
Köklü Değişim’in Antalya’da bugün (Pazar) düzenlediği “Barış’ın Arka Planı ve Gazze’nin Geleceği” başlıklı konferansta tüm konuşmacılar, İslam beldelerindeki yönetimlerin de desteklediği “Trump Planı”nın bir ihanet olduğunu ve tek çözümün Hilafet olduğunu vurguladılar.
Antalya’daki konferans, programın moderatörlüğünü de üstelenen Şiyar Yaman’ın Kur’an-ı Kerim tilavati ile başladı.
Yaman, iki yıldır ara vermeden süren vahşi soykırım sürecinde yaşananları tekrar hatırlattı. Bu süreçte İslam beldelerinin başındaki yöneticilerin İslam ve Müslümanların düşmanı ABD Başkanı Donald Trump’ı nasıl adımı adımına takip ettiğine dikkat çekti. Bugün yaşananların, ümmetin kanını kutsal ve kıymetli bilen bir Halifeden yoksun olmasının bir tezahürü olduğunu beyan etti.
Ardından kürsüye çıkan Filistinli Alimler Heyeti Başkanı Nevvaf Tekruri, bugün Gazze’deki çirkin planı konuşmak için bir araya geldiklerini ve bu planı asla kabul etmeyeceklerini ifade etti. Tekruri 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunun işgalci ‘İsrail’in ne kadar güçsüz olduğunu ve iki yıl geçmesine rağmen hedeflerine ulaşamadığını ortaya koyduğunu ifade etti. Yahudi varlığı Gazze’yi ilhak etmek istediyse de Kassam Tugayları’nın “Biz asla teslim olmayacağız” ifadesi ile başlatmış oldukları direniş ile anlamış olduğunun altını çizdi.
Ayrıca işgalci Yahudi varlığının esirlerini de kurtaramadığını ve mücahidlerden esirlerini alabilmek için masaya oturmak zorunda kaldığını ve bu hedefine de ulaşamadığını hatırlattı.
“Sahada kazanmadığını masada kazanmak için” bir planın ortaya atıldığını ve bu plana paralel olarak İslam beldeleri yönetimlerinin de Gazze’deki Müslümanları yalnız bıraktığını ama işgalcilerin yine de hayallerini kavuşamayacaklarını ifade etti.
“Büyük planın amacı tüm İslam beldelerini kontrol altına almaktır” diyen Tekruri, Trump’ın Gazze planına da değindi. Trump’ın planının amacının Yahudi varlığı işgalinden kurtarmak değil, uluslararası güçlerle yeni bir işgali başlatmak olduğuna dikkat çekti şöyle devam etti: “Bu kollektif işgale Gazze halkı ve ümmet karşı çıkacaktır. Zira bu işgalin amacı direnişi yok etmektir.”
Tehlikenin büyük olduğunun altını çizen Tekruri, hedefin sadece Gazze olmadığını tüm ümmeti parçalamak istediklerini ve bu planın gerçek amacının işgale boyun eğdirilmesi ve ümmetin ılımlılaştırılması olduğunu vurguladı.
Gazze’yi silahsızlandırma, Gazze’de bir emniyet ve istihbarat teşkilatı kurmak, Gazze’yi giden yardımların geçtiği kapıların kontrolünün ABD’ye verilmesi, İşgalci Yahudi varlığına hizmet eden planın etapları olduğunu ve Gazze’yi ‘İsrail’i tehdit eden bir toprak parçası olmaktan çıkarılmasını istediklerinin altını çizdi.
Ümmetin Gazze’yi gündeminde düşürmemesi gerektiğini ve bunu özellikle Hizb-ut Tahrir ve diğer İslami grupların yapması gerektiğini, alimlerin de üzerine düşeni yapması gerektiğini, ihanetleri ifşa etmeleri gerektiğini vurguladı.
