İdam Değil İslam Nizamı Çözümdür
17 Şubat 2015

İdam Değil İslam Nizamı Çözümdür

Mersin’in Tarsus İlçesi’nde 11 Şubat günü ortadan kaybolan ve 13 Şubat’ta yakılmış cesedinin bulunmasını ardından kamuoyu bu konuya kilitlendi. Katil zanlısı Suphi Altındöken, sorgusunda; “Özgecan ‘Mersin’e gideceğim’ dedi. Ben D-400 karayolu yerine Hal Kavşağı’ndan otoban istikametine gittim. Özgecan ters yöne gittiğimi daha sonra fark etti, bana bağırmaya başladı. Ben de biraz gittikten sonra aracı kenarda durdurdum tecavüz etmek amacı ile saldırdım. Çok istememe rağmen direnerek tecavüz etmemi engelledi. Bu sırada tırnaklarıyla yüzümü parçalayarak canımı çok yaktı. Bir anda kendimi kaybettim. Araçta bulunan bıçağımı rastgele sallamaya başladım… Kaç defa sapladığımı hatırlamıyorum. DNA testinde delil bırakmamak için de iki elini bileklerinden kestim, cesedi yaktım” Diyerek anlattı.

Bu olayı protesto eden eylemlerde ise öne çıkan talepler; “Kadına yönelik şiddetin durdurulması”, “Kadınların korunması”, “İdam cezasının yasalaştırılması”, “Caydırıcı cezaların verilmesi” gibi konulardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan “konunun takipçisi olacağını, en ağır şekilde cezalandırılacağını” söylerken, aileden sorumlu bakan Ayşe İslam ise “bir bakan olarak değil ama bir anne olarak idam cezasını konuşabiliriz diye düşünüyorum” dedi. Aklımıza gelen tüm etkili! Ve yetkili! İsimler buna benzer açıklamalar ile olayı kınadılar…

Bu olay maalesef ilk olay değildi, böyle giderse son olay olarak kalmayacak. Buna benzer bütün olaylarda kamuoyunun tepkisi gündemi belirlerken, 1 hafta sonra ise olay ve dava unutulmaya yüz tutuyor. Bundan önce yaşanan bazı olayları hatırladığımızda ne kadar da çabuk unuttuğumuzu görebiliriz.

Kamuoyunda, 'Utanç davası' olarak bilinen olayda, Mardin’de 2002 yılında 13 yaşında olan N.Ç. iki kadın tarafından para karşılığında aralarında kaymakamlık yazı işleri müdürü ve yüzbaşının da bulunduğu 25 kişi tarafından tecavüze uğradı. Davanın tüm delilleri ortadayken tam 8 yıl sürdü. Mahkeme “sanıklarla kendi rızasıyla birlikte oldu” dedi ve iyi hal gözetilerek ceza en alt sınırdan 4 yıl 2 ay olarak verildi. Denetimli serbestlik, iyi hal, hâkimin takdiri, ceza indirimi ile sanıklar serbest bırakılmış ve 13 yaşında kız cezalandırılmıştı. Yargıtay ise iyi bir noter olarak bu kararı onadı. N.Ç. defalarca ameliyat oldu. Çünkü oturmakta dahi güçlük çekiyordu…

Özgecan’ın katledilmesinin protesto edildiği Kayseri’de mağdur olduğunu dile getiren ve yaşadığı dava sürecini ağlayarak anlatan tecavüz mağduru bir kadın (M.N.) tecavüz davası açtığını hâkimin "rıza var" diye karar verdiği için sanığın elini kolunu sallayarak salondan ayrıldığını söyledikten sonra fenalaştı.

Denizli Sarayköy’de yaşayan Ahmet Ç. 18 yaşında H.İ.’ye tecavüz ettiği için tutuklandı ve 9 gün sonra da serbest kaldı. Baba Ahmet İ. ise ’Kızım için adalet istiyorum’ çağrısıyla 62 bin imza toplayıp, Ahmet Ç.’nin tekrar tutuklanmasını istedi. Mahkeme H.İ.’nin 15 yaşından büyük olduğu ve vücut ta büyük izlerin olmamasından dