Gündemi, bozuk düzenin salgıladığı salyalar kaplamış. Kalın örtü tabakasının ardında hücreler çalışıyor. Bir tarafta Marmara Denizi’ni kaplayan müsilaj nam-ı diğer deniz salyası, öteki tarafta bir mafya liderinin medya, siyaset, asker, emniyet ve yargı ile haşır neşir olduğu günlerden kalma hatıratına dair uzun metraj Youtube filmleri… Son olarak iktidar ve muhalefetin ranta ulaşmak için bu malzemelerle pişirip servis ettiği propaganda soslu yemek yarışması sahneleniyor.
Hazır kıta rant ordusu! Yürüyüş kararı sayılacak; say!
“Her şey menfaat için
Her şey menfaat için”
Marmara Denizi, salya sümük sanki kızarmaz olmuş yüzlere tükürüyor. Oysa herkes iyi biliyor; Marmara’ya akıtılan pislik o kadar çok ki artık kendi bünyesinde absorbe edemez hâle gelmiş. Eko sistem bozulmuş. “Ama olsun, fabrikatör arkadaşlar kırılmasın, bizi destekleyen işletmeler, holdingler üzülmesin” derin fikri ile hareket etmeye devam…
-Ya balıklar?
-Eeee kapitalist düzen böyle; büyük balık, küçük balığı yutar.
-Ya insanlar?
-Eeee düzen böyle; güçlü insan, güçsüzü yutar. Yaşasın demokrasi!
Marmara’nın etrafı yoğun bir nüfus ve sanayii işletmeleri ile dolu. Türkiye’nin kalbi burada atıyor. “Çok kıymetli büyüğümüz” Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu*,”Karadeniz Marmara’ya göre çok daha temiz. Kanal İstanbul yapıldığında Karadeniz’e akan nehirlerin Marmara’ya karışması söz konusu, Bu da Marmara’daki su kalitesini artırıp deniz salyasını da bitirecek”* diyerek çözüm sunmuş. Ne şiş yansın ne kebap! Müsilajın sebebini ortadan kaldırmak dostları masrafa sokar, rahatsız eder. Bi makyaj yapıp geçelim.
Düşünün! Kanalın iki yakasına iki şehir daha inşa edilecek. O şehrin ve yeni işletmelerin pisliği de oraya akacak. Buradan “Kanal İstanbul’u istemeyenler Marmara’ya ihanet etmiştir, Türkiye’ye ihanet etmiştir” repliği çıkar mı? Bence çıkar. Güzel bir seçim propagandası da olur. Öyle ya; demokrasi algı ve manipülasyonla yürütür işlerini.
Mafyatik bir düzen ve mafyatik çözümler… Allah’ın emanetine ihanet ettiler kapitalist demokrasi ile…
Dünya nüfusunun %1’i, dünya gelirlerinin %80’ine çökmüş ve %99 çoğunluğu esir almış durumda. Demokratik esaret, halkların kendi özgür seçimi ile kendini esir etmesi değil mi? Yine korku hakim, algı ve manipülasyon devrede. Demokrasi olmazsa öcüler sizi gelip ham yapar. Biz, sizi incitmeden ham yaparız. Ham yapılmak bir kuş gibi hür ve özgürce…
Bir güzel haber de “yüce” bilim adamlarından geldi. Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi akademisyenleri, deniz salyasından yaralara merhem olacak kozmetik jel ve krem yapacaklarmış. Bir de “bu ülkenin bilim adamları çalışmaz” derler. Adamlar salyadan yaralarınıza merhem yapmış; ne bu nankörlük! Ne algı ama! “Müsilaj faydalıdır zarar vermez. Aksine şifa vericidir.” Ne kadar pislik varsa deşarj edin Marmara’ya, ilaç fabrikası için hammadde üreteceğiz.
Müsilajla mücadele de tam bir komedi. Günlük video ve resimlerle denizin üstündeki salya tabakasının nasıl temizlendiği medya tarafından aktarılıyor. Medya da kapitalizmin olmazsa olmazı. Yoksa nasıl yürür işler? Denizin altı sürekli salya üretiyor üstte bir makyaj çalışması. Hep böyle değil mi? Emniyet güçleri kötü adamları yakalıyor ama sistem sürekli suç ve suçlu üretiyor. Cezaevleri doluyor, af çıkarılıyor, yeni cezaevleri inşa ediliyor. Çok işlenen suçlar, suç kapsamından çıkarılıyor ve normalleştiriliyor. Hırsızlara 2 ay hapis, zina serbest. Ne üretiyor demokrasi? Salya, sefalet, mafya.
