“Normalleşme” İhanetinin Gölgesinde Mavi Marmara Katliamının 12. Yıldönümü
31 Mayıs 2022

“Normalleşme” İhanetinin Gölgesinde Mavi Marmara Katliamının 12. Yıldönümü

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Mavi Marmara katliamının 12. yıldönümü, Ankara’nın katil “İsrail” ile “normalleşme” görüşmeleri adı altında başlatılan karşılıklı dostluk mesajlarının gölgesinde anılıyor. Müslümanlar, Ankara ve diğer İslam beldelerinin yönetimlerinin gasıp Yahudi varlığıyla “normalleşme” adı altında başlattığı bu yakınlaşmanın İslam’a ve Filistin’e ihanet olduğunu ifade ediyor.

Gazze’ye Özgürlük Filosu’nun kuşatma altındaki Gazze’ye ulaşmaya çalışırken gasıp Yahudi varlığı tarafından katliama uğramasının üzerinden 12 yıl geçti. Türkiye ve “İsrail” arasında yapılan anlaşma neticesinde dava açılamadığı için katiller mükafatlandırıldı, “İsrail” özür dilemedi, Gazze ablukası kalkmadı ve katliamlar vahşice devam ediyor. Kınama ve “normalleşme” anlaşmalarıyla cesaretlenen işgalci Yahudi varlığı mübarek topraklarda Müslümanlara zulmederken, Ankara ise dostluk mesajları gönderdiği “İsrail” ile iş birliğini nasıl daha ileriye götürebileceğinin hesabını yapıyor. Uluslararası sularda 12 yıl önce terörist “İsrail” tarafından düzenlenen saldırıda çoğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 10 kişi vahşice katledilmişti.

İsrail'in, Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırının 12. yılında Genç İHH ile Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği tarafından yürüyüş gerçekleştirileceği duyuruldu.

“Mavi Marmara Yoluna Devam Ediyor!” sloganıyla gerçekleştirilecek yürüyüş, Fatih Camii’nden başlayacak ve Edirnekapı Şehitliğinde son bulacak.

“Anlaşmanın Gizli Maddeleri”

2010 yılında Gazze’ye insani yardım götürmek ve Gazze ablukasını delmek için Türkiye’den yola çıkan Mavi Marmara gemisine, uluslararası sularda kanunlara aykırı bir şekilde eşkıyaca operasyon düzenleyen Yahudi varlığı, 10 Müslümanı vahşice katletmişti. Bu saldırı üzerine 2016 yılında Türkiye ve “İsrail” arasında imzalanan anlaşmanın gizli maddeleri olduğunu iddia eden bir belge ortaya çıkmıştı.

Türkiye’nin anlaşmanın imzalanması için öne sürdüğü, özür, tazminat ve Gazze'ye yönelik ambargonun kalkması başlığı altında 3 ön şartı vardı.

Ne ambargo kalktı, ne katliamlar durdu. Tazminatlar, davalardan vazgeçilmesi şartına bağlandı. Suçlular ödüllendirildi. Mavi Marmara gemisi parçalanarak hurdaya ayrılırken, katledilen 10 Müslümanın kanı yerde kaldı. Masaya oturan diplomatların imzaladığı anlaşma ile “İsrail”in vahşi operasyonları meşruiyet kazanırken, Filistinli Müslümanlar işgalciye teslim edilmiş oldu.

“İsrail”de hukuk alanında çalışan bir sivil toplum kuruluşu, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne 2016'da imzalanan “İsrail”-Türkiye anlaşmasının tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi. Metnin ekinde Gazze'ye yapılacak yardımlar ve karşılıklı "terörist saldırıların engellenmesi" maddeleri var.

“İsrail” Hukuk Merkezi (Israel Law Center - ILC) adlı Tel Aviv merkezli bir sivil toplum örgütü, Mavi Marmara davasının görüldüğü Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne, 28 Haziran 2016'da “İsrail” ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmanın tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi.

Metinde, daha önce ne “İsrail” ne de Türkiye tarafından kamuya açıklanan ek maddeler de yer alıyor. ILC'nin resmi anlaşma metni olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) sunduğu belgede, kamuoyuna açıklanan 6 maddenin yanı sıra, şu 5 madde var:

1-Türk hükümeti, anayasadaki güçler ayrılığı sınırları içinde, filo olayıyla alakalı olarak Türkiye'de süren tüm ulusal yasal işlemlerin hızlı şekilde sonlandırılması için çalışacak. Her şekilde, anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, filo olayıyla ilgili Türkiye'de süren her yasal işlem, ulusal yetkili mahkemelerde sonlandırılacak.

