Ak Parti’ye Ağır 28 Şubat Eleştirisi
14 Şubat 2019

Ak Parti’ye Ağır 28 Şubat Eleştirisi

Twitter

Köklü Değişim Medya

Eski AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 28 Şubat mağdurlarının iktidar olup, süreci tersinden işleterek toplumun diğer kesimlerini mağdur ettiğini eleştirip, 20 yıldan fazla süredir cezaevlerinde yatan ve şiddete bulaşmadığı halde inandığını ifade ettiği için hala cezaevlerine doldurulan 28 Şubat’ın asıl mağduru Müslümanları görmezden geldi.

Müslümanları bir asra yakın zamandır sırf fikirleri yüzünden topyekün cezalandıran Batı’dan ithal demokrasiyi çare olarak gösteren Eski AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, kişisel Twitter hesabında gündeme dair bazı değerlendirmelerde bulundu.

İktidara her gelen topluluğun, kendilerinden olmayanları ağır şekilde cezalandırmak için çıkardığı kanunları legalleştirmesine olanak tanıyan, zulmün asıl kaynağı demokrasiyi övdüğü paylaşımına Selçuk Özdağ şu ifadelerle başladı:

"İktidarların vazifesi mazeret üretmek değildir. Sorumlu siyaset bir problem ortaya çıktığında nerede hata yaptık diye düşünür. Batı'da böyledir. Bizde siyasetçi kendini la yüsel görür, kendine hata, kusur yakıştırmaz. Nerede hata yaptım yerine bize komplo kurdular diyerek sorumluluğu görünmez odaklara yükler. Bu zihniyet biçimi aslında sorun çözmekten kaçma biçimidir. Problem çözücü değil, problem biriktiricidir. Geldiğimiz noktanın birinci, belki de biricik sebebi budur" ifadesini kullandı.

Parti içi baskının kaliteyi düşürdüğünü ve doğruları konuşmanın mümkün olmadığını vurgulayan Özdağ devam etti:

Ne yazık ki parti sistemimiz doğruları konuşmaya el vermez, özgür düşünmeye kapalıdır. Biraz şahsiyet belirtisi gösteren kendini kapı önünde bulur. Partiler kışla gibi, mensupları asker gibi görülür. En azından liderlerin beklediği parti ve partili tipi budur. Bu da siyasetçinin her geçen gün profilinin düşmesine neden olur. Ortada kalite olmayınca da siyasetçi çözüme değil dalkavukluğa yönelir

28 Şubat’ın tersinden işletilerek mağdurların iktidar olup toplumun başka kesimlerinin mağdur edilmeye başlandığını eleştiren Özdağ, 20 seneyi geçkin bir zamandır cezaevlerinde bulunan ve fikirlerini ifade ettiği için hala cezaevlerine doldurulan 28 Şubat’ın asıl mağdurları Müslümanları görmezden gelip, eleştirilerine devam etti:

Türkiye son otuz yılda büyük tecrübeler yaşadı. 28 Şubat'ta toplumun bir kesimi ezildi. Vatandaşın kararlılığı 28 Şubat'ı püskürttü. Ardından o günün mağdurları iktidar oldu. Bu defa toplumun başka kesimleri mağdur edilmeye başlandı. Hâlbuki ders alınmalı değil miydi?

28 Şubat bize baskı siyasetinin ne kadar kötü olduğunu göstermişti, o tecrübe bize en demokrat, en özgür, en insan haklarına saygılı düzeni kurdurmayı sağlamalıydı. Ama 28 Şubat tersinden tekrar edildi.”

Kişiye göre kanunlarla şekil alan demokrasiyi çare olarak gösteren Özdağ, referans olarak da Batı’yı gösterdi:

“Şimdi toplumun sağındakiler de solundakiler de aynı tecrübeye sahipler, hep beraber demokrasiden uzaklaşmanın, farklılıklara hoş görü göstermemenin, siyaseti hukukun üstüne çıkarmanın bize hangi acılar yaşattığını biliyoruz. Hepimiz aynı cendereden geçtik.

Hepimiz aynı cendereden geçtik. Bunun bize hoşgörüyü, barış siyasetini, bir arada yaşama şuurunu öğretmesi gerekir. Farklılıklarımızla, renklerimizle, bir arada yaşamanın güzelliğini görmemiz gerekir.”

Yaklaşık bir asırdır Müslümanları, düşündüğünü ya da inandığını ifade ettiği için ağır şekilde cezalandıran Batı’dan ithal demokrasiyi işleterek çare bulunabileceğini işaret eden Özdağ sosyal medya hesabından açıklamalarına devam etti:

“Avrupa demokrasiye mezhep savaşlarının bıraktığı büyük acı tortuları ile geldi. Ötekini yok etmeye çalışanlar kendilerinin de yok olmaya başladığını gördüler. Toplum renkleri ile bir bütündür, bir rengin eksilmesi, vücudun bir parçasının eksilmesi gibidir.

Bir rengini kaybeden bir toplum sakat ve alil bir toplumdur. Laiki, anti laiki, dindarı, dindar olmayanı, milliyetçisi, liberali ile biz bir bütünüz.

Ulus olmanın yolu da farklılaştırmadan değil, farklılıklarımızı bütünün parçası gibi görmemizden geçer. Partiler, liderler gelip geçicidir. Kalıcı olan millettir. Vazgeçilmez olan da budur.”

Toplumsal barışa ve bağımsız yargıya vurgu yapan eski Ak Parti Milletvekili Selçuk Özdağ, sosyal medyadaki açıklamasını şöyle sonlandırdı:

Bizi kabileleştiren, bizi bizle dövüştüren hiç bir siyaset meşru değildir. Kavga eden bir toplum problemlerini çözemez. Hele orada hakemlik yapabilecek bir hukuk ve yargı düzeni yoksa o ülkenin sonu felakettir.

Şu yaşadıklarımızdan siyasetten bağımsız bir yargı, din haline getirilmemiş bir parti anlayışı ve liderlere insanüstü vasıflar isnat etmeyen bir siyaset biçiminin gerekliliğini çıkaramamışsak yaşadıklarımızdan hiç ders almamışız demektir. İşte asıl felaket budur!”

İktidarlar değişse de, düzenin asıl mağduru, fikirlerini ifade ettiği için cezalandırılan Müslümanlar. Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen, inatla cezaevlerine doldurulan Hizb-ut Tahrirli gençler, 28 Şubat sürecinde içeri atılıp 22 yıldır cezalandırılanlar ve bu zulmün 17 yılına ortak olan bir Ak Parti iktidarı var.

28 Şubat’ın sona erdiği iddia edilse de, süreç, bu iddianın sahibi bizzat iktidar tarafından işletiliyor. 17 yıl sonra konuşup, 3 dönem milletvekilliği yaptığı Ak Parti’yi eleştiren Selçuk Özdağ’ın da kast ettiği kesimin, 28 Şubat’tan bu yana 22 yıldır zulme maruz kalan mazlum Müslümanlar değil de başka bir kesim olduğu fikrini güçlendiriyor.