Buraya kadar anlattıklarım yalnızca Türkiye’de yaşanan koskoca bir ihanetten küçücük bir kesit. Dünyaya büyük bir mafya çökmüş; NATO, BM gibi çok bilinen aparatları var. Toplanıyorlar, nereye çökülecekse önce altyapı çalışmaları başlıyor; “Demokrasi getireceğiz, terörle mücadele edeceğiz” replikleri ve hoop ardından işgal… Bugün NATO toplantısı için liderlerimiz davulla zurnayla uğurlandı. Herkes Peker ile alakalı olanları sorguluyor ve hedef tahtasına oturtuyor. Elbette sorgulansın, kanunsuz işler ortaya çıksın. Peker mafya da, NATO mafya değil mi?
Gelelim dünyaya hükmeden mafyaya nispeten daha küçük bir mafya liderinin anlattıklarına…
Yüzeysel düşünenler için Sedat Peker’in anlattıkları iktidarı koltuğundan etmek için bir enstrüman olarak kullanılıyor. Peker, bir husumet ya da menfaat paylaşımından kaynaklanan anlaşmazlıktan mütevellit ortaya attığı iddialarla aslında dünyada işlerin nasıl yürüdüğünü, devletlerin nasıl hareket ettiğini anlatıyor. Hem düzeni anlatıyor hem de devleti kutsuyor. Normalde bir mafya babasının açıklamalarına bu kadar itibar edilmez. Halk, iktidar ve etrafındaki rant halkasının anormal zenginliğini, zihninde bir temele oturtmaya çalışıyor. Oysa insanlar, bu kısır döngüden, iktidarı seçimlerde değiştirerek kurtulacağını zannedip verdiği vekâlet ile çarklara ivme kazandırıyor. Yaşı 40’ın üstünde olanlar 20 yıl önceki iktidarları iyi hatırlar. Onlar da yolsuzluk, rüşvet ve kötü yönetimin ürettiği demokratik müsilajın ortaya çıkması ile koltuklarını kaybettiler. Demek ki değiştirilmesi gereken iktidarlar değil kapitalist demokrasinin ta kendisi!
Nasıl işliyor bu düzen? Laiklikle Allah’ın hakkına çökmüşler, karada ve denizde düzeni bozmuşlar. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
[ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ] “İnsanların elleriyle yaptıklarından dolayı, karada ve denizde bozgunculuk çıkmıştır. Nihayet Allah, onların yaptığı kusurların (cezasının) bir kısmını onlara tattırır ki, dönüş yapsınlar.” [Rum Suresi 41]
Kur’an akıl sahiplerine Allah’ın hitabıdır. Düşünüp de ders alsınlar ve önceki kavimlerin düştüğü hatalara düşmesinler. Bir yol çizilmiş dosdoğru ve bu yolu takip edenler ancak kurtuluşa erecektir. Karada ve denizde huzur iklimi hâkim olacak. Yalnız insanlar değil, hayvanlar dahi emniyet içinde yaşayacak.
Yok, olmuyor! İlla huzursuzluk istiyorlar. İnsanları korkutup, ürkütüyorlar. Ne için? Daha fazla kazanmak için.
Bu mafya üyelerinden Bil Gates’i Microsoft’un kurucusu olarak tanımıştık. 90’larda bu adam Windows yazılımı ile bir servet kazandı. Ama açgözlü kapitalist zihniyet daha çok istiyor. Birden “kötü adamlar” bilgisayarlara musallat olan virüsler üretiyor. Tesadüf(!) bu ya; Bill, antivirüs programı üretip satarak servetini katlıyor. Demek ki bu adamın virüslere yakınlığı çok eski.
Koronavirüs salgını başlıyor. Medya yine algı ve manipülasyon ile devrede. “Yüce” bilim adamları da bu manipülasyona eşlik ediyor. İnsanlar sokakta bayılıp düşüyor. “Dünyanın sonu geldi!” Eğer aşı bulunmazsa sistem çökecek. Sokağa çıkma yasakları, bir maskeli balo ve kahramanımız aşı ile devreye girip dünyayı kurtarıyor(!). Yine tesadüf bu ya; Gates Pfizer/Biontech’e 2019 yılında 55 milyon dolar yatırım gerçekleştirmiş. Ayrıca 2015 yılında CureVac’a 52 milyon dolar yatırım yapmış. Pazar araştırma şirketi Brandessence, aşı pazarının büyüklüğünün bu yılın sonunda 75 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyor. “Kaz gelecek yerden tavuk esirgemez!” İlginçtir; devletler aşı olanlara çekilişle araba, ev veriyor. Pakistan, aşı olmayanların telefonunu bloke edip memurlara maaş vermemekle tehdit ediyor. Kimisi seve seve, kimisi de tehdit ederek aşı kampanyasına destek oluyor. Nedir bu azim? Küresel mafya bunu emrediyor!
