Ülkemiz, 1 Ocak’ta yapılan “Filistin’e Destek ve Şehitleri Anma Mitingi” ile yeni yıla(!) gözlerini hilafet ve Kelime-i Tevhid ile açtı. O gün yaşanan olaylardan sonra ülke gündeminin ilk sıralarında hilafet yer aldı. Bu hususta ülkenin yarısı hilafeti savunurken; içlerinde ünlülerin ve sanatçı müsveddelerin bulunduğu, provakatör siyasetçilerin, fitneci sosyal medya fenomenlerinin ve vicdansız bazı kimliklerin olduğu kalan yarısı da hem hilafete hem de hilâfetsever Müslümanlara hakaretler yağdırdılar. Nefretlerini gösterdiler, onlara "Kininizle geberin! (Al-i İmran 119)" cevabı yeterli olacaktır.
Tartışmalar, hala sürerken hilafetin tekrardan kurulacağı gerçeğini anlayan ve bunun önüne geçilemeyeceğini anlayan bazı kimseler de hilafetle ilgili sözde kendi fikirlerini sunmaya başladılar. İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Doç. Dr. Naciye Selin Şenocak, kendisine uzatılan mikrofona şöyle konuştu: Türkiye’nin liderliğinde bir hilâfet tekrardan kurulabilir. Ancak bu hilâfet, dini bir hilafet değil, seküler bir hilafet olmalıdır.” Bu sözün ve bu vb. düşüncelerin sahipleri, hilafetin varlık amacının ne olduğunu bile bilmezler elbette. Onların bu düşüncelerinin arkasında ne şeriat vardır (ki o İslam’ın hukuk sistemi olup yeryüzüne tatbik edilmelidir) ne de herhangi İslâmî bir vakıa. Bu söz üzerine şu iki düşüncemi arz etmek istiyorum. Birincisi, Allah CC, hilafet ve şeriat karşıtı kişilerin eliyle bile davasını insanların gündemi yapmış, elhamdülillah. İkincisi ise, kurulmasının önüne geçemeyeceklerini anladıkları hilafetin kendi istedikleri gibi bir hilafet olması çabaları. Hilafet, Resûllullah sav’in kurmuş olduğu İslam Devleti’nin yönetim sistemidir, yani İslam Devleti’nin ta kendisidir. Öyleyse dini bir hilafet olmasın demek, İslam’ın hayata hakim olmaması anlamına gelir. Seküler bir hilafet olsun demek, tüm İslam coğrafyasının laiklikle yönetilmesi anlamına gelir ki bu da dinimize tamamen terstir. Böyle bir hilafet, ister Türkiye önderliğinde olsun, ister sözüm ona Suudi Arabistan önderliğinde olsun, asla kabul edilebilir bir şey değildir. Burada laiklik, açıkça dini bir yükümlülükmüş gibi bizlere dikte edilecektir. Zira halifeye itaat farzdır. Yani İslam’ı kullanarak bize İslam dışı kanunlar, İslam adına uygulanacaktır. Bunun adı ister Hilafet olsun (ki, hilafeti Kur’an Resûllullah sav, buna kesinlikle karşıdır.) ister İttihad-ı İslam olsun, bu fikir batıldır, haramdır. Ayrıca maksat, tüm Müslümanları bir araya getirmek ise zaten İİT mevcut, onu kullanmaya devam edebilir, Müslümanların gazını almayı sürdürebilirsiniz.
