Kürdistan Bağımsızlık Referandumunun Perde Arkası (Soru Cevap)
13 Eylül 2017

Kürdistan Bağımsızlık Referandumunun Perde Arkası (Soru Cevap)

www.hizbut-tahrir.info

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut Tahrir resmi web sayfası “Kürdistan Bağımsızlık Referandumunun Perde Arkası” başlıklı yeni bir analiz yayımladı. Bölgemizin durumunu ve uluslararası aktörlerin sinsi rollerini içeren bu analizi sizler için paylaşıyoruz.

#Kürdistan Bağımsızlık Referandumunun Perde Arkası

Soru:

#Barzani, elverişsiz uluslararası ve bölgesel konjonktüre rağmen Kürdistan bağımsızlık referandumu konusunda neden ısrar ediyor? Günümüz koşullarında yapılacak #referandum Kürtlerin aleyhine değil mi? Referandum olacak mı? Referandum yapılır da referandumdan evet oyu çıkarsa, bölgede bir #Kürt devleti kurulur mu? Allah mükâfatınızı artırsın.

Cevap:

Hani bir deyiş vardır, bir yönetici ülke çıkarları aleyhine bir karar alırsa, bu, o yöneticinin ajan olduğu ve çıkarı için başka bir devletin bu kararı ona dikte ettiği anlamına gelir... Bu deyiş, büyük ölçüde Kürdistan Kürtlerine de uygun düşmektedir. Bunun izahatı şöyledir:

1- Kuşkusuz uyanık bir siyasetçi, Kürt devletinin kurulmasının oldukça zor olduğunu bilir. Hatta mevcut konjonktürde Kürt devletinin kurulması için gayret göstermek, sadece siyasi ve manevi açıdan değil, aynı zamanda fiziksel açıdan da Kürdistan’a zarar verir. Çünkü mesele öyle sanıldığı gibi Irak’ta Kürt devleti kurulması meselesi değil. Eğer mesele sanıldığı gibi bu olsaydı, Kürt devleti çoktan kurulurdu... Irak işgali sonrası Amerikalılar tarafından kurulan ve #Bremer anayasası olarak bilinen sistem, Irak’ı merkezi hükümete pamuk ipliği ile bağlı federal bölgelere ayırmaktadır. Hatta yönetim ve bölgesel yetkiler açısından Kürdistan yönetimi #Bağdat’taki merkezi hükümetten daha güçlüdür! İslam’a ve Müslümanlara olan kinleri yüzünden işgal ettikleri herhangi bir Müslüman ülkesini parçalama ve bölme fitnesi sömürgeci kâfir ülkelerin akıllarının bir köşesinde her daim var. Parçalamak için sadece uygun fırsat kolluyorlar... 12 Ağustos 2014 tarihli bir soru cevapta şöyle geçmektedir: “2003 yılında #Irak’ı işgal eden #Amerika, işgal sonrası Irak’ı parçalama çalışmalarını kesintisiz sürdürmektedir. Mezhepçilik ve ırkçılık temeline dayalı Bremer anayasası, mezhepçilik ve ırkçılık kotası getirdi. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakanı birbirinden ayırdı. Başbakan yürütme yetkisine sahip olduğu için ve Bremer de başbakanlığı mezhepçilik makamı kıldığı için haliyle başbakanlık, diğer makamlara nazaran provokasyon ve ajitasyona daha uygundur... Aynı anayasa, federal yönetimini kabul eder. Bölgesel yönetimlerin yetkileri oldukça güçlüdür. Bu nedenle Amerika, Irak’ı üçe bölmek için uygun koşullar yaratmayı başarabilmiştir...” Pratik açıdan bölgesel yönetim, büyükelçilikler, Birleşmiş Milletler üyeliği ve benzeri diğer resmi formalitelerden yoksun bir devlet görüntüsündedir... İşte bu yüzden gerçekte Kürdistan, merkezi hükümetten bağımsız devlet içinde bir devlet gibidir. Artık tek Irak devleti tarih olmuştur! Onun için Kürdistan’ın Irak içinde devlet olma gibi bir gereksinimi yok, zira zaten bir devlettir... Dediğimiz gibi sorun, Irak Kürdistanı sınırları içinde bir Kürt devleti inşa etme meselesi değildir. Bu Kürt devletinin diğer ülkelerdeki Kürtlerle hiçbir ilgi ve alakası olmadığı konusu da değildir. Evet, konu kesinlikle bu değil. Zira Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti, otomatikman bölgedeki Kürtlerin yoğun ve fırtınalı kıpırdanmaları ve hareketliliklerine neden olacaktır. Dolayısıyla kurulacak bir Kürt devleti, sadece Irak Kürdistanı ile sınırlı kalmayacaktır... Kurulacak bir Kürt devleti, özellikle Amerika ve onun #Türkiye, İran ve #Suriye’deki ajanlarına incitici bir darbe indirecektir. O yüzden herhangi bir politikacı, şuan uluslararası ve bölgesel konjonktürün ister Türkiye ister Irak isterse Suriye’de olsun bir Kürt devletinin kurulmasına elverişli olmadığını bilir. Ben, Barzani dâhil Kürt politikacıların bu durumdan bihaber olduklarını sanmıyorum. Tersine yukarıda da belirtildiği gibi mevcut koşullarda bir Kürt devletinin kurulması kartların yeniden karılması demektir. Özellikle de Kürt bölgesinde kontrolsüz kıpırdanmalara yol açabilir. Bu kıpırdanmalar, yukarıda dediğimiz gibi sadece siyasi ve manevi değil maddi hasara da neden olur. Onun için Barzani’nin referandum kararı mevcut koşullarda ülke çıkarına değildir... Bu, yukarıdaki deyişin ilk kısmıdır.

