hastalık ya da laboratuvarlarda üretilen virüsler, Demokravirüs kadar can almamıştır. Son dünya savaşında 65 milyon insan ölmüştür. İnsan aklının ürünü batıl Komünist nizam ise 85 milyondan fazla insanı katletmiştir. Irak ve Afganistan’da ABD ve sömürgeci kâfirler 3 milyon Müslümanı katletti ve katliama devam ediyor. Sömürgeci kâfirler, beşerî ideolojileri kapitalizmi tüm dünyaya dayatıyorlar ve kapitalizmin vitrini demokrasidir. Demokravirüs, insanlara vadettiği tozpembe hayatı özgürlük fikirleriyle sunarak labirentin içine davet eder. Eğer virüs etkisini göstermeye başlamışsa, labirent yani düzen sizin için vazgeçilmezdir.

Bugün gündemde Çin’de ortaya çıkan “Coronavirüs” var. Hatırlayınız 2002’de ortaya çıkan “Sars” virüsü de komünist Çin yönetiminin hüküm sürdüğü topraklarda ortaya çıkmıştı.

Dünya çapında bu bulaşıcı hastalık yüzünden ölenlerin sayısı sadece 774 kişidir. Demokravirüsün öldürdüğü milyonlar değil, bulaşıcı hastalık saçan virüsler gündemdedir.

Çin, pozitivist bakış açısı, Ateizm ve aklı ilah edinmiş bir ideolojiye sahip. Bilimde ilerleyince böbürlenip bizden daha güçlü küm var demeye başladılar. Bugün gözle görünmeyen belki de kendi icad ettikleri bir virüs ile savaşıyorlar. Bir milyardan fazla insanı labirentin içinde tutuyorlar. Onlar da sözde terörizm ile mücadele ediyorlar. Yani kim hakkı söylüyorsa, düşman kesiliyor, toplama kamplarını Müslümanlarla doldurup işkence ile sözde ıslah ediyorlar. Bir nevi ilahlık taslıyorlar. Tıpkı Firavunlar gibi…

Sistem virüslerle alakalı onlarca Hollywood filmiyle hedef saptırıp zihinleri insanlığın asıl düşmanı Demokravirüsten uzaklaştırır. Dünyanın sonunun bu şekilde geleceği pompalanır. Heyecan, zombiler, terk edilmiş şehirler, herkesin elinde birer silah, “kanun yoksa kaos var, talan var” fikri aşılanır. “En kötü kanun, kanunsuzluktan iyidir” algısı ile ölüm gösterilerek sıtmaya razı edilir insanlar. Oysa İslâm nizamı ile sağlık ve selamet içinde yaşamak da vardır.

İnsanların sisteme sahip çıkması, labirentin içinde kalması için farklı kodlamalarla zihinler hedef alınır.

Demokravirüs, zihinleri ele geçiren, insanları kula kulluğa çağıran ve en hızlı yayılan hastalıktır. Bunun bir hastalık olduğunu ve mücadele edilmesi gerektiğini ifade edenler hastalıklı olarak görülür. Batıl nizam kendisini korumaya almak için doğruyu söyleyenleri, “yalancı”, “radikal” ya da “anarşist” olarak sisteme kodlamıştır. Ne zaman hak tebliğ edilse, kırmızı alarm devreye girer. Sosyal medyada kullanılan kelimeler, telefonda konuştuklarınız bir filtreden geçer. Şifreli kelimeyi zikrettiğinizde ya da yazdığınızda bağışıklık sistemi harekete geçer. Dünyanın tamamında bu sistem çalışır. Öyle ki kendi halkı da olsa derhal silah kullanıp bu dirilişi bastırmaya başlar. Ateşlenir bir anda tüm şehirler. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi…

Dikkat edin Suriye’de halk sokaklarda batıl nizamın yıkılmasını istediğini sloganlarla duyurduğunda, Batı ve onların güdümündeki komşu ülkelerde bulunan devlet başkanları hep bir ağızdan halkın demokratik isteklerine kulak verin diyerek bu sesleri bastırmaya kalktı. Evet, savunma sistemi devreye girmişti. Batıl düzeni korumak için ya devlet başkanı değiştirilir ya da topyekûn halka savaş açılır. İkinci şıkkı seçtiler ve bir milyondan fazla Müslümanı katlettiler. Mukaddesleri olan batıl nizamı ayakta tutmak için milyonlarcasını evlerinden edip mülteci konumuna düşürdüler. Ellerindeki tüm gücü kullandılar hatta sahte bir “Hilâfet” bile kurdular.

