Çin Seddi: AK Parti’nin Büyüsünün Bozulduğu Yer
27 Mart 2021

Çin Seddi: AK Parti’nin Büyüsünün Bozulduğu Yer

AK Parti, kurulduğu günden bugüne her zaman dinî argümanları kullanmıştır. Hatta Erdoğan’ın “ustalık dönemi” olarak adlandırdığı 2011 sonrası bu konuda ihtisas yaptığı bile söylenebilir. Bunu halkın içerisinde insanlara biraz temas ettiğinizde siz de görebilirsiniz.

Erdoğan, “Laiklik bizim kırmızıçizgimizdir!” diyor, partiye oy verenler, “Bakmayın öyle söylediğine; Erdoğan laiklikten nefret eder!” diyorlar.

Erdoğan ve yetkililer “Demokrasi kutsalımızdır, vazgeçilmezimizdir!” diyor, partiye oy verenler, “Bakmayın siz öyle dediğine, aslında onlar da sevmiyor demokrasiyi!” falan diyorlar.

Erdoğan ve yetkililer “Dinî referanslı bir parti değiliz!” diyorlar, partiye oy verenler, “Erdoğan Hilâfet’i getirecek!” diyor.

Bu kadar çelişkili söylemler nereden çıkmaktadır?

Veya soruyu şöyle soralım: Halk, Erdoğan ve partisine bu kadar iyi niyeti neden göstermektedir?

Oysa söylediği ve yaptığı farklı olan kişilere “münafık” denilir ve genelde bu tür insanlara kimse güvenmez.

-Tabiri caizse- “iki koyun bile emanet edilmez” denilen kişilere nasıl bir ülke teslim edilebilir?

“Dün söylediklerini bugün yalanlayan”, “halka sabır tavsiye edip kendileri zevkusefa içerisinde yaşayan”, “Vatandaşa maske ve mesafe uyarısı yapıp eşiyle birlikte araç içerisindekilere ceza kestiren, kongrelerinde lebalep olunmasına ses etmeyen” kişilerden, ne insanlara bir hayır gelir ne de bu insanların İslâm diye bir derdi vardır.

Hayır gelmeyeceğini görmek için kafir Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin altı ülkeyi kapsayan bölge ziyaretleri yeterde artar bile.

Doğu Türkistanlı Müslümanlara yaptıkları vahşiliklerle tanınan bir ülkenin Bakanı Türkiye’ye geliyor ve “çok hoş” bir şekilde karşılanıyor.

Bu rezillik -her ne pahasına yapılırsa yapılsın- kabul edilebilir bir şey olmaması gerekirken, birileri hâlâ “ekonomik gerekçeler”, “konjonktür”, “reel siyaset” gibi ifadeler kullanabiliyor.

Hatta Türkiyeli yetkililer Bakan’ın protesto edilmesini önlemek için Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk’ü, tam da o gün ev hapsine alıyorlar, virüs bahanesiyle!

Ümmetin evlatlarını katleden, yaptıkları zulümlerle firavunları geride bırakan, tüm dünyanın gözü önünde bir halkı yok eden bir devletin, güya “ümmetin hamisi” görünen bir Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmesi ne ile açıklanabilir ki, rezaletten başka!

Oysa yapılması gereken; o ülkeye ordu göndermek değil midir?

Çünkü şanlı İslâm tarihinde halifeler, İslâm ve Müslümanlara uygulanan zulüm karşısında bunu yapmışlardır.

Şimdilerin yöneticileri ise kâfirlere yaranmakta birbirleriyle yarışmaktadırlar.

Her türlü aşağılanmalara rağmen, kâfirlerin kuyruğundan ayrılmayan bu zavallı yöneticiler hakkında fazla iyimser düşünülmüyor mu?

Hatırlayın, Trump’ın Suudi Arabistan yöneticisini aşağıladığı zamanı?

Hatırlayın, Türkiye’ye gönderilen mektupta yazılanları?

İzzet ve şerefi İslâm’ın dışında arayanlar hüsrana uğrayanlardır.

Gelecek vaadi ile sizleri kandırmalarına neden izin veriyorsunuz?

Yapılan her iyi şeyi kendilerine mâl edip kötü şeyleri başkalarına yükleyenler, sizleri kandırmaktadır.

Arada bir, birtakım insanların kullandıkları, “Hilâfet” ve “halife” gibi ifadeleri sizleri kandırmak içindir sadece.

Cesur ve onurlu bir kişi, İslâm davası için bahanelere sığınmaz. Varsa imkânları kullanır, yoksa mücadele eder; gerekirse o uğurda canını verir.

Örneğin Türkiye, ne zaman kâfirlerden İslâm’a ve Müslümanlara yaptıkları için hesap sorabilecek?

Teknolojik ilerlemeler ne zaman gerçekleşecek?

Ülkenin servetleri ne zaman halkın çıkarları için kullanılacak?

Çin kâfirinden Doğu Türkistanlı Müslümanlara yaptıklarının hesabı ne zaman sorulacak?

Kâfir Amerika ve Batı dünyasından, Irak, Suriye, Bosna, Çeçenistan, Afganistan, Yemen, Filistin’de yaptıkları soy kırımların hesabını kim, ne zaman soracak?

2023’te mi?

Tek dertleri iktidarda biraz daha kalıp dünya nimetlerinden istifade etmek olan kişilerin ne böyle bir derdi var ne de bunları yapacak güçleri.

Çünkü mümkünat, imanlı bir kalp için vardır.

“Söz ile eylem çakışırsa, eyleme bakılır” diye bir usul kaidesi vardır.

Ey Müslümanlar! Yeter artık oyalanıp durduğunuz. Yüz yıldır İslâm ile sizi kandırmaktalar. İktidar olana kadar esip gürleyenler, iktidar olduktan sonra kâfirlerle dostluk yarışına girmekteler. Sahipleri izin verdikçe konuşan, her türlü aşağılanmaya razı olanlardan cesaret beklemek fazla iyimserlik değil mi?

Halkına karşı despotlukta haddi aşıp kâfirlere ise tevazu ile yaklaşan yöneticilere inanmayın.

Hilâfet için yıllardır mücadele eden Hizb-ut Tahrir’in muhlis gençlerini tutuklayan ama televizyon ekranlarında halifelerle ilgili diziler yaptıran, ikiyüzlülere iyi niyet gösterisi yapmayı bırakın.

Hilâfet Allah’ın vaadi, Rasulü’nün müjdesidir.

Necis kâfirlerle iş tutan zavallıların tek derdi, kendilerini o koltuklara oturtanları razı etmektir.

Çin Dışişleri Bakanı’nın bu ziyareti, bardağı taşıran son damla olmalı ve Müslümanlar bir an önce, kendisi ile yeniden izzet ve şeref bulacakları devletlerine kavuşmalıdırlar.

___

#DoğuTürkistanaSahipÇık

#KatilÇinTürkiyedenDefol