Bugün ise büyükbaş hayvanların atmosfere ciddi karbon saldığını ve küresel ısınmayı hızlandırdığını ortaya attı. Tabii bilim adamları durur mu; hemen destek verdiler bu fikre. Bilimsel açıklamalar bile yaptılar. Öyle ya; bilim, kapitalizmin köpeğidir. Kendi kehanetini kendisi gerçekleştirmekte mahir Bill, dünyayı kurtarmak için bakın ne yapmış? Yapay et fabrikaları kurmuş. Bizim Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı da karbon salınımı nedeniyle büyükbaş yerine koyun üretimi yapılacağını söyleyerek bu ihanete destek vermiş.
Daha önce ekini GDO ile ifsat etmişlerdi. Şimdi sentetik et üretecekler. Hastalıklar ortaya çıkacak, aşı ve ilaç satacaklar. İşte kapitalist demokratik mafya. Racon bu…
Her nizamın bir itici gücü vardır. Kapitalizmde insanları bir işi yapmaya iten güç menfaattir. Şimdi Bill Gates ve bağlı olduğu mafyanın insanlık namına bir iş yapması beklenebilir mi?
Bill Gates, Amazon’un sahibi Jeff Bezos’tan sonra dünyanın en zengin adamı. En büyük mafya, adamlarını, tetikçilerini koruyup kolluyor. Semirmelerinin önündeki engelleri tek tek kaldırıyor.
New York merkezli araştırmacı gazetecilik kuruluşu ProPublica; Jeff Bezos, Elon Musk ve Michael Bloomberg gibi dünyanın en zengin insanlarının hemen hemen hiç gelir vergisi ödemediğini yazdı. Soros bile 2016-2018 yıllarında zarar gösterip vergi ödememiş. Emin olun dünyanın tümünde işler bu şekilde yürüyor.
Vergiyi kim ödüyor? Elbette demokratik özgürlüklerin tadını çıkaran(!) halk. Kaymağı kim yiyor? İlahlık taslayan bir avuç yönetici ve onların rant halkası.
Dünya tüm kaynaklarıyla çok zengin bir gezegen. “Kaynakların sınırlı, ihtiyaçların ise sınırsız” olduğunu iddia eden kapitalist mafya ise bir yalancı! Her yıl dünya nüfusunun 3 katı insana yetecek gıda üretiliyor. Ama dünyayı eline geçirmiş bu mafyanın gözü doymuyor; her yere “çöküyorlar”.
Bu kokuşmuşluk, münkerin umuma yayılması, ahlaksızlığın çoğalması, faiz, fuhuş, kumar, alkol, vurgun ve rüşvetin artması, demokrasinin ürettiği müsilajdır.
Kapitalist laik demokratik nizam, mikropların yuvasıdır ve bu mikropların özgürlük olduklarını savunup umuma yayar. İnsanlık için bu mikroplar yok edilmelidir.
Ya biz kapitalist küfrün fişini çekeceğiz ya da yavaş yavaş o bizim…
Kapitalizmin itici gücü menfaat ile insanlar korkunç işlere imza atıyor. İslâm’ın itici gücü ise “Allah’ı razı etmektir!” Bu itici güçle insanlar akıl almaz “iyiliklere” imza atmıştı. Yeryüzünü fitne ve fesattan kurtarmıştı. İşte bu mafya düzeninden kurutuluşun anahtarı; İslâm nizamıdır. O’nun yegâne yönetim nizamı ise; Râşidî Hilâfet’tir!
Dünya, ümitsizlik içinde yok olmayı beklerken, onu karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan İslâm nizamıdır. Temiz eller sizindir Müslümanlar.
Allah Subhanehu size kurtuluşu vadetti:
[وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْناًۜ يَعْبُدُونَن۪ي لَا يُشْرِكُونَ ب۪ي شَيْـٔاًۜ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿٥٥﴾] “Sizden iman edip de salih amel işleyenlere Allah şöyle vaat buyurdu: Andolsun ki, onlardan evvelkileri (kâfirlerin) yerine geçirdiği gibi (güçlü ve iktidar sahibi kıldığı gibi) kendilerini de muhakkak (müşrik ve kâfirlerin) yerine geçirecek (güçlü ve iktidar sahibi kılacak) ve elbette ki kendileri için razı olduğu dinlerini (İslâm’ı) mutlaka yerleşik kılıp sağlamlaştırarak hâkim kılacak ve elbette onları (müminleri) korkularının ardından kesinlikle güvenliğe erdirecektir. Onlar, hiçbir şeyi bana ortak koşmaksızın yalnızca bana ibadet ederler.” [Nur Suresi 55]
Tik tak
Tik tak
Tik tak tik…
Nasıl da huzur veriyor iman edenlere bu ses
Vadedilene yaklaşırsın;
Ya Rabbine kavuşursun ya da vadettiği kurtuluşa;
Bizim için üçüncü bir şık yok!