“Allah yolunda öldürülenler için "ölüler” demeyin! Bilakis onlar diridirler; fakat siz fark edemezsiniz.” (Bakara-154)
Osmanlı Hilafet devletinin unutulmaz zaferlerinden biri olan Çanakkale Zaferi’nin 99. yıldönümü vesilesi ile Allah yolunda öldürülen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor ve bu savaşın asıl sebebi hakkında kısa bir hatırlatma ihtiyacı hissediyorum. Çünkü Çanakkale zaferini sahiplenmek isteyenler son dönemlerde bir hayli artmış durumda. Bugün bazı ulusalcı, laik Kemalist zevat ve demokrasi yanlıları Çanakkale Savaşını Türk’ün savaşı olarak göstermekte ve milliyetçi bir zihniyetle gerçeği saptırmak istemektedir. Bu zihniyet Çanakkale şehitlik anıtını dahi ancak İngilizlerin, Fransızların şehitlikleri yaptırması ile mecburi yapmak zorunda kalmışlardı. Şehitlik anıtı Osmanlıyı hatırlatır korkusu ile ağırdan alınmış, yıllarca bitirilmemişti. Yıllar sonra Milliyet gazetesinin kupon kampanyası ile para toplanarak yaptırılmıştı. Daha önceki yıllarda Çanakkale ile ilgili bir sergiye askeri erkan davet edilmiş ve şöyle bir cevap verilmiştir: “Biz cumhuriyet öncesi gerçekleşen olaylarla alakalı törenlere katılmayız.” Bu veriler dahi Çanakkale’ye nasıl bakıldığının görülmesi açısından yeterlidir zannımca.
Osmanlının savaşa çekilmesinin sebebi
8 asırdır, Haçlı Savaşlarıyla İslam’ı ve İslam ümmetini yok edemeyen sömürgeci kâfirler, “hasta adam” olarak nitelendirdikleri, 23 milyon km2’lik coğrafyasının birçok yeri işgal edilmiş, kâfirlerin planlarıyla milliyetçilik, vatancılık ve bağımsızlık fikirleri ümmetinin zihinlerini kuşatmış, İslam’ın hükümlerinden yavaş yavaş uzaklaşmaya, uzaklaştırılmaya başlanmış ve yıkılmak üzere olan Osmanlı Hilafet Devleti’ne son darbeyi vurmak istiyorlardı. Zira Hilafet, onların sömürülerinin önünde kaya gibi bir engel olarak duruyordu. Osmanlı Hilafet Devleti’nin I. Dünya Savaşında Almanya’nın yanında savaşa girmesiyle, Sömürgeci kâfir İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı Devletini yıkma fırsatı ve zamanının artık geldiğini düşünerek, harekete geçiyorlardı. Onların üzerinde durdukları en önemli şey, Hilafet’i yıkarak, İslâm Devleti’nin hâkimiyeti altındaki memleketleri parçalara ayırmaktı.
Osmanlı’nın yok edilmesi konusunda hemfikir olarak beraber hareket eden Avrupa Devletlerinin ihtilafa düştükleri tek konu ise, Osmanlı’dan geriye kalacak olan ganimetin nasıl paylaşılacağı konusu olmuştur. Zira 19. asırda sanayi alanında oldukça ilerleyen Avrupa, makinelerini, araçlarını, fabrikalarını ve gemilerini çalıştırabilmek için enerji kaynakları arayışına girmiş ve adeta bir petrol denizi konumunda olan Osmanlı topraklarını ele geçirmek istemiştir. İşte bu büyük ganimet onları birbirine düşürmüş ve Birinci Dünya Savaşının başlamasının esas nedenini oluşturmuştur.
1915’de savaş esnasında Rusya’nın, İngiltere ve Fransa’ya yazışmalarda verdiği cevabın bir bölümü şöyledir: “Gelecekte Osmanlı Devleti’nin enkazı üzerinde kurulup Hilâfet’ten ayrılacak İslâm Devletleri arasındaki münasebetler hakkında kesin bir karar alınması Çarlık Devleti’ni çok meşgul etme1ktedir... Çar Ekselansları, bütün kalbiyle Hilâfet’in Türkiye’den koparılmasını istiyor…”
Rusya’nın Londra büyükelçisinin Rus Hariciye Vekiline gönderdiği bir telgrafta, İtalya’nın istekleri hakkında şöyle deniliyordu: “İtalya Hükümeti, İslâm Hilâfeti’nden ayrılacak ve Osmanlı Saltanatı’nın enkazı üzerinde, Hicaz topraklarında kurulacak ve İngiltere’nin nüfuzu altında bulunacak bir İslâm Hükümeti teşkili zarureti hususunda Rusya’yı destekliyor. Ayrıca Hilâfet’in Türklerden alınmasını ve icap ettiği zaman, tamamen ilga edilmesini bütün varlığıyla destekliyor.”
İngiliz Savunma Bakanı Winston Churchill şöyle demişti: “Çanakkale mutlaka geçilmelidir, geçilecektir. Osmanlı Devleti mutlaka bertaraf edilmelidir, edilecektir.”
Çanakkale’ye yüklenen İtilaf donanmasının amacını bir Batılı gazeteci (E.A.Barlette, Sunday Times) şöyle tanımlar: “Bir tek amaç için, belki de Hıristiyanlık âleminin Türklere karşı yapabileceği son haçlı seferi için” bir araya gelen son Haçlılar.
Bütün bunlar 1. Dünya savaşının ve Osmanlı Hilafet Devletinin bu savaşın içine çekilme nedeninin, sömürgeci kâfirlerin 13 asırlık Hilâfet Devleti’ni ortadan kaldırmayı hedeflediklerini göstermektedir.
Neden Çanakkale zaferini sahiplenmeliyiz
Çanakkale Savaşında göz kırpmadan ölüme, şahadete koşanların tek amacı Hilâfet Devleti’ni korumaktı. Bu zafer Osmanlı Hilafet devletinin son zaferiydi.
Bugün konuşulup, yazıldığı gibi Türkiye Cumhuriyetinin zaferi değildi. Çünkü o yıllarda Çanakkale zaferini sahiplenen Türkiye Cumhuriyeti o yıllarda daha kurulmamıştı bile.
Dünyanın dört bir yanından devletleri Hilafet’i, kalkanları, asaları halifeyi korumak için akın akın bir araya gelen İslam ümmetin zaferiydi Çanakkale…
Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Çerkez’i, Laz’ı, Boşnak’ı, Arnavut’u ve diğerleri ile İslam Ümmeti Çanakkale’de ölüm-kalım mücadelesi vermiş tarihe altın harflerle destan yazdırmıştı.
Millet anlayışının değil, Türk milletinin zaferi değil, İslam ümmetinin, ümmet anlayışının zaferiydi Çanakkale...
Çanakkale savaşında düşmanın başı Anzaklar değil, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Ruslar, Yahudiler ve onların sömürdüğü diğer devletlerdi. Anzakları öne çıkaranlar asıl düşmanın kendileri olduklarını gizlemeye çalışanlardı.
Osmanlı Devleti bir plan uğruna savaşa sokulmuş, yüz binlerce askeri sömürgeci kafirler tarafından katledilmiş, Osmanlı Devleti askeri olarak zayıflatılmıştır.
Çanakkale savaşı yetişmiş bir neslin kaybedildiği savaştır. Kayseri, İzmir liseleri o yıl mezun verememiş, 1315 doğumlu kınalı kuzular, yiğit delikanlılar şehit olmuştur. Sadece İstanbul’dan 25 bin civarında üniversiteli öncü nesil kaybedilmiştir.
Çanakkale savaşında düşman birlikleri Çanakkale’den geçememiş ancak daha sonra masada Lozan, Sevr gibi anlaşmalar ile İstanbul’daki Halife’ye rağmen Ankara’da yeni bir hükümet kurulmuştu. Sonrasında ise Hilafet kaldırılmış, Hilafet’in başşehri İstanbul, Çanakkale ve diğer İslam beldeleri sömürgeci kâfirlerce ellerini kollarını sallayarak geçtikleri bir yol geçen hanına döndürülmüştür…
Ümmetin Çanakkale savaşı devam ediyor
Çanakkale savaşı devam ederken 5. ordu komutanı olan Alman General Liman Von Sanders, bir teftiş sırasında Mehmetçiğe söyle bir soru sorar:-İyi savaşıyor musunuz?
Evet, komutanım!
Niçin savaşıyorsunuz?
Allah rızası için…
Sorduğu bu soru karşısında bütün Mehmetçiklerden “hep aynı cevabı” alan Alman General Liman Von Sanders, tarihe geçecek şu ünlü yorumunu yapacaktır:
“Evlatları Allah rızası için çarpışan bir millet, ebediyen var olur!...”
İngiliz Savunma Bakanı Churcill, muharebe sonrası niçin mağlup olduğu sebebiyle muhakeme edilirken itap edici ağır sualler karşısında iyice bunaldığı bir sırada mahkeme heyetine şöyle haykırmıştır: “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile savaştık! Tabi ki yenildik…”
Bu savaştan sonra İslam ümmetinin yaşadığı her belde bir Çanakkale savaşını yaşamış kimi zaman daha az kimi zaman daha fazla şehit, yaralı vermiştir. Bugün 4. Yılana girdiğimiz Suriye’de neredeyse Çanakkale’deki kaybımızdan iki kat daha fazla şehit ve yaralı bulunmaktadır ve bu savaş hala devam etmektedir. Ancak İngiliz Bakanın söylediği gibi Allah ile savaşanlar hiçbir zaman galip gelemeyeceklerdir. Bugün olduğu gibi kâfirler galip gibi görünse de asıl zafer İslam’ın olacaktır.