İnsanlık, Dünya var olduğu günden beri birçok sorun ile karşı karşıya kalmıştır her daim. Günümüzde de bu sorunlar bitmek bilmeyen bir şekilde devam etmektedir. Elbette sorunun olduğu yerde çözüm de bir köşede sessizce fark edilmeyi beklemektedir. Tıpkı, günümüzde insanlığın karşı karşıya kaldığı tüm sorunlara köklü bir çözüm getirecek olan hilafet gibi… O da, tam olarak 100 yıldır bir köşede fark edilmeyi bekliyor. Fark edildi de. 7 Ekim’de Gazze’de yaşanan ve bugün de devam eden insanlık dışı olaylar, Müslüman halkla birlikte tüm insanlığın uyanışına vesile oldu. Böylece herkes, günümüzde maruz kaldığı beşeri yönetim sistemlerinin sadece sorun ürettiklerini ve her daim köklü bir çözüme gebe olduklarını gözler önüne serdi. Tam olarak bu noktada Gazzeli Müslümanların yaşadıkları insanlık dışı olaylar karşısında dahi, Allah’ın ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.v)’in getirdiklerine iman etme noktasında taviz vermeyen ve herhangi bir tereddüt etmeyen tavırları, gayrimüslimleri bile İslam’ın hakikatine bağlanmaya yöneltti. Birçok kimse sorgulamaya ve çözüm aramaya başladı. Kur’an-ı Kerim’de yer alan hakikatlere başvuruldu. Hakka tanıklık edip Müslüman olanlar oldu. Günümüzde kapitalist rejimin yöneticileri muhasebe edilmeye başlandı. 57 İslam Devleti’nin yöneticileri göreve çağrıldı. Fakat sonuç, elbette tahmin edildiği gibi oldu. 57 İslam Devleti yöneticilerinin aciz ve çaresiz oldukları tescillendi böylelikle.
Tüm bu gelişmelere paralel, günümüz yöneticilerinin devam ettirmek için büyük bir çaba sarf ettikleri beşeri yönetim sistemlerinin insanlık adına bünyesinde büyük bir çözümsüzlük barındırdığı gerçeği ortaya çıktı. Tam olarak bu noktada 3 Mart 1924 tarihinde kaldırılan Hilafet Rejimi gündeme geldi. 100 yıl sonra bugün insanlık bu yöndeki talebini dile getirdi. Dağ, taş dahi haykırmaya başladı bu gerçeği. Fakat bir kesim, bu isteğe karşı reaksiyon gösterdi. Halkı Müslüman olan bir millete tabii hakkı olanı Hilafet istemini çok gördü. Bu yönde bir karalama kampanyası birçok kesim tarafından yürütülmeye başlandı. 17 Aralık 2023 tarihinde, Saraçhane’deki Filistin’e Destek Yürüyüşü’nde yapılan Hilafet çağrısı sonrası, Mustafa Sandal twitter hesabı üzerinden şu açıklamaları yaptı: “Mehmetçik, Cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı korumak ve yaşatmak için şehit olurken, bu müptezellerin hilafet istemesi sizin de kanınıza dokunmuyor mu? Anayasal düzene karşı gelip “hilafet” çağrısı yapan bu şahıslar hakkında işlem yapmak için daha ne bekliyorsunuz? Umarım gereken yapılır da bir daha cesaret edemezler! Takipçisi olacağız.” Bilinmesi gerekir ki, bu açıklamada geçen şehitlik kavramı, tamamen İslami bir kavramdır. Hilafet istemi ise tamamen düşünce özgürlüğü kapsamında yer alıp herhangi bir suç teşkil etmemektedir.
1 Ocak 2024 tarihinde 250.000 kişinin Galata Körüsü’nde katılım sağladığı “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet” yürüyüşü sonrası elinde Kelime-i Tevhid Bayrağı ile yürüyen İsmail Aydemir isimli vatandaşa Ege Akersoy isimli üniversite öğrencisi yumruklu saldırı düzenledi. Bu yumruklu saldırı sonrası, bu türden karalama kampanyalarına destek verenlerden birisi olan Mustafa Sandal: “Hilafet bayrağı açmak ciddi bir suç! Anayasal düzene karşı çıkan o vatandaş neden gözaltında değil? Üstelik polisin yanında bir kez daha açmış o bez parçasını!” şeklinde ifadelerde bulunmuştu. Fatih Altaylı ise bu yöndeki tepkisini, “Hilafeti getirirseniz kimi halife yapacaksınız?” şeklinde ortaya koymuştu. Bunula da yetinmemiş “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet” yürüyüşü sonrası yumruklu saldırı düzenleyen Ege Akersoy isimli üniversite öğrencisine, “Ellerine sağlık!” diyerek desteğini sosyal medya üzerinden beyan etmişti. Aynı olay üzerine Zafer Partisi Genel Başkanı Zafer Doruk ise: “Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da Ege adlı bir genç bir itiş kakıştan sonra tutuklandıysa, Ege’nin tutuklanması da kabul edilemez…” şeklinde açıklama yapmıştı. Hilafet istemini dile getiren hiçbir Müslüman herhangi bir şiddet olayına başvurmazken, bu düşünceye karşı çıkan güruh, şiddeti hem övmekten hem de uygulamaktan geri durmamaktadır.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de İslam karşıtı bu söylemler her daim var olagelmiştir. Fakat halkı Müslüman olan bu toplumda bilinmesi gereken en önemli mesele şudur ki, Hilafet söylemi, İslam ile eşdeğer bir söylemdir. Çünkü Hilafet, İslam devletinin yönetim sisteminin ta kendisidir. Bu, İslam’ın ortaya çıktığı ilk günde de böyleydi, sonraki İslam devletlerinin hüküm sürdüğü dönemlerde de böyleydi. Bundan sonrasında da böyle olacaktır. Bu manada halkı Müslüman olan bir toplumun Hilafet istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Yine halkı Müslüman olan bir toplumun İslam dışı bir yönetim sistemi ile yaşamaya mecbur bırakılması kadar abes bir şey de olamaz. Bu ise tam olarak bir cahiliye anlayışından başka bir şey değildir. Cahiliye Devri’nde de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e bu türden teklifler yapılmıştı ve bu teklifler kesin bir dille geri çevrilmişti. Bugün, bizler de Müslüman olarak bu türden yapılan her teklife karşı çıkıyoruz ve tüm insanlığın kurtuluşu adına Hilafet çağrısının gerekli olduğunu haykırıyoruz.