Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve emekli Albay Hasan Atilla Uğur, katıldığı bir programda; “FETÖ'nün ikinci kalkışma girişiminde bulunabileceğini, İngiltere’nin Türkiye’yi işgal edeceğini, Güneydoğu bölgesindeki aşiretlerin kredi borçlarını, İngiltere’nin ödediğini” belirten bir takım iddialar dile getirdi. Ardından hükümete yakın medya organları da bu iddiaları gazete manşetlerinden duyurdu.
Söz konusu açıklama ile ilgili hayli zaman geçse de kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Aşiretler bir araya gelerek yaptıkları açıklamada, iddiaları yalanladıkları gibi suç duyurusunda bulunacaklarını belirttiler. En son olarak Başbakan Binali Yıldırım iddialara ilişkin; “Gelecekleri varsa, görecekleri de var.” derken, Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar; “İhtimal vermiyorum…potansiyel görmüyorum.” şeklinde yanıt verdi.
Darbe girişiminin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki toplam general sayısının yarısı, yüzlerce albay, binlerce subay tutuklandı. Ancak daha üç ay bile geçmeden ikinci darbe iddiaları dillendirilmeye başlandı.
Aslında bu iddiayı darbe girişiminden daha iki gün sonra ilk defa dile getiren, İngiliz Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’tir. Robert Fisk, darbenin başarısız olmasının, ordunun Erdoğan'a sadakat gösterdiği anlamına gelmeyeceğini, "Gelecek ay ya da yıl içinde başka bir darbe için hazır olun" diyerek yeni bir darbe iddiasında bulunmuştu.
Peki, bu iddialar neyi amaçlıyor?
Darbe girişiminden yaklaşık üç ay sonra Ulusalcılar, “ikinci darbe” iddialarıyla toplumda bir panik havası yaratma niyetinde oldukları çok açık. Söz konusu açıklamayı yapan Vatan Partisi (Eski İşçi Partisi) Genel Başkan Yardımcısı Hasan Atilla Uğur, yaptığı açıklamada hiçbir somut veri ortaya koymuyor. Panik havası içerisinde “ikinci darbe” korkusu yayarak bir algı oluşturmaya ve oluşturduğu algı üzerinden hükümetten bir takım sonuçlar elde etmeye çalışıyor.
FETÖ üzerinden “Laik-Atatürkçü-Kemalistlerin” asıl darbeci olduklarını unutturmaya çalışarak, FETÖ ile mücadele edebilmek için ulusalcılara ihtiyaç olduğu algısını da yerleştirmeye çalışıyor.
Sonuç olarak “İkinci darbe” yaygarası hükümete; “darbecileri biz engelleyebiliriz”, “darbe girişimi sonrası Hükümet ile ulusalcılar arasındaki uzlaşı devam etmeli” mesajı verirken, halka ise; korku ve panik duygusuyla birlikte “bize muhtaçsınız” propagandası yapılıyor.
Hükümet, ezanlarla, selalarla sokaklara çıkarak kurşunlara göğsünü siper eden Müslüman halkı istismar etmeye devam ediyor. Hükümetin 2007’li yıllara döndüğünü söylemek yanlış olmasa gerek. Bol laiklik ve demokrasi söylemleri, yine İsrail, Rusya ve diğer bölge devletleriyle alakalı dış politika değişiklikleri, “Ak Parti’yi fabrika ayarlarına döndürdü.” Merkez medyada ulusalcıların bu kadar gözükmesi ve algı operasyonu çekecek kadar önlerinin açılması, yine hükümete yakın medya organlarının da buna çanak tutması başka nasıl izah edilebilir?
Osman Yıldız