Bütçe Kanunu Yoksulluğu Kalıcı Hâle Getiriyor
24 Aralık 2025

Bütçe Kanunu Yoksulluğu Kalıcı Hâle Getiriyor

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 23 Aralık 2025 Salı günü gerçekleştirdiği Gündem Değerlendirme Toplantısı’nda, 2026 Yılı Bütçe Kanunu ele alındı. Toplantıda ayrıca Türkiye’de ünlülere yönelik genişleyerek devam eden uyuşturucu operasyonları ile SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.

Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edilen 2026 yılı bütçesinde, bir önceki yıla göre vergilere yüzde 23 oranında zam yapıldığını belirtti. Bütçenin detaylıca incelendiğinde kamuoyuna sunulduğu şekliyle bir kalkınma ya da refah sağlama belgesi olmadığına dikkat çeken Yıldırım, bunun halktan zorla alınan kaynakların sermaye ve faiz çevrelerine aktarılmasının resmî belgesi olduğunu söyledi.

“Bütçeler; bir iktidarın hangi sınıftan yana saf tuttuğunu, hangi toplumsal kesimleri feda edilebilir gördüğünü ve hangi değerleri öncelediğini açıkça ortaya koyan tercihler bütünüdür.” diyen Yıldırım, “Bu açıdan bakıldığında 2026 Bütçe Kanunu, Türkiye’de uzun süredir derinleşen adaletsizliğin ve kurumsallaşmış yoksulluğun daha ileri bir aşamasını temsil etmektedir.” ifadelerini kullandı.

2026 Bütçesi, Faizci Düzenin Resmî Belgesidir

Bütçe Kanunu’ndaki rakamlardan örnekler vererek konuşmasını sürdüren Yıldırım, şunları kaydetti:

“2026 bütçesinde faiz giderlerine ayrılan kaynak, 2025 yılına göre yüzde 40 artışla 2,7 trilyon TL’ye, yani yaklaşık 63 milyar dolara ulaşmıştır. Bu rakam, halkın cebinden gasp edilen her 100 liranın yaklaşık 20 lirasının doğrudan faizcilere aktarıldığı anlamına gelmektedir. Faiz giderlerinin bütçenin merkezine yerleşmiş olması, devletin fiilen faizci düzenin garantörü hâline geldiğini açıkça göstermektedir. Halkın cebinden kesilen paralar; bankalara, borç servislerine ve küresel finans çevrelerine aktarılmaktadır. Devlet bütçesi halk için değil; sermaye için, faiz için ve küresel mali sistemin devamı için çalışmaktadır.”

“Sıcak para temini adına uygulanan yüksek faiz politikaları ve artan borç ödemeleri, bütçe yapmaktan ziyade itibardan tasarrufu kendilerine zul sayan bir avuç elitin, 80 milyonu yoksulluğa ve sefalete mahkûm etme kanunudur. KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının yüzde 61,5’e ulaşması, 2026 bütçesinde vergi yükünün açık biçimde dar gelirli halkın sırtına yıkıldığını göstermektedir. Bir ekmekten alınan vergiyle bir lüks tüketim kaleminden alınan verginin aynı oranda olması; açık ve tartışmasız bir zulümdür. Buna karşılık büyük sermaye gruplarına sağlanan muafiyetler, teşvikler ve istisnalar; bütçenin kapitalist sistemin doğasına uygun şekilde sınıfsal ve taraflı karakterini teyit etmektedir.”

2026 bütçesinde yoksulluğun, ortadan kaldırılması gereken bir zulüm olarak değil; yöneticiler tarafından yönetilmesi gereken bir olgu olarak ele alındığını vurgulayan Yıldırım, yoksulluğun kalıcı hâle gelmesinin yalnızca bir ekonomik başarısızlık değil, aynı zamanda çürümüşlüğün de resmî olduğunu ifade etti. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’ın “Vatandaşı enflasyona ezdirmedik” hamasetiyle 2026 yılı için açıkladığı 28 bin 75 TL’lik asgari ücretin, açlık ve sefalet ücreti olduğunu belirtti.

Yıldırım sözlerini şöyle tamamladı:

“Sonuç olarak kapitalist vahşi nizam, hayatın her alanını ifsat ettiği gibi; halkın refahını, geleceğini, ortak kaynaklarını, alın terini ve hatta umutlarını dahi sistematik biçimde sömürmektedir. 2026 Bütçe Kanunu’nu ve çalışana reva görülen sefalet ücretlerini, bu sömürünün resmî ve yasal belgesi olarak buradan ilan ediyoruz. İslam’ın iktisat nizamı uygulanmadığı sürece sömürü ve zulmün bitmeyeceğini bir kez daha vurguluyoruz.”

Konuşmanın tamamını Medya Bürosu’nun yayımladığı toplantı videosundan izleyebilirsiniz.