YA CHP GELİRSE?
04 Nisan 2015

YA CHP GELİRSE?

Yine seçim aksiyonu başladı ve yine düne kadar yan yana oturan, tabir yerinde ise benimsedikleri dava için omuz omuza verip iktidarda kalma mücadelesi veren şahıslar birbirleri hakkında ileri geri konuşmaya başladı.

Eee, bâtılla hükmedenin bağı da bâtıl olur...

Yine ağızlara sakız olmuş bir piyasa perdesi: Paralel devlet yapılanması!

Yine gözlere kestirilmiş aktörler: Öcalan, Gülen...

Yine kalpleri burkan haberler: Bombalar, koalisyonlar, tecavüzler, parçalanmalar...

Yine dirilmek isteyen fakat uykusundan uyanmak için bir türlü gözünü açmaya cesaret edemeyen parçalanmış İslâm Ümmeti...

Evet, seçimlere her ne kadar iki ay gibi bir süre varsa da iktidar iktidarlığının bekasından emin bir şekilde normal hayatına devam ediyor, muhalefet muhalifliğinin bekasından emin bir şekilde süregelen halini devam ettiriyor...

Benim yazımda yapacağım serzenişim ve seslenişimse gözleri kör olmuşçasına iktidara bağlılıklarını her seferinde tekrar yineleyen Müslüman kardeşlerime olacak.

Bir de yazımın okunuşunda talebim odur ki ön yargıyla değil ön bilgiyle yaklaşılsın, cümleler cımbızla değil bütün olarak alınsın.

Türkiye Osmanlı Hilâfet Devleti’nin parçalanmış toprakları üzerinde kurulan ve 91 yıldır üzerindeki prangaları kıramayan bir beldedir diğer İslâm beldeleri gibi. Fakat içerisinde yaşayan Müslümanların hep akıllarının bir köşesinde kaldı Ömer, Ebu Bekir, Osman, Ali, Abdulaziz, Selim ve Abdulhamid.

Zaman geldi birileri liderlik etmek istedi bu beldenin insanlarına fakat sistem ümmetle arasına bir set çekti, zaman geldi terk etti bazı Müslümanlar bu beldeyi ki kurtuluşu aramaktı gayesi.

Kimileri sistemle hemhal olmayı mecburiyet bildi, kimileri sofrasına gelen fazladan bir çeşit peynire aslını terk etti.

Bizler de bu ve buna benzer durumlara maruz kalan kardeşlerimize davetimizi ulaştırdık ve pek tabii kimileri tasdik edip yoluna bizlerle devam ederken kimileri de 91 yıldır üzerlerine çökmüş olan küfrün etkisinden dolayı kazanılmış olduğunu düşündükleri bazı argümanlarla tepki verdi.

Elbette duble yollar, işsizlik maaşı, sigorta, hastane, Ak Saray gibi paketlenmiş argümanları teker teker sayıp da bütün bunları çürütmekle vakit kaybedecek değilim.

Sadece bu yazıyı okuyacak olan kardeşlerimizin gözlerinde bir şeylerin canlanması için yöneticilerimizin kâfir olması durumunda devletimizin ve halkımızın, dünya sahnesinde ve kendi iç sahnesinde nasıl bir konumda olacağını kısa maddelerle örneklendireceğim.

Yöneticilerimiz kâfir olsaydı:

1) Allah'ın hükmüyle değil beşerin aklından çıkan, fıtrata uygun olmayan, aklın kanaat getirmediği ve kalbin güven duymadığı yasalarla hükmolunurduk.

2) Allah'ın hükümlerini yeniden hayata hâkim kılmak isteyen ve bunun için ümmeti organize etmekle meşgul olan fertler ve kitleler katledilerek, hapsedilerek veya tehdit edilerek etkisiz hâle getirilirdi.

3) Belde içerisinde veya dışarısında Müslüman bir kimsenin canına, malına ve ırzına binaen yapılan kasıtlı müdahalelere ya hiç ses çıkarmazdı ya da ayaklanma korkusundan ötürü sadece ses çıkarırdı.

4) Susturmak için çocukların ağzına verilen emzik gibi Müslümanların ağızlarında dolaşması için bir gündem oluşturur ve onları genel resmi görmekten alıkoyardı.

5) Kurtuluş için ayaklanan Müslümanların olduğu bir yer gördüğünde durumu onların aleyhine çevirmek için kâfir kardeşleri ile koalisyon kurar ve Müslümanların canına, malına ve ırzına el uzatırdı.

6) Müslümanların İsrail'e olan kininden haberdar olduğu için onların gazını alacak birkaç sesleniş ve kamuoyu çalışması yapardı.

7) Muhammed *SallAllahu Aleyhi ve Sellem’*e hakaret eden bir karikatürün ülkemizde basılan ve dağıtılan bir gazetede yayınlanmasına izin verirdi.

8) Ailesinden bir fert tehdit edildiğinde Amerikalı yetkililerden yardım isterdi.

9) Ordusunu NATO ile tamamen birleştirir, onunla birlikte operasyonlara çıkarak Müslümanları katlederdi.

10) Hayat kadınlarına sigorta hakkı tanır, çalışma alanlarını koruma altına alırdı.

11) Kâfirliğinin verdiği genişlikten dolayı bir travesti Beyoğlu'nda partisi için aday adaylığını ilan ederdi.

12) Eşcinsellerin örgütlenmesine müsaade eder ve boğazda düğün yapmalarına ses çıkarmazdı.

13) Komünist devlet kurmak için çalışan eli kanlı illegal örgütleri serbest bırakır Müslümanları hapse attırırdı.

14) Mümkün olan her fırsatta İslâm'dan dem vurur fakat laikliğini ve şeriata karşı oluşunu da haykırmaktan hiç geri durmazdı.

15) Avrupa ile birlik olabilmek için atmadığı takla kalmazdı.

16) İnişini de çıkışını da tasvip etmesem de Mursi'nin yaptığı yenilikleri destekler fakat yeri geldiğinde bu yenilikleri darbeleyen kâfirlere de iktidarlarından dolayı tebrik mesajı gönderirdi.

17) İslâm'ı camilere ve evlere hapseder ve onun insan hayatı ile olan ilişkisini keserdi.

18) Halktan topladığı paralarla gemicikler alır ve zenginliğine zenginlik katardı.

19) Atatürk'ün yolundan gittiğini söyler ve öğretilerini benimsediğini ilan ederdi.

20) Reklam tabelalarında çıplak kadın fotoğrafları yayınlanmasında bir sakınca görmez ve buna karşı çıkanlara demokrasiyi hatırlatırdı.

21) İnsanlardan aldığı parayla kendisine saray yaptırır açılışına da Papa'yı çağırırdı.

22) Yalan söylemekten hiç çekinmez aksine doğrudan mümkün olduğunca uzak dururdu.

23) Koltuğunun bekası için elinden gelen her şeyi yapar, gerekirse kendisi için yasa çıkartırdı...

Evet, başımızda kâfirler olsaydı bunlar ve bunlara benzer yüzlerce şeyi yapardı tıpkı bugün başımızdaki Müslümanların yaptığı gibi!

Mide bulandırıcı bu 23 maddenin vermek istediğim mesaj için yeterli olduğunu düşünüyorum, ötesini berisini vicdanlı okurlar doldursun...

Son kez hatırlatmam gereken bir esas var ki üzerinde şüphe yoktur: Haram haramdır, haramın azı da haram çoğu da haramdır, harama giden yol da haramdır.

Yukarıda bahsettiğim ve bahsetmediğim fakat sizlerin rahatlıkla genişletebileceğinizi düşündüğüm bilfiil yaşadığımız gerçeklerin helal olduğunu söyleyecek bir Müslüman'ın varlığından haberdar değilim.

Bu esasa dayalı olarak naçizane bildirmek istediğim sonuç ve talep ise şudur:

Bütün bahsettiğim bu gerçekler haram ise onlara giden yol da haram olur. Öyleyse bunları yapanlara rey vermekte Allah'ın razı olmadığı haramlardandır. Hatta otorite yetkisi kullanılarak haramlar hayatın bütününe tatbik edildiğinden dolayı bu amel haramların sultanıdır.

Öyleyse kardeşlerim seçimlerde "CHP mi gelsin iktidara?" sorusunu düşüneceğimize حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ "Allah bana yeter, O ne güzel vekildir." düsturuyla hareket edelim. Çünkü dünyada göreceğimiz hiçbir zulüm Allah'ı razı edememekten daha can yakıcı değildir.