Tarih: 23.01.2017. Yer: Kazakistan’ın gözde şehirlerinden biri olan başkent Astana. Dünyanın bin bir ucundan kâfir ve Müslüman katılımcılar yuvarlak masada arz-ı endam edip “barış”ı konuştular!
6 yıl önce Esed ilk bombayı atınca Amerika için kırmızıçizgilerin aşıldığı, son anda masum çocukların ve kadınların nefessiz bırakıldığı, kimyasal silahların mazlumların üzerinde denendiği ve halen de acımasızca saldırıların yapıldığı kadim bir medeniyet ülkesi Suriye için barış öyle mi?
Suriye’de İran’ın Şebbihaları ve Esed’in devrim muhafızları Halep’i, Dera’yı, Humus’u ve Hama’yı kuşatmışken, İran’ın ve Esed’in katlettiği halkın sözde temsilcileriyle yapacağı barış öyle mi?
Rusya’nın bir haftada 3 bin füze yağdırdığı Halep’in sözde temsilcileriyle poz vererek kanın ve gözyaşının hesabını veremeyeceği ve masadayken Rus uçaklarının semada koordinatlar çizdiği bir barış öyle mi?
Suriye muhalefetinin en büyük gruplarının katılmadığı, katılımcı ülkelerin ise “Bunlar teröristtir” diyerek Esed’e teslim olmalarını istediği bir barış öyle mi?
Katillerin, çakalların ve kurtların sofrasında bakın neler paylaşıldı, ne konuşuldu!
Müslümanların katili Esed iki hafta önce “Suriye'deki çatışmayı sona erdirmeyi ve ülkenin geleceğini tartışacak müzakerelerden bahsediyorsak, her şey masada olur” demişti.[1] O oldu. Esed’in bahsettiği masada ***“***Barışı kabul eden silahlı grupları diğerlerinden ayırmak”[2] yani ‘Hüseyinlerin katili Hizb-ul İran, Rusların her gün bombaladıkları devrimin asıl sahipleri ve Amerika’nın terörist dediği grupları, Laik ve ihanet içinde olan gruplardan ayırmak’ vardı. O oldu!
Tam da “Bundan dolayı da Türkiye Esed’siz bir uzlaşmada ısrar edemez. Bu, gerçekçi olmaz.”[3] dediğimiz sıralarda bu hakkaniyetli adım atıldı!
Öyle gerçekçi oldu ki; öldüren adam adeta aklanmış, katledilen, mazlum ve mustazaf kimseler, canilerle (DAEŞ) aynı kefeye konmuş ve devrim kurtlara –Esed’e- hediye edilmiştir.
“Üstelik Ciddi bir başarı elde edildi. Bir yıl önce Suriye'de Türkiye'yi hesaba katmayanlar şimdi Türkiye'nin dediğini yapıyorlar’”[4] diyebilecek kadar da rahat olabiliyoruz. Hele hele kükreye kükreye “Bu Türkiye’nin başarısıdır. Bu Tayyip Erdoğan’ın başarısıdır” diyerek, Türkiye halkına ‘başarı’ diye takdim edebiliyoruz. Yazık ki yazık!
Bu nasıl bir başarı?
Esed, IŞİD (DAEŞ)’ten daha mı az Müslüman kanı döktü. El-Nusra (Şam’ın Fethi Cephesi) mı terörist, yoksa Yermük’te dünyanın gözleri önünde küçücük bebekleri nefessiz bırakan, kadınları kocasız, çocukları babasız ve binlerce Müslümanı yerinden yurdundan eden Esed mi?
Şimdi başarı diye bize sundukları şu maddeye bakar mısınız?
Başarı(!) 1:
“IŞİD/DEAŞ ve El-Nusra ile ortak mücadele etmek ve askeri muhalif grupları bunlardan ayırmak konusunda kararlılıklarını yinelediklerini…”
Bu maddedeki başarının sırlarını keşfedelim:
Biz, bizimle kurtlar sofrasına oturmayan, sömürülmeye razı olmayan, ihanet içinde olan muhaliflerle ortak hareket etmeyen her muhalifi DAEŞ ile aynı kefeye koyacağız!
Biz, İran’dan, Rusya’dan, Esed’ten, Amerika’dan ve diğer kâfirlerden oluşan koalisyon güçlerine karşı çıkan, onların sunduğu siyasî çözümleri benimsemeyen, siyasî entrikalarına kulak asmayan ve halkın yanı başında bize kafa tutan her muhalifi düşman bileceğiz.