Ardından konferansın ikinci konuşmacısı Gazeteci Yazar Ahmet Varol, Filistin topraklarında siyonist hakimiyeti kurmak için tarihteki bazı önemli olaylara değindi ve İngiliz emperyalizmin yaptıklarını hatırlattı. Ümmetin birlikte hareket etmemesi için önce Hilafet’i kaldırdıklarına ve İslam coğrafyasına siyonist bir karakol kurduklarını hatırlattı.
İki yılı aşkın zamandır Gazze’de süren soykırımda yüz bin Müslümanın katledildiği ve Gazze Şeridi’nin yüzde 90’ının tahrip edildiğinin altını çizdi ve bunun tam bir soykırım olduğunu beyan etti. Buna rağmen hedeflerine ulaşamadıklarını ve Trump planını devreye soktuklarını vurguladı.
Trump’ın BM’ye sunduğu 2803 sayılı kanunun geçirilmesinin, küresel emperyalizmin bir tezahürü olduğunu vurgulayan Varol, “Barış Konseyi”nin bir “Vesayet Konseyi” olduğunu ve Filistin halkının siyasi olarak kendi kaderini tayin etme hakkının elinden alındığı gerçeğini ortaya koydu.
Kurulacak olan “Uluslararası Gücün” ise barışı sağlamak için değil, Filistin’e tehdit olarak oluşturulduğunu ve işgale kaşı silahsızlandırma hedefi güttüğünü, asıl tehdit unsuru Siyonistlere karşı bir önlem alınmadığının altını çizdi.
Savaşla elde edemedikleri kazanımları masada kazanmak için çalıştıklarına dikkat çeken Varol, “Filistin ümmetin cephesidir” ifadeleriyle direnişin önemine dikkat çekti ve “Hilafet ile dünyaya BMGK’nın değil, İslam’ın adaletinin hükmedeceğini” ifade ederek konuşmasını noktaladı.
Konferansın son konuşmacısı Dr. Abdurrahim Şen, Gazze’deki zulmü hatırlattığı konuşmasında İslam beldelerinin yönetimlerinin de bu zulme işgalciye lojistik destek vererek destek olduğunu ve bunun bir ihanet olduğunu vurgulayarak başladı ve Allah’ın adaletine işaret etti.
Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen Fil olayını hatırlatan Şen, Allah’ın evini yıkmak için gelen ordunun rehberi Ebu Rigal’in mezarının yıllardır taşlandığının altını çizerek bugün Trump’ın planına rehberlik eden İslam beldeleri yöneticilerinin olduğuna dikkat çekip, “Nasıl bu plana rehberlik edersiniz?” diyerek ihanete ortak olduklarını vurguladı.
“Trump Planı”nın hedefinin bir manda yönetimi kurmak olduğunu ifade eden Dr. Abdurrahim Şen, bu zulmü ortadan kaldırma sorumluluğunu İslam beldelerindeki yöneticilerin omuzlarında olduğunu ifade etti. Siyasi olarak BM’ye, askeri olarak NATO’ya köle olan yönetimlerin bu sorumluluğu üstlenemeyeceğini bu sorumluluğun ancak Hilafet ile mümkün olacağının da altını çizdi. Zira Siyonistlerin önce Hilafet’i yıktığını sonra Filistin topraklarına yerleşebildiğini hatırlatarak uluslararası sisteme köle olmuş 57 İslam beldesi yönetiminin bu işgalin devamına göz yumduğunu vurguladı.
Sadece birkaç saat içinde işgalci Yahudi varlığını ortadan kaldıracak güce sahip olan ümmetin ordularının Yahudi varlığını korumak için görevlendirildiği gerçeğini tarihte yaşanmış örneklerle dile getiren Şen, ‘İsrail’i koruyan bu küresel gücü kıracak ve yok edecek tek gücün Hilafet olduğunu ifade ederek konuşmasına son verdi.
Konferans, “Tek Ümmet, Tek Devlet, Tek Çözüm Hilafet” sloganlarıyla son buldu.