2- Barzani’nin referandum kararının arkasında hangi devlet vardır ve referandum kararı bu gücün çıkarınadır konusuna gelince, her şey apaçık ortadadır. Bu gücün kim olduğunu belirlemek o kadar zor olmasa gerek. Barzani, Amerika ve hempaları olan bölge devletlerinin muhalefetine rağmen Kürt devleti için bağımsızlık referandumu duyurusunda bulunamaz. Arkasında kendisini böyle bir karara teşvik eden, destek çıkan başka büyük bir güç olmazsa, uluslararası ve bölgesel bağımsızlık karşıtı güçler ile mücadele edebilecek kapasitede değildir. Taşı ve toprağı ile Kürdistan kartondan bir yapıdır, bu güçler özellikle Amerika karşısında dayanamaz. Irak’ta tek egemen güç Amerika’dır. Şüphesiz az önce de dediğimiz gibi Barzani’nin arkasında duran ve onu bu tip kararlar almaya teşvik eden büyük gücün İngiltere olduğunu anlamak o denli zor olmasa gerek. Barzani ailesi, Osmanlı devletinin sonlarından bu yana İngiltere’ye göbekten bağlıdır. Barzani, bu hempalığı babası Mustafa Molla Barzani’den devralmıştır. Amcası Ahmed Barzani ve İngilizlerin açık desteğiyle 1909-1914 yılları arasında Osmanlı devletine karşı silahlı Kürt isyanına önderlik eden Abdel Salam Barzani de İngiliz ajanıdır. Dolayısıyla Barzani ailesi, köklü İngiliz ajanıdır... Ülkelerin referandum kararına yönelik takındıkları pozisyonlara bir göz attığımızda, İngiltere’den alışık olduğumuz madrabaz ve düzenbaz üslubuna rağmen referandum kararına destek bildiriminde bulunduğunu görürüz.

Örneğin, destek bildiriminde bulunmak amacıyla İngiltere’nin Irak Büyükelçisi Frank Baker, 24 Ağustos 2017 tarihinde Barzani ile bir araya geldi. Bu görüşme trafiğini aktaran 24 Ağustos 2017 tarihli Rudaw gazetesine göre “İngiltere’nin Bağdat Büyükelçisi Frank #Baker, Başkan Mesûd Barzani’ye, ülkesinin Kürdistan halkının sahip olması gereken haklarını ve alınan referandum kararını anladığını iletti.” Diplomasi dilinde anlayış, açık çek anlamına gelir. Hiç bir şeyden söz etmeden İngiltere’nin pozisyonunu iletmek de ayrıca açık destektir. Yani İngiltere, Barzani’nin kararına yönelik olumlu duruş sergilemekte, hatta desteklemekte, Amerika ve bölgedeki Amerikan hempası ülkelerin muhalefetine rağmen kararında devam etmesini istemektedir.