“Ben de varım” diyenlerle “ben yokum” diyenlerin acımasızca küfrün fitnelerine kurban verildiğine hüzünle ve acı dolu gözlerle bakan şahitler olacağız.
Ve sonra buna ‘başarı’ diyeceğiz. Öyle mi?
Başarı(!) 2:
“BM Güvenlik Konseyi’nce teyit edildiği şekilde, çok etnikli, çok dinli, mezhepsel olmayan, demokratik bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne taahhütlerini yinelediklerini…”
İşte ihanetin belgesi bu cümledir kardeşlerim…
Suriye halkının 6 yıldır, güçlü âlimlerin ve mücahitlerin telkini ve nasihatleriyle, kanları pahasına, yitirdikleri evlatları pahasına, açlık ve sefalet içinde yaşamaları ve sürgün edilmeleri pahasına ‘İslamî bir yönetim’ için sabrettiklerini bütün sömürgeci masa cambazları bilmesine rağmen, böyle bir maddenin bu toplantının sonuç bildirgesinde olması, kim için bir kazanım ve başarıdır, Allah aşkına…
**“Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğinin taahhüt” edilmesi **“bağımsızlık ve birliğine” atıf yapılması, Esed için mi ve yoksa bedel ödeyen Suriye halkı için mi bir başarıdır?
“Çok etnikliliği ve çok dinliliği” tavsiye eden bu madde mi Müslüman Suriye halkının gerçek duygularına tercüman olacak ve uğrunda ölmeyi tercih ettikleri dinlerini, hâkimiyet safhasına getirecek?[5]
Hayır! Bilakis bu, sömürgeci kâfir Batılıları razı eden ve onların hayat görüşlerini halkı Müslüman olan Suriye milletine zorla kabul ettirmeye çalışılan bir ihanet maddesidir. Zira demokratik bir devlet olarak kalmayı ‘barış’ için şart koşmak tam bir ukalalıktır.
Başarı(!) 3:
“Hükümet ile muhalefet arasında BM’nin gözetiminde 8 Şubat 2017 tarihi itibariyle Cenevre’de başlatılması öngörülen müteakip turuna silahlı muhalif grupların katılma arzusunu desteklediklerini”
Bu madde, Türkiye açısından açık bir yenilgi ve siyasî fiyaskodur. Zira **‘Hükümet ile muhalefet’ arasındaki görüşmelere aracılık etmek ve Şubat ayında Cenevre için bir zemin hazırlamak açıkça ‘Esed’in varlığını kabul etmek’ demektir. Dahası, şimdiye dek söylem olarak Türkiye’nin dillendirdiği “Esed’siz geçiş hükümetinin kurulması gerekir” şeklindeki siyasî duruşunu tepetaklak etmiştir. Bu aynı zamanda siyasî bir zafiyet göstergesidir. Bir başarı asla değildir.
Bu kadar açık maddeler varken, Suriye’yi harabeye çeviren katillerle aynı masada oturmuşken, İran aklanmışken, Esed bunca cürümlerine rağmen siyasî figür olarak itibar görmüşken, Ruslar barışın mimarı oluverirken hangi başarıdan, hangi barıştan söz ediyorsunuz?
Bu kelime, bu vakıayla insicam arz etmiyor kardeşlerim.
Toplantıya katılmayan bir muhalif grubun dediği gibi…
“Devrim amacından saptı, muhalifler Esed’le barıştı ve ülke ona teslim edildi!” (ŞFC)
Bu masa kırılmalıydı. Barış diye nara atanların, aslında gerçek birer katil oldukları, sonuç bildirgesinde yüzlerine okunmalıydı!
Bu olmadığı için…
Şimdiden, Muhalif gruplar fitne ateşine kurban vermeye başladı bile…
[1] 9 Ocak'ta Suriye resmi haber ajansı Sana'ya yaptığı açıklama
[2] Lübnan-Hizbullah’a yakın Al Mayadeen Televizyonu
[3] Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Davos'ta düzenlenen 47. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kapsamında "Suriye ve Irak: Anlaşmazlığı Bitirme" panelinden
[4] Binali Yıldırım, 24 Ocak 2017
[5] Nur Sûresi 55