2-“İsrail” ve Türkiye, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından her bir ülkenin, vatandaşları yaptığı olayla alakalı suç duyurularını incelemek ve uygun olduğunda dava açmak için özel yargı yetkilerine sahip olması konusunda anlaşmıştır.

3-Türkiye ve “İsrail”, kendilerine ait topraklardan birbirlerine karşı herhangi bir terörist ya da askeri faaliyete izin vermeyeceğini ya da yurt dışındaki bu tarz faaliyetleri desteklemeyeceğini beyan eder. Bu maksatla, Türkiye ve “İsrail”, kendi topraklarında herhangi bir örgüt ya da kuruluşun karşı tarafa karşı bu tarz faaliyetlere girişmemesi, planlamaması, yürütmemesi, yönetmemesi ya da finanse etmemesi için gereken tüm önlemleri alacağını garanti eder.

4- “İsrail”, Türkiye ile Gazze şeridindeki nüfusun yararlanacağı projelerde işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacaktır. Bu maksatla, aşağıdakiler üzerinde anlaşmışlardır:

-Türkiye'den ithal edilen sivil malların Gazze şeridine “İsrail”den açılan kara sınırları üzerinden geçmesi, Filistin yönetiminin yerel temsilcileriyle koordinasyon da dahil olmak üzere, yürürlükte olan prosedür ve protokollere ve güvenlik kaygılarına bağlıdır. Türkiye'den gelen inşaat malzemelerinin Gazze şeridine girişi, Gazze Yeniden İnşa Mekanizması koşullarına uygun şekilde yapılacaktır.

-Türkiye, Gazze şeridine, “İsrail” ve Filistin Yönetimi'nin Gazze'de çalışmasına onay verdiği bankalar üzerinden para gönderebilecektir, bu da “İsrail”in güvenlik kaygılarına bağlıdır.

-“İsrail”, Türkiye'nin Gazze şeridinde bir deniz suyu arıtma tesisi açma niyetini memnuniyetle karşılar. Türkiye, bu tesisi, tek başına ya da ilgilenen diğer ülkelerle işbirliği halinde inşa etme niyetini beyan etmiştir, bu da “İsrail”in önceden vereceği onaya, güvenlik kaygılarına bağlıdır.

5-Gazze şeridiyle ilgili uzlaşmaya varılan yukarıdaki tüm maddelerin, bölgede sükûnet sağlandığı sürece uygulanması kabul edilmiştir.

6- “İsrail” ve Türkiye, 22 Mart 2013'de varılan uzlaşmanın, 28 Haziran 2016'da imzalanan anlaşmanın ve bu ekte belirtilen düzenlemelerin, filo olayı ve sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ve sonuçlarıyla alakalı süren tüm sorunları kapsadığı ve hepsini sonlandırdığı kabul edilir.

BBC, bu metnin ve ek maddelerin doğruluğunu teyit amaçlı ulaştığı Türkiye ve “İsrail” Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, sorulara yanıt vermemeyi ve yorum yapmamayı tercih etti.

28 Haziran 2016'da imzalanan ve Mavi Marmara olayının yaşandığı 31 Mayıs 2010'dan bu yana diplomatik ilişkilerin seviyesinin düşürüldüğü “İsrail” ile Türkiye arasında normalleşme sağlayan anlaşma, Ağustos 2016'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmişti. Meclis'te kabul edilen anlaşma da resmi kayıtlara 6 madde olarak girdi.

Bu 6 madde, “İsrail”in Mavi Marmara olayında hayatını kaybedenlerin yakınları için tazminat olarak Türkiye'ye 20 milyon dolar ödemesini, bunun karşılığında filo hadisesiyle ilgili İsrail devletine ya da vatandaşlarına yönelik Türkiye'de açılacak herhangi bir davadan muaf tutulmasını öngörüyordu.

ILC'nin gönderdiği, UCM'nin de resmi internet sitesinde yayımladığı belgede, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesiyle ilgili maddeler var.

Bu maddelerin TBMM'de milletvekilleriyle paylaşılıp paylaşılmadığı bilinmiyor. Ancak parlamentodan geçtiğinde Resmi Gazete'de bu maddelere yer verilmedi.

Hem Suçlu Hem Güçlü

Türkiye ve “İsrail” arasında imzalanan anlaşma ile ne katliamı gerçekleştirenler ceza aldı, ne de Gazze’de huzur sağlandı. Üstelik varılan anlaşma ile Yahudi varlığı, galipmiş gibi masaya oturup istediğini istediği zaman yapabilmeyi legalleştirmiş oldu. Gizli maddelerde geçen “İsrail”in güvenlik kaygılarına bağlıdır”, “İsrail”in önceden vereceği onaya, güvenlik kaygılarına bağlıdır” ibareleri, “İsrail”e istediği zaman keyfi hareket etme özgürlüğü tanıyor.