Örneğin, “#İngiltere’nin #Ortadoğu ve #Afrika İşleri ile İnsani Yardımlardan Sorumlu Devlet Bakanı Alster Bert’in Erbil’de Kürt yetkililer ile temaslarının ardından Kürdistan24’e konuşan Kürdistan Dış İlişkiler Sorumlusu Felah Mustafa, “İngiltere’nin Kürdistan halkının referandumla ilgili kararına saygı gösterdiğini ifade etti.” Ortadoğu ve Afrika İşleri ile İnsani Yardımlardan Sorumlu İngiltere Devlet Bakanı Alster Bert, birkaç hususta Kürt yetkililer ile temaslarda bulunmak üzere Pazar günü Erbil’e geldi. Kürtler, bağımsız Kürdistan için 25 Eylül’de referandum yapılması kararı almışlardı. Yapılacak referandum, bağımsız Kürt devletinin kuruluşu yönünde atılacak ilk adım olacaktır...” [05.09.2017 Kürdistan24]

Görüldüğü gibi Barzani’nin referandum kararının arkasındaki devlet İngiltere’dir...

3- İngilizlerin böyle bir karar aldırmalarındaki çıkarlarına gelince, bu olaylar silsilesidir. Şöyle ki İngiltere Başbakanı May, Amerikan seçimlerinden zaferle çıkan Trump ile hem temaslarda bulunmak hem de tebrik etmek amacıyla 26 Ocak 2017 günü hemen Washington’a uçtu... Görüşme sırasında Trump ve May karşılıklı övgüler düzdüler. Tabii her birinin amacı diğerinden farklıydı! O vakit Trump, İngiltere’den şunları yapmasını istemişti: Avrupa Birliği’ni parçalamak için adım atmak ki #Avrupa bağlantısı nedeniyle birliği parçalayabilir. Aynı zamanda da özellikle Fransa ve Hollanda’da yapılacak seçimlerde birliği parçalayacak ortamı oluşturmak için çalışmak... May’in ise Trump’tan beklentisi şuydu: Birlikten çıktığı takdirde bazı ayrıcalıklar elde etmek için Trump ile yapacağı ticari anlaşmaları AB ülkelerine karşı yeni baskı aracı olarak kullanmak. Görüşme sırasında gerek Trump gerekse May, kendilerince gözettikleri amaca odaklanmışlardı. Alışılageldik İngiliz geleneği üzere May, ticari amacını çarpık yöntemler ile gizlemeye çalışsa da ancak diplomasi yoksulu Trump ve yaptığı net açıklamalar yüzünden May niyetini gizleyememiştir...

Fransa ve Hollanda seçimlerinde Avrupa Birliği yanlılarının zafer elde etmelerinin, Almanya’nın da Avrupa Birliği’ne güçlü destek ve yeterli ilgi vermesinin ardından Trump, İngiltere’nin amacının Amerika ile ticari anlaşmalar yapmak olduğunu ve Avrupa Birliği’ni parçalama konusuna istenilen düzeyde ilgi vermediğini fark etti. Bu, Trump’ta infial yarattı. Bu infialden hareketle Trump, halen devam eden abluka ve ambargo yoluyla İngiltere’ye “Katar”da ölümcül bir darbe indirdi! 23 Temmuz 2017 tarihli soru-cevapta biz bunu şöyle açıklamıştık: “İngiltere’ye gelince, Başbakan #Theresa May, 26 Ocak 2017’de #Washington’a bir ziyaret gerçekleştirdi ve Washington ile bir ticari anlaşma imzalamak için canhıraş çalıştı. Ki bu anlaşma, birliğin diğer ülkelerine birlikten çıkışlarına teşvik için bir model olacaktı. Böylece yeniden Amerika’nın kuyruğuna takılan İngiltere, Trump yönetiminden oldukça memnundu. Ancak Avrupa Birliği yanlılarının, #Fransa ve #Hollanda seçimlerinden zaferle çıkmalarının ardından ABD’nin Avrupa Birliği’ni parçalama umudu dumura uğradı. Ardından Avrupa Birliği’ni parçalama gidişatına İngiltere’nin öncülük etmesini isteyen Trump’ın olumlu İngiltere bakışı da değişti. #Paris ve #Amsterdam’da #Brexit’in tekerrür etmediğini görünce Amerika, İngiltere’nin uluslararası çıkarlarını kemiren ve #Londra’yı şoke eden eski günlerine tekrar geri döndü. Bu bağlamda Amerika, Libya’da İngiliz çıkarlarını dikkate almaksızın ajanı Sisi’nin Hafter’e verdiği desteği artırmasını istedi. Amerika’nın teşvikiyle ajanları, İslam ve Arap dünyasında İngiliz mızrak başı konumunda olan Katar’a benzeri şok edici baskı uyguladılar...” İşte bütün bunlar nedeniyle sinir bozukluğu yaşayan Trump, Suudi Arabistan’a alelacele bir ziyaret gerçekleştirdi ve orada bir zirve düzenledi. Zirve sonrası #Katar’a alınan #boykot ve #ambargo kararı ile İngiltere’yi kalbinden vurdu.

