Her Müslümana, herhangi bir ameli gerçekleştirmeden önce, o amelin şer’i hükmünü araştırıp öğrenmesi vaciptir. İslam’da bir olayın şer’i hükmü ise üç aşamada tespit edilebilir: Önce meselenin vakıası anlaşılır, sonra bu mesele ile alakalı şer’i nasslar incelenir, ardından söz konusu olan mesele hakkında bir hüküm çıkarılır. Şimdi edindiğimiz bu önbilgiyi aklımızda tutup yazımızın asıl konusuna dönelim.
Bildiğimiz gibi yılbaşı kutlamaları, birçok ülkede 31 Aralık-1 Ocak arası gerçekleşmektedir. Bu kutlamalar her ülkede birtakım küçük farklılıklar gösterse de temelde eğlence odaklı aktiviteler içermektedir. Genelde insanlar, kutladıkları bir meselenin nereden kaynaklandığı hakkında az ya da çok bilgiye sahiptirler. Fakat yılbaşı kutlamaları için bu durum geçerli değildir. 31 Aralık-1 Ocak tarihlerinde yılbaşı kutlamalarına iştirak eden milyonlarca kişi bu kutlamaların nereden kaynaklandığının farkında değillerdir. Buna Müslümanlar da dahildir. Bu konu hakkında bir görüşe sahip olan çoğu Müslüman ise vakıayı doğru tespit edemedikleri için görüşleri İslami olmaktan oldukça uzaktır. Dolayısıyla yılbaşı hakkındaki ihtilafların asıl sebebi, vakıanın doğru tespit edilememesinden kaynaklanmaktadır. İşte bu yazımızda bizde bu konuya açıklık getireceğiz. Detaylı bir inceleme sonucunda, şu anki yılbaşı kutlamalarının tarihinin Eski Roma İmparatorluğuna dayandığını açık bir şekilde görebiliriz. Roma İmparatorluğu'nun bilinen en eski takvimi 10 ay ve 304 gün içermekteydi, fakat o zamanki mevcut takvim Güneş yılı ile tam olarak uyumlu olmadığı için ünlü Roma Devlet adamı Julius Sezar, M.Ö 46 yılında, o dönemki astronomi bilginlerini içeren bir komisyon oluşturup Roma için yeni bir takvim oluşturma emrini vermiştir. Bu çalışmaların sonucunda ‘’Jülyan Takvimi’’ meydana gelmiştir ve Jülyan Takviminin ilk günü ‘’1 January (Ocak)’’ olarak seçilmiştir. Bunun sebebi ise Roma mitolojisinde arkaya ve öne bakan iki yüzü olan ve başlangıçların tanrısı olarak kabul edilen Janus’u onurlandırmak idi. Pagan dinine mensup olan Romalılar 31 Aralık- 1 Ocak günlerinde Janus’u onurlandırmak için kurbanlar sunarlardı ,birbirlerine hediyeler takdim ederlerdi, evlerini defne yapraklarıyla süslerlerdi ve birtakım toplantılara katılarak o günü beraber geçirirlerdi. Ardından bu takvimin günleri ile Güneş yılı arasında hesaplama bakımından ufak bir uyuşmazlık olduğu ve Paskalya bayramının gününü daha net belirleyebilmek için, 1582 yılında, Papa Gregory XIII, Jülyan Takviminin yeniden düzenlenmesi emrini verdi ve yapılan değişiklikler sonucunda Jülyan Takviminin yeni ismi ‘’Gregoryen Takvimi’’ oldu. Günümüzde ise bu takvim Miladi Takvim olarak bilinmektedir. Her ne kadar Papa Gregory XIII yeni yılı 25 Aralık ya da 25 Mart yapmak için uğraştıysa da Miladi Takvimde de ‘’1 January (Ocak)’’ yılın ilk günü olmayı sürdürdü. Bunun sonucunda Hristiyanlar, Pagan dininin sembollerini kendi dinlerinin sembolleri ile birleştirerek karmaşık bir kutlama çeşidi ortaya çıkardı. Kapitalizmin etkisiyle bu kutlamalar Müslümanların yaşadığı ülkelere de sirayet etti. İşte şu anda Müslümanların kutladığı yılbaşının vakıası budur.
Hadis külliyatına göz attığımızda, Rasulallah’ın diğer kavimlerin yaptığı birtakım uygulamalara muhalefet ettiğini ve Sahabilere de muhalefet etmelerini emrettiğini görürüz. Peygamber efendimizin Müslümanları diğer din mensuplarının hadaratından (kültüründen) alıkoyduğu açık bir meseledir. O’nun yaşadığı dönemde Müslümanları, Mecusilerin bayramını tebrik etmekten men ettiği de açık bir meseledir. Hatta bu tarz meselelerde Müslümanları şiddetli bir şekilde ikaz ettiği de açıktır. Nitekim bir hadisi şeriflerinde efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Kim bir kavme benzerse, onlardan olur." (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031) Ayrıca efendimiz başka hadisi şeriflerinde de şöyle buyurmaktadır: "Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin! Yahudilerin selamlaşması parmak işaretiyledir, Hristiyanların selamlaşması ise el ile işaret etmekten ibarettir." (Tirmizî, İsti'zân, 7/2695) , "Kim bir kavmin karaltısını artırırsa onlardandır. Kim bir kavmin yaptığı işten râzı olursa, o işi yapanlarla ortak olur." (İbn-i Hacer, el-Metâlibü'l-âliye, VIII, 319) Hadis külliyatına baktığımızda bu minvalde daha birçok hadis görebiliriz. Yılbaşının vakıasını ele alıp, nassları inceledikten sonra varılacak hüküm, bir Müslüman için bu kutlamalara iştirak etmenin asla caiz olmayacağıdır. Dolayısıyla şuurlu bir Müslümanın üzerine düşen görev, bu kutlamalara katılmamak ve diğer Müslüman kardeşlerini bu konuda ikaz etmek olacaktır.