Naciye Selin Şenocak, sözlerinin devamında şunları söyler: ‘Bu birliğin başını Türkiye çekmelidir. Çünkü hilafet kurumu, hala TBMM’de mevcuttur. Hilafet kurumu şöyle olabilir, aynen BM’deki gibi milletler bir araya gelir, Türkiye’nin başını çekeceği 5 ülke de güvenlik konseyi gibi olur. Böylece siyasi bir güç, bir birlik olunur.’ Müslümanlar, yıllarca “bence, olabilir” gibi vb., içeriğinde hiçbir şer’i dayanağın olmadığı Kelimeler ile hep yanlış yollara ve metotlara yönlendi(rildi)ler. Sanki İslam’ın ortaya koymuş olduğu bir yönetim sistemi yokmuş gibi, sanki o yönetim sisteminin varlık amacı şer’i naslarla belirlenmemiş gibi, hilâfeti ortaya koyan (s.a.v) ve ilk halife olanlar (r.ah) hilafetle ilgili hiçbir şey söylememiş gibi, çıkmışlar hilafet şöyle olabilir böyle olabilir diye konuşuyorlar. Siz hiç Atatürk ilkeleri için ‘Bundan sonra ilkeler 9 tane olacaktır.’ ya da ‘Bundan sonra Atatürk ilkelerinin sayısı 5’e düşmüştür.’ gibi bir söz söyleyen, böyle bir düşünceye giren kimseyi gördünüz mü, duydunuz mu? Hayır. Çünkü bunun söylenmesi hem abes kaçar hem de yuhalanır. Çünkü Atatürk ilkelerini ortaya koyan kişiler bellidir ve bu ilkelerin amaçları da bellidir. Yani sonrasında birinin çıkıp ekleme çıkarma yapma hakkı yoktur.
Hal böyleyken İslâmî kanunlar için bence şöyle olmalıdır, böyle olabilir diye konuşmak kimin haddine! İslam kusurlu mudur ki ona bir pay biçiliyor, İslam eksik mi ki ona ekleme yapılmaya çalışılıyor! İslam’ın laikliğe ihtiyacı mi var ki seküler bir hilafet hakkında fikir sunuluyor! Hilafetin organizmaları, varlık amacı ve tüm detayları belirlenmiş değil midir ki kendinize göre hilafet belirliyorsunuz. Ayrıca, hilafet cumhuriyete ve laikliğe ters olduğu için M. Kemal tarafından kaldırılmamış mıydı ki şimdi böyle bir fikirle tekrardan inşa etmeyi düşünüyorsunuz? Öyleyse niçin kaldırıldı da tam bir asırdır Müslümanları böyle perişan ettiniz?
Hilafetin TBMM bünyesinde zuhur ettiği ve başta bur halife olmadan hilafetin kullanılacağı fikrine gelince; Resulullah sav, böyle bir hilafet kurmadı, sahabe efendilerimiz böyle bir hilafet ile hükmetmedi. Yani İslam’da böyle bir hilafet yoktur. Kanunlarında İslam olmayan, İslam’ı eksiksiz bir şekilde tatbik etmeyen hilafet, sizin modern hale getirip Müslümanları aldatacağınız bir hilafettir ki biz bundan beriyiz. Resulullah sav, uzunca bir hadisin sonunda buyurduğu üzere, “Sonra nübüvvet metodu üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır...” (Ahmed b. Hanbel, 4/273)
Resûllullah sav’i en yakından tanıyıp ona en iyi uyan nesil, en hayırlı nesil sahabe nesli olduğuna göre, onların da uygulamış olduğu hilafet de Raşid-i Hilafet Devleti olduğuna göre Müslümanlar; seküler hilafet, İttihad-ı İslam, TBMM bünyesinde zuhur eden hilafet, saltanatlı bir hilafet ve adını daha da sayacağınız bir çok uyduruk hilafeti asla kabul etmeyiz ve İslam adına bunun kullanılmasına ve yayılmasına müsaade etmeyiz.
Müslümanlar bu konuda uyanık olmalılar. Başta İslâmî camialar olmak üzere hepimiz, bu kapitalist sistemin Müslümanların zihninden sildiği İslam Hilafet Devleti fikrini halkından yöneticisine tekrardan Müslümanlara aşılamalı ve hilafetin adını ve şanını, bu tür zehirli fikirlerle kirletilmesini ve Müslümanlara dikte edilmesine müsaade etmemeliyiz.
Rabbimiz, Nur Suresi 55. Ayette şöyle buyurur:
“Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim (iktidar) kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim (iktidar) kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm´ı) yeryüzüne hâkim kılacağını, (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır.”
Hz. Huzeyfe anlatıyor: Resulüllah (a.s.m); “Nübüvvet (peygamberlik) içinizde, Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da -dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat/bir krallık/zalim yönetimler başa gelir; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.” Buyurdu ve sonra sustu. (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273)