Aslında dünyanın en korkunç hastalığı kendini korumaya almak için kendi aklınca bir savunma sistemi kurmuştur. Kanunları gibi, savunma sistemi de aciz insan aklının bir ürünüdür. İlahi nusret tecelli ettiğinde çaresizce sonunu izleyecektir. Tıpkı Mekke’de olduğu gibi, tıpkı Roma’nın çanları İslâm ordularının gelişini haber vermek için çalacağı gibi…

Statüko sahipleri her zaman güçlü, inkılabı gerçekleştirenler ise azınlıkta ve görece güçsüzdür. Nizam sahipleri tarafından hesaba katılmayan ise Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın ne düşündüğü, hangi planı devreye koyduğudur. Öyle güçlü hissederler ki kendilerini, Demokravirüsün sık görülen belirtilerinden kibir zihinlerini esir almıştır. İlahlık taslarlar, orduları güçlüdür, silahları ve zindanları vardır onların. Böbürlenir ve kendi putlarını dikerler yeryüzüne…

Coronavirüs’ün Wuhan’daki bir laboratuvardan sızdığı söyleniyor. Çin hükümeti kendini aklamak için tüketilen hayvanları işaret ediyor. Ama Demokravirüs’ün ilk çıktığı an asırlardır biliniyor.

Dünyayı kasıp kavuran, milyonlarca insanın ölümünden sorumlu, yaşadığımız kaosun, sefaletin sebebi Demokravirüs ilk kez insanlık yokken ortaya çıkmıştı.

Allah Subhanehu ve Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ

“Meleklere, ‘Âdem’e secde edin!’ dediğimizde hemen secdeye kapandılar ama İblis öyle yapmadı, büyüklenerek direndi ve kâfirlerden oldu.” [Bakara 34]

Ne yaptı şeytan hakkın üzerini örtmeye çalıştı. Kibirlendi ve aklını ilah edindi.

قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَۜ

“(Allah) dedi ki; sana emrettiğimde, secde etmeni engelleyen ne oldu?” [A’raf 12]

Allah Subhanehu ve Teâlâ İblisin davranışının sebebini kitapta anlatmak istemiştir, demek ki İblis secde etmeyince hemen kâfir olmamıştı.

Demek ki hata değil, hatada direnme, günahını savunma onu yoldan çıkardı.

İblis kendini şöyle savunmuştu: قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۚ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ “…(şeytan) dedi ki; ‘beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, ben ondan daha hayırlıyım!’” [A’raf 12]

İblis burada akılını ilah edinip Allah’ın emrine karşı geliyor. İşte bu şekilde “Demokravirüsün” doğuşu başlıyor. Yani haşa “Allah göklerdedir, yere biz hükmederiz” fikri üzerine bina edilen laiklik ve demokrasi Şeytan tarafından kulların kulağına fısıldanıyor. Dünya var olduğundan beri ve kıyamete kadar sürecek “hak-batıl” mücadelesi başlıyor.

Şeytan’ın savunması başka ayetlerde şöyle anlatılmaktadır:

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ قَالَ ءَاَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ ط۪يناًۚ قَالَ اَرَاَيْتَكَ هٰذَا الَّذ۪ي كَرَّمْتَ عَلَيَّۘ لَئِنْ اَخَّرْتَنِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَاَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُٓ اِلَّا قَل۪يلاً

“…(Şeytan) dedi ki: ‘Çamur olarak yarattığına secde eder miyim?’ ‘Sen kendine baktın mı?’ Bunu (Âdem’i) mu bana üstün kıldın. Beni kıyamet gününe kadar yaşatırsan, onun soyunu -pek azı hariç- kendime bağlayacağım!” [İsra 61-62]

Şeytan Rabbinin emrinden çıkıp kendi nefsinin emrine girdi. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ

Kendi hevasını kendine ilah edineni gördün mü? [Casiye 23]

Yine Hicr Suresi 36 ve 39. ayetlerde Şeytan’ın Allah Subhanehu’dan mühlet istemesi anlatılıyor. Aslında Şeytan, yaratıcı olarak Allah’ı kabul ettiği gibi; ahireti de, Allah’ın doğru yolunu da kabul ettiğini söylemektedir ve Allah’a iman hususunda hiç bir problemi yoktur. Cenab-ı Hakk’a “Rabbim” diyor. Allahu Teâlâ ona süre tanımazsa yok olup gideceğini de biliyor.

İşte Allah’a inanıp laikliği, demokrasiyi savunmak bu yol üzerinde gitmektir. Kimileri ise temelden sarsılıp tamamen Allah’ı inkâr etmeye kalktı.

Bu insan aklını esir alan bir virüstür. Şeytan söz verdiği üzere kulların yürüdüğü dosdoğru yolun üzerine oturdu. Kimileri yoldan çıktı ve labirentin ışıltılı koridorlarında bataklığa battı.

Şimdi oturun ve düşünün!

Demokravirüs size bulaştı mı? Enfekte oldunuz mu? Labirentin içinde misiniz yoksa dışında mı?