Sade bir vatandaşın bile bu ibareleri görünce “İsrail”e sınırsız manevra kabiliyeti sağlayan maddeleri anlayabilmesi, masaya oturan diplomatların gözünden kaçmış olmasını imkansız hale getiriyor.

Gelişmelerin seyri, iddia edilen bu gizli maddelerin varlığını da doğruluyor.

UTANÇ: Mahkeme "İsrail"i Haklı Buldu

Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine “İsrail” tarafından düzenlenen saldırıda yaralananlardan Zeki Kaya’nın açtığı davada mahkeme kararının gerekçesi yayımlamış, Kaya'nın tazminat talebini reddeden Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, uluslararası sularda gerçekleşen katliamda “İsrail”in egemenlik haklarını kullandığına hükmederek gasıp Yahudileri haklı bulmuştu.

Yaralananlardan Zeki Kaya'nın açtığı davada tazminat talebini reddeden Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, gerekçesinde uluslararası sularda gerçekleşen katliamda “İsrail”in egemenlik haklarını kullandığını, uluslararası hukuka göre Türk mahkemelerinin “Tel Aviv yönetimini” yargılayamayacağını belirtmişti.

Bu kara ile artık Türk mahkemeleri, Yahudi eşkıyaların uluslararası sulardaki sivil bir gemiye yaptığı kanlı saldırıyı, “egemenlik hakkı” olarak nitelemeye başladı.

Katliamın 12. Yılında “Normalleşme” İhaneti

Filistin topraklarını işgal ederek lokma lokma yutmaya devam eden, Müslümanlara türlü işkenceler uygulayan ve katleden gasıp Yahudi varlığıyla normalleşerek yakınlaşmaya devam eden Ankara, yeni adımlar atmaya devam ediyor.

Gasıp Yahudi varlığına sık sık sıcak mesajlar gönderen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail” Cumhurbaşkanı Ankara’yı ziyaret etmeden önce temelleri atması için sözcüsü İbrahim Kalın’ı işgalci Yahudi varlığıyla görüşmeye göndermişti.

“İsrail” Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ise 9-10 Mart'ta Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından törenlerle ağırlanmıştı.

9 Mart’ta Ankara’ya gelen “İsrail” Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, 2007 yılından bu yana Türkiye ile “İsrail” arasındaki en üst düzey ziyareti gerçekleştirmişti. Herzog, Ankara’da törenlerle ve ihtimamla ağırlanırken, Türkiye’nin çeşitli illerinde gasıp Yahudi varlığıyla “normalleşmenin” İslam’a ve Filistin’e ihanet olduğu ifade edilerek protesto edilmişti.

Filistin topraklarını işgal eden ve Müslümanlara katleden “İsrail” Cumhurbaşkanı Herzog’u Ankara’da törenlerle ağırlayıp elini sıkan Erdoğan, Ramazan ayında Mescid-i Aksa’daki gasıp Yahudi zulmü sonrası “Filistin’in yanındayız” mesajı vermeyi de ihmal etmiyor. Erdoğan'ın bu mesajının, iç kamuoyunda yükselen tepkileri tolere etmeye yönelik olduğu gözlemleniyor.

Aksa’da Çavuşoğlu’nun Normalleşme Ziyaretine Tepki

Bilinidği üzere kısa süre önce Mescid-i Aksa ziyareti sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na Kudüslü Müslümanlar tepki göstermişti.

Mescid-i Aksa’da Çavuşoğlu’nun karşısına çıkan Filistinli Müslüman, “normalleşme” adı altındaki görüşmelere şu ifadelerle tepki göstermişti:

Mescid-i Aksa bütün Müslümanlara haykırıyor ve diyor ki... Ey Ümmetim! Gelin ve beni kurtarın!

Müslümanları burada kurtarıcılarımız olarak karşılamak istiyoruz. Mescid-i Aksa tehdit altında, parçalamakla tehdit ediliyor. Onu yıkmak istiyorlar. Mescid-i Aksa’nın ne normalleşme ve işbirliği ziyaretlerine ne de güvenlik önlemlerine tahammülü yok! Mescid-i Aksa Türkiye’nin ordularını bekliyor. Allah bütün Müslümanları mübarek kılsın.

Kudüs halkının mesajı ve Abdulhamid’in vasiyeti budur. Sizler Kanuni ve Sultan Fatih’in torunlarısınız. Buraya fatihler olarak gelmenizi istiyoruz.”