4- Bu yüzden İngiltere, bölgede Amerikan çıkarlarına parazit yapması gerekiyordu. Onun için İngiltere, referandum kararına başvurdu. Haliyle, Barzani de referandum çağrısında bulundu. Referandum çağrısı, Amerika ve ajanları için tedirginlik yarattı. İngiltere, Amerika’ya karışıklık çıkarmaktan öte bir şey yapamaz. Amerika ile açıktan mücadele edemez. Şuan Kürdistan’da olduğu gibi uygun koşullar seçer ve etkin ajan bulursa sadece karışıklık ve cızırtı çıkarabilir. İngiltere, Amerika ve devam eden silahlı eylemler nedeniyle Suriye, İran ve Türkiye’deki ajanları zorlu bir konjonktürden geçtikleri için kararında Barzani’nin sonuna kadar direnmesini yeğledi... İşte bu yüzden Barzani, referandum yapılması konusunda ısrar etmektedir. Öte yandan İngiltere de bağımsız Kürt devletine yol açacağını söyleyerek referandumu pazarlamaktadır. Her zamanki gibi madrabaz ve düzenbaz İngiltere için Kürtlerin çıkarları kendi çıkarları oranında umurundadır. İngilizlerin Kürt politikası, madrabazlıkla doludur!

Nitekim biz, 01 Nisan 2009 tarihli bir soru cevapta demiştik ki: “...Nitekim İngiltere de 1919 yılında Osmanlı korumasındaki Süleymaniye’ye saldırması karşılığında Mahmut Hafid’e bir Kürt devleti sözü vermişti. Bunun üzerine o, oraya saldırarak Osmanlı kardeşlerini katletti ve onlardan kurtulanları da sürgün etti. Ardından İngiltere, sözünden döndü, dahası Mahmut Hafid’i sömürgesi Hindistan’a sürgün etti. Aynı şekilde İngiltere, Osmanlı Devleti ile yapılan ve Halifenin heyetinin müzakereci durumunda olduğu 1920 yılındaki Sevr Anlaşması’nda, Halife Muhammed Vahdettin’i tedirgin etmek için bir Kürt devletinin kurulmasına ilişkin bir maddenin konulmasında ısrar etmiştir. Daha sonra Mustafa Kemal’in cumhurbaşkanı olarak atanmasını, Hilafetin sona erdirilmesini ve Mustafa Kemal’in cumhuriyeti ile 1924’de Lozan Anlaşması’nın imzalanmasını başarınca İngiltere, Kürt devleti maddesinin konmasını reddetmiştir. Çünkü o, artık hedefini gerçekleştirmişti ki o, Hilafetin yıkılmasıdır. Dolayısıyla böyle bir şeyin istismar edilmesine gerek kalmamıştı. Nitekim İngiltere, amaçlarına ulaşıncaya kadar hem Kürt milliyetçiliği homurtularını hem de bölgedeki tüm milliyetçilik homurtularını tahrik etmiş ve tahrik ettiklerini istismar ederek Osmanlı Devleti’ne karşı isyana ve başkaldırmaya teşvik etmişti. Ardından da kendisi ile işbirliği yapanları kaldırıp atmış veya sözde yöneticiler ve liderler olarak atamasıyla onları birer ajan olarak kullanmıştır...” İşte madrabaz ve düzenbaz İngiltere budur...

5- Dolayısıyla Barzani, devlet özlemine kavuşmak için 25 Eylül 2017’de yapılması öngörülen referandum konusundaki ısrarcı duruşunu koruyor! Barzani, içerideki bazı Kürtler dâhil uluslararası ve bölgesel güçlerin referandum karşıtı pozisyonlarına aldırış etmeyerek yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Erbil’i bu karardan caydırmak için girişilen onca uluslararası ve bölgesel çabalara rağmen Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Çarşamba günü 25 Eylül’de yapılması planlanan bağımsızlık referandumunun ertelenmesi yahut iptal edilmesinin söz konusu olmadığını yineledi. Bağdat’taki merkezi hükümet ise yapılacak referandumu ve sonuçlarını tanımayacağını söyledi. Kürdistan Referandum Yüksek Kurulu, bölge lideri Mesut Barzani başkanlığında yaptığı toplantıda, Kürt heyetinin referandum konusunu görüşmek için Bağdat’ta yaptığı son ziyaretin ve yine Barzani’nin evvel ki gün James Mattis ile yaptığı görüşmelerin sonuçları hakkında görüşme yaptı. Barzani’nin Danışmanı, “Bir dakika bile olsa referandum asla ertelenmeyecek ve referandum belirlenen tarihte yapılacaktır” dedi. [2 Zilhicce 1438 / 24 Ağustos 2017 Dubai- El Arabiya] Oysa uluslararası ve bölgesel güçler, açıkça ve net bir şekilde referanduma karşı olduklarını söylediler:

A- Daha ilk günden Amerika, Barzani’nin 07 Haziran 2017 günü bağımsız Kürt devleti kurulması için 25 Eylül’de referandum yapılacağı açıklamasının kabul edilemez olduğunu söyledi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Uluslararası #IŞİD’le Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk, “Bu ortamda söz konusu bölgede referandum yapmanın yıkıcı sonuçları olabilir. Biz Eylül ayında referandum yapılmasının iyi bir fikir olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü belirlenen tarihte referandum yapmak özellikle tartışmalı bölgelerde gözle görülür bir istikrarsızlığa yol açacaktır” dedi. [08.06.2017 AFP]

11 Ağustos 2017 günü Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesûd Barzani’yi arayan ABD Dışişleri Bakanı #Tillerson da “25 Eylül’de yapılacak olan bağımsızlık referandumunun ertelenmesini ve Bağdat’la diyalog yolunun devam etmesini istedi...” 22 Ağustos 2017 günü Savunma Bakanı James Mattis de Irak Başbakanı El Abadi ile temaslarda bulunmak üzere Bağdat’a gitti. Ardından Erbil’e geçip Barzani ile görüştü. 23 Ağustos 2017 günü de bölgedeki etkin aktörü Erdoğan Türkiye’sini harekete geçirmek için Ankara’ya geçti.

B- Amerikan hempaları olan bölge ülkeleri de referandum karşıtı tavır aldılar... Irak Hükümet Sözcüsü Saad El Hadisi yaptığı yazılı açıklamada “Irak’ta herhangi bir taraftan gelecek her türlü adımın anayasaya dayalı olması gerekir.” dedi. Hadisi, “Irak anayasal olarak tam egemenliğe sahip, demokratik ve federal bir ülkedir... Hiçbir taraf diğerlerinden ayrı olarak ve tek başına Irak’ın geleceği için karar veremez” ifadelerini kullandı.” [09.06.2017 Al Hurra]

Türkiye de ilk günden Kürt yetkililerin bağımsız Kürdistan referandumu düzenleneceği açıklamasına karşı olduğunu bildirdi. Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili yazılı bir açıklama yaparak, bunun “vahim bir hata” teşkil edeceğini açıkladı. “Irak’ın toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin muhafaza edilmesi Türkiye’nin Irak politikasının temel ilkelerinden biridir.” dedi. [09.06.2017 Al Hurra] ABD Savunma Bakanı Mattis ile görüşmesi sonrası açıklama yapan Erdoğan da “Referandum kararı yanlış bir karardır” dedi. [24.8.2017 El Cezire]

