Son zamanlarda Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen cinayet haberleri ile büyük sarsıntılar yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde, tek derdi İslâm'ı yaşamak ve onu insanlara taşımak olan ve bu niyetle bulunduğu ili terk edip, İstanbul'da kendine küçük bir çay ocağı açarak davet çalışmalarına burada devam eden, Diyarbakırlı Ramazan Hoca'nın, namaz kıldığı esnada menfur bir cinayete kurban gittiğine ne yazık ki şahitlik ettik. Ramazan Hoca'nın katledilmesinin acısı henüz kalplerdeki yerini korurken, İzmir'den gelen bir cinayet haberiyle'de müslümanlar olarak bir kez daha sarsıldık. Soğukta üşümemesi için aldığı yolcusu tarafından İzmir'de sırtından vurularak vefat eden Taksici abimizde yine ülkenin gündemine oturdu. Dün ise Antalya'da Hizb-ut Tahrir gençlerinden bir kardeşimiz, evine giren hırsız tarafından silahla vurularak vefat ettiği haberini aldık.
Bir çok ulusal televizyon kanalında yer alan haberlerin altına binlerce Müslüman yorum yaparak ve sokaklara çıkarak tepkilerini dile getirdi. Onların yorumlarından birkaç tanesine göz attığımızda yine gördük ki, ümmetin isteği ve talebi yine bariz ortadaydı. Yorumlarda "Kısas'ta hayat vardır" ve "Şeriat istiyoruz" gibi yorumların ön plana çıktığına bizler bir kere daha şahitlik ettik. Suç işlemenin ve birinin canına kıymanın sıradanlaştığı zamanlarda Müslümanlar, artık mevcut sistemin ve onun tezahürü olan hükümlerin adil olmadığına, insanların sorunları çözmediğine ve her geçen gün daha da kötüye götürdüğüne hep birlikte emin olmuş durumdalar. Tekrar Allah'ın hükümlerinin uygulanmasını hep bir ağızdan açıkça talep ediyorlar.
Suç oranlarının her geçen gün daha çok arttığı ve gençlerin uyuşturucu bataklığına düşürülerek suçlardaki uygulayıcı maşa olarak kullandığı artık herkes tarafından bilinen bir hadise. Dikkat edecek olursak ne yazık ki iki cinayetin faili'de 23 ve 24 yaşlarındaki gençler. Özelde gençleri, genelde ise Müslümanları kendi menfaatlerinin kurbanı yapanların bu ümmeti kalkındırma gibi bir derdinin olmadığıda gayet ortada. Suç oranlarının artık saniyelik hesaplandığı günümüzde, Müslümanlar vahşi kapitalist ideolojiden, canlarını, mallarını ve çocuklarını nasıl koruyabileceğinin cevabını kara kara düşünürken, bir cevaba nihayet ulaştılar. Onların ulaştığı cevap; "Ailemizi ve Neslimizi ancak İslâm ile koruyabiriz" cevabı oldu. Bundan dolayıdır ki, onların yaptığı yorumlarda ve şehirlerin meydanlarındaki haykırışlarda tek ses yankılandı. O da "Hilâfet! Hilâfet! Hilâfet!" idi.
Elhamdulillah İslâm ümmeti artık tek bir ağızdan 100 yıllık hasretin bitmesini istiyor. Karşı karşıya kaldıkları bütün sorun ve sıkıntıların çözümü olarak İslâmı görüyor. Bu demek oluyor ki artık Demokrasi'nin insana sunacağı hiçbir şey kalmamıştır. Bu demek oluyor ki Kapitalizmin insanı aldatacak ve insanın gözünü boyayacak hiçbir yalanı kalmamıştır. Şimdi tam zamanı! Bu suçları ve bu cinayetleri durdurmanın tam zamanı! İslam'ın Yönetim Nizamı olan, Hilâfet'in bir ihtiyaçtan öte bir farziyet olduğunu idrak ederek tatbiki'ni talep edelim. Eğer ki Allah'ın suçun önünü kesmek için koyduğu hükümler uyganacak olursa Biiznillahi Teâlâ o gün bu ümmet tıpkı ataları gibi, hak ettiği refah içindeki yaşamı ve hâyırlı bir ölümü elde etmiş olur. Ve aynı zamanda da her gün şahit olduğu kalpleri hüzne boğan ve hayatın her alanındaki suçların, ölümlerin ve bir çok problemin de ortadan kalktığına şahitlik eder.
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم Allah, sizlerden iman edip sâlih ameller işleyenlere yeminle şunları va‘detti: Kendilerinden önceki mü’minleri kâfirlerin yerine geçirip hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacaktır. Kendileri için seçip râzı olduğu İslâm dinini mutlaka yerleştirecek ve onlara bu dîni hayatlarında uygulama güç ve imkânını verecektir. Ayrıca içinde bulundukları korkulu dönemin ardından onları tam bir emniyete kavuşturacaktır. Çünkü onlar yalnızca bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim nankörlük edip inkâra saparsa, işte onlar doğru yoldan çıkanların tâ kendileridir.
Nur Suresi | 55.Ayet