Kuvvet kelime anlamı itibari ile fiziksel güç yahut takat anlamlarına gelir.Aslında bunlardan anlayabileceğimiz en net cevap fiziksel güç anlamıdır.
İslam ve kuvvet birlikte olduğu zaman ortaya kayda değer bir sonuç çıkar. Peki bunun içeriği nedir, neden İslam ve kuvvet diyoruz, burada neyi kast ediyoruz? İşte bunun üzerine tefekkür etmeli, dünya ve davet sahasında bunu iyice kavramalıyız, zira bunu bilmemiz bizim için büyük bir elzemdir.
İslam’ı bir fikri kaide olarak kabul ettiğimiz halde bunun bir güç olduğunu neden idrak edemiyoruz, hayatımızın içine her yönü ile doğrudan fiziksel olarak temas eden bu fikri gücü sahada anlamak bizim için neden bu kadar zor oluyor?
Kuvvetin ortaya çıkabilmesi için öncelikle bir fikri kaidenin olması kaçınılmazdır. Nitekim hiçbir güç, bir fikir olmadan güç olamaz. Bunu devletler bazında incelememiz aslında meseleye net şekilde noktayı koyacaktır. Devletler bir fikir üzerine kurulur, amma batıl amma hak. Fikir devlet dediğimiz fiziksel gücü ve mekanizmasını ortaya çıkarır. İşte tam da bu noktada gücün tıpkı fikir gibi kaçınılmaz olması gereken bir şey olduğunu anlıyoruz. Zira eğer sadece güç veya sadece fikir olursa bu bir sonuca varmaz ve kafalarda sadece fikir olarak kalmaya devam eder. Hakeza sadece güç de kendi başına yeterli değildir. Bu tıpkı gözleri kör bir boğanın sağa sola saldırmasına benzer ama onun doğru hedefi alması ancak fikir ile mümkün olur.
Bu günün Müslümanlarında İslam bir fikir olarak var ama sahada güç olarak yok. İslam’ın aksine diğer küfür fikirleri hem fikri hem de güç olarak sahadalar. Bunlar insana fikri anlamda ulaşamasalar dahi fiziksel güç anlamında insanları kontrol altında tutuyorlar. İşte bu nedenledir ki İslam’ın hem fikri olarak hem de kuvvet olarak Müslümanların içerisinde somut olarak bulunması lazımdır. Eğer ki bu kuvvet yönü ortada yoksa fikri kaide bu insanları korumaya yetmez. Bunun en büyük örneğini dünyada Müslüman olarak binlerce defa zulme maruz kalan kardeşlerimize baktığımızda görüyoruz.
Hilafetin tam olarak bu fiziksel güç olduğunu dolaylı olarak değil de direkt olarak söylemek meseleyi halleder. Akıllardan silinen Hilafet(fiziksel yön), yerini fikir ve kuvveti itibari ile kafir olan kapitalist ideolojinin doldurması ile son buldu. Zira bu kaçınılmazdı. Nitekim kafir de olsa insanlar bir güç arayışı için de olacaklardı, ta ki doğurguyu bulana kadar. Onların bu gücü, kendilerini koruması için büyük bir hızlılıkla alması lazımdı ki aldılar da. Bunun biz Müslümanlar adına birkaç iz bırakan yönü oldu ve en önemlisi bu gücü almanın bununla birlikte bu gücün fikirlerini de almak olduğunu anlamadılar. İşte tam bu yüzdendir ki istiklal mahkemelerin de binlerce İslam şehidi, sırf şapka takmadılar diye şehit oldular. Zira bu insanlar bu gücün ne anlama geldiğini biliyorlardı.
Bu gücün kendilerini koruduğunu zanneden insanlar aslında hem fikri olarak hem de güç noktasında sömürüldüklerini anlamadılar. işte bu fikirlerini terk eden insanların güçlerini de kaybettiği anlamına gelir ki kapitalist fikir ve gücü alan insanlar, bu güç ile kendilerini koruduklarını sandılar. Lakin aslında hem fikir hem de fiziksel olarak kafilerin işlerini görmek zorunda kaldılar ve köleleştiler. Sahada bugün fikir pek etkili olmasa da kapitalist güç, kendini gayet açık bir şekilde ortaya koyuyor ve insanlar bu güçten korkuyorlar. Bu korku ancak Müslümanlar üzerine çöken bu karanlık gücü kırmak ile son bulur.
Zira rabbimiz Nur 55. Ayette şöyle buyurur: “Allah, içinizden iman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapan kimselere vaat etti ki, kendilerinden öncekilere verdiği gibi onlara da yeryüzünde hâkimiyet verecek, onlar için hoşnutluğuna vesile kıldığı dinlerinin yerleşip yayılmasını sağlayacak, şu andaki korkularını güvenliğe çevirecektir; çünkü onlar bana hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk etmektedirler. Bütün bunlardan sonra kim inkâra saparsa yoldan çıkmış kimseler işte bunlardır.”
Muhakkak ki Allah’ın vaadi haktır ve gerçekleşecektir.