Referandum ilanından kısa bir süre sonra 11 Haziran 2017 Cumartesi günü İran’dan yapılan açıklamada, 25 Eylül’de yapılması planlanan Kürdistan bağımsızlık referandumuna şiddetle karşı oldukları, Tahran’ın açık bir şekilde Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğu belirtildi. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi yaptığı açıklamada, “Tek taraflı verilen bu kararın Irak Anayasası’nda yeri bulunmamaktadır. Karar, Irak’ın mevcut durumunu istenmeyen bir aşamaya getirerek, yeni sorunların yaşanmasına sebep olacaktır” ifadelerini kullandı. [15.06.2017 afkarhura.com] 7 Eylül 2017 günü afkarhura sitesi, İran İslami Danışma Meclisi Başkanı’nın açıklamasını yayınladı. Açıklamada İslami Danışma Meclisi Başkanı’nın Uluslararası İlişkiler Özel Yardımcısı Hüseyin Emir Abdul #Lehyan, “Irak Kürdistan referandumu yeni sorunlar oluşturacaktır...” dedi.

Hatta #Goran Hareketi ve Celal #Talabani’nin partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği dâhil Kürdistan içindeki Amerikan hempaları bile Barzani’nin referandum ilanına karşı çıktılar. Goran Hareketi Grup Başkanı Hoşyar Abdullah, “Goran Hareketi referanduma ilişkin pozisyonunu koruyor. Referandum kararının zamanlaması yanlıştır. Bu gündem Mesûd Barzani’nin partisel ve kişisel gündemidir. Kürdistan Demokrat Partisi piyon değil bir aktördür” şeklinde konuştu. [05.08.2017 Elaph sitesi] Talabani’nin partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği üyesi olan Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum da yaptığı açıklama ile referandumu reddetti: “Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Kürt seçmenlerin oyları ile geliniyor. Cumhurbaşkanlığı koltuğu, Kürt kanlarından bir damlasına ve onların fedakârlıklarına asla eşdeğer olamaz. Kürt halkı, “Masum’a” devletlerinin kuruluş rüyasına dokunmasına izin vermeyecektir. Gerekli yanıtı sandıkta verecektir.” Kürdistan Demokratik Partisi tarafından yapılan açıklamada ise, “Masum tarafından bu açıklama çok tehlikelidir. Referandum sonuçlarına engel olmak ve itibarını düşürmek isteyen dünya ülkeleri için kötü bir mesajdır.” denildi. [05.08.2017 Elaph sitesi]

Uluslararası ve bölgesel güçlerin muhalefetlerine rağmen Barzani’nin referandum konusunda ısrar etmesi, yukarıda da belirtildiği gibi bir dakika bile olsa referandumun kesinlikle ertelenmeyeceğinden dem vurması, İngilizlerin sevk ve idaresi nedeniyledir. Yukarıda olayların akışına bir göz atarken bunu açıkladık.

6- Amiller farklı olsa da referandum olayına göz attıktan sonra şimdi referandum konusu ile ilgili beklentilere cevap verebiliriz… Yukarıda açıkladıklarımız doğrultusunda büyük olasılıkla konuya ilişkin mesele şu şekilde olacaktır:

A- Her halükarda uluslararası anlamda bir Kürt devletinin kurulması beklenmiyor. Çünkü Amerika’nın Irak politikası, Irak’ın bölgesel yönetimleri merkezi hükümete pamuk ipliği ile bağlayan federal bir devlet olarak kalmasıdır. Diğer bir deyişle gerçekte Irak’taki idari yapı bölünmüş olarak kalacak, resmi açıdan ise Irak Federal Devleti adı altında hayatını sürdürecektir... 2003 yılındaki Amerikan işgalinden bu yana ABD’nin Irak politikası işte budur. İşgal sırasında bile Amerika, resmi devlet statüsüne büründürmeksizin Irak’ı bölme ve parçalama fitnesini hep taşımıştır. Bunun için sadece uygun zaman kolluyordu. İşgal sonrası Amerika’nın Irak yöneticisi Bremer, federal Irak anayasası belirledi. Böylece güçlü merkezi yönetime sahip tek bir devlet tarih olmuş, bölgesel yönetimlerin merkezi hükümetten daha güçlü olduğu kırılgan federal devlet yapısı yerini almıştı! Böylelikle Irak, Amerika istediği takdirde ve çıkarı doğrultusunda resmen devletlere bölünmeye hazır bir pozisyona gelmişti... Şuan ki Amerikan projesi ise, merkezi hükümete pamuk ipliği ile bağlı Federal Irak Devleti kurmaktır... 12 Ağustos 2014 tarihinde yayınladığımız bir soru cevapta şöyle demiştik: “2003 yılında Irak’ı işgal eden Amerika, işgal sonrası Irak’ı parçalama çalışmalarını kesintisiz sürdürmektedir. Mezhepçilik ve ırkçılık temeline dayalı Bremer anayasası, mezhepçilik ve ırkçılık kotası getirdi... Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakanı birbirinden ayırdı. Başbakan yürütme yetkisine sahip olduğu için ve Bremer de başbakanlığı mezhepçilik makamı kıldığı için haliyle başbakanlık, diğer makamlara nazaran provokasyon ve ajitasyona uygundur... Aynı anayasa, bölgesel federal yönetimleri kabul eder. Bölgesel hükümetlerin yetkileri güçlüdür. Bu nedenle Amerika, Irak’ı bölgesel yönetimlere bölmek için uygun koşullar yaratmayı başarabilmiştir...”

Binaenaleyh mevcut Amerikan politikasına göre Irak devletlere bölünmeyecek, tersine şeklen tek devlet olarak kalacak, pratikte ise bölünmüş gevşek federal bir devlet yapısında olacaktır. Bu yüzden mevcut koşullarda Irak’ı yasal devletlere bölme düşüncesi uzak bir ihtimaldir. Aksine Bremer projesi doğrultusunda Irak, en azından öngörülebilir gelecekte realitede federal bir devlet olarak kalacak, bölgesel yönetimler de merkezi hükümetten daha güçlü olmaya devam edecektir...

B- Referandumun ilanı, Katar ablukası yüzünden krize giren İngiltere’ye nefes aldırmak için bir İngiliz buyruğudur. Bu nedenle eğer Amerika, Katar’a uygulanan ambargonun kaldırılması için işbirliği yapar yahut itibar kaybına uğramayacak şekilde hafifletirse referandum iptal edilecektir...

C- Amerika isterse referandumu iptal da edebilir. Çünkü Irak’ta egemen tek güçtür. Doğrudan kendisi yapabileceği gibi Kürdistan’daki hempaları olan Kürt güçlerini, İran ve Türkiye’yi bölgesel yönetime karşı daha doğrusu Barzani’ye karşı seferber ederek de yapabilir. Tabii fiziksel baskı kullanmak gerekiyorsa. İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakiri, 1979 yılındaki İran devriminden bu yana ilk kez Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. 15 Ağustos 2017 günü gerçekleşen bu ziyaret 3 gün sürdü. Bakiri’yi Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde konuk eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarındaki görüşme, Anadolu Ajansı’nın da belirttiği gibi, 50 dakika sürdü. Bu da bu ziyaretin önemini göstermektedir. İRNA ajansının bildirdiğine göre İran Genelkurmay Başkanı’na Kara Kuvvetleri Komutanı ve Sınır Muhafızları Komutanı’nın yanı sıra çok sayıda üst düzey askeri komutan da eşlik etmiştir. İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakiri’nin Türkiye’ye yönelik ziyaretini ve Türk mevkidaşı ile yaptığı görüşmeyi değerlendiren İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, “Bu ziyaret iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir aşamanın başlangıcıdır...” dedi. [21.08.2017 İran Mehr ajansı] Bu ziyaretin, gerektiğinde referandumu iptal etmek ya da işe yarar sonuçlarını ortadan kaldırmak amacıyla Kürdistan’a düzenlenebilecek bir askeri operasyonu koordine etmek için olması olasıdır... İran Genelkurmay Başkanı’nın ziyaretinin hemen akabinde 23 Ağustos 2017 günü ABD Savunma Bakanı’nın Ankara ziyareti bu olasılığı güçlendirmektedir...

D- Eğer Amerika, (C) şıkkından doğabilecek yoğun kargaşadan korkarsa, etkili ya da işe yarar bir sonucu olmaksızın ve bağımsızlığa da götürmezse referanduma engel olmayabilir...

7- Son olarak sömürgeci kâfirlerin, Arap ve Acem Müslümanları kardeş kılan İslam bağını Müslümanların hayatından dışlayıp yerine onları tuz buz yapan kokarca bağları ve yıkıcı unsurları koyması gerçekten acı vericidir. Müslümanlar arasındaki savaşlar gün geçtikçe yayılıyor, kardeşlik yok oluyor!

Milliyetçilik, ümmetin bünyesini yıkan bir ögedir. Dün İslam Devleti’ni yıkmıştı. Bugün de elinden geldiğince sömürgeci kâfir, ümmetin geri kalan varlığını yıkmak için bu unsuru kullanmaktadır... Bu unsur yüzünden bugün İslam dünyası büyük güçlerin çatışma sahası haline gelmiştir. Milliyetçilik yüzünden Müslüman kanı akıtılıyor, kardeşler birbirlerinin boyunlarını vuruyorlar! Oysa İslam’a göre bunlar haramdır. Müslümanlar bir ve kardeştir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىٰ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” [Ali İmran 103] Yine Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ “Müminler ancak kardeştir”** [Hucurat 10] Ayrıca İslam’a göre tüm ırkçılık türleri de haramdır: Milliyetçilik, Ulusalcılık, Kabilecilik gibi... Amr b. Dinar’dan rivayet edildiğine göre;

قَالَ: سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللهِ يَقُولُ:كُنَّا فِي غَزَاةٍ، فَكَسَعَ رَجُلٌ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ، فَقَالَ الأَنْصَارِيُّ: يَا لَلأَنْصَارِ، وَقَالَ الْمُهَاجِرِيُّ: يَا لَلْمُهَاجِرِينَ، فَسَمَّعَهَا اللهُ رَسُولَهُ قَالَ: مَا هَذَا؟ فَقَالُوا: كَسَعَ رَجُلٌ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ، فَقَالَ الأَنْصَارِيُّ: يَا لَلأَنْصَارِ، وَقَالَ الْمُهَاجِرِيُّ: يَا لَلْمُهَاجِرِينَ، فَقَالَ النَّبِيُّ: «دَعُوهَا، فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌ Ben, Cabir ibn Abdullah’ı şöyle derken işittim: Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile bir harbe katılmıştık. Muhacirler arasında son derece şakacı olan bir adam vardı. Bu kişi Ensarlı bir zatın poposuna eliyle vurdu. Ensarlı bu duruma müthiş bir şekilde kızdı. Neticede hem Ensar hem de Muhacirler toplanmaya başladı. Ensarlı: “Yetişin ey Ensar!” Muhacirlerden olan da “Yetişin ey Muhacirler!” diye bağırıyordu. Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem “Ne oluyor?” diye sordu. Oradakiler: “Muhacirlerden olan Ensar’dan olanın poposuna eliyle vurdu. Ensarlı “Yetişin ey Ensar!” Muhacirlerden olan da “Yetişin ey Muhacirler!” diye bağırdı” dediler. Bunun üzerine Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Bırakın onu, çünkü o çürüktür.buyurdu. [Buhari]

Ebi Miclez, Cündüp ibn Abdullah El Behili’den rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ قُتِلَ تَحْتَ رَايَةٍ عُمِّيَّةٍ، يَدْعُو عَصَبِيَّةً، أَوْ يَنْصُرُ عَصَبِيَّةً، فَقِتْلَةٌ جَاهِلِيَّةٌ “Kim körü körüne çekilmiş (ummiyye) bir bayrak altında savaşır, asabiyet (ırkçılık) için gazaplanır veya asabiyete çağırır veya asabiyete yardım ederse, cahiliye ölümü ile ölmüş olur.** [Muslim]

Yüzlerce yıl Müslümanlar, İslam kardeşliği bütününde dinleriyle izzetli, Rableriyle güçlü idiler. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ashabından olan Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Selman El Farisi ve Bilal Habeşi, Allah’ın kardeş kulları olarak Allah yolunda cihat etmişlerdir... Arap olan Ömer, Kudüs’e bir Fatih olarak girmiş, Kürt olan Selahaddin de Kudüs’ü Haçlılardan kurtarmış, Türk olan Abdülhamid de Kudüs’ü pis Yahudilerden korumuştur... İşte Müslümanlar böyle izzetli idiler. Hazır bulunup kulak kabartan kimseler de böyle olmaları gerek.

إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَاغًا لِّقَوْمٍ عَابِدِينَ “Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.**” [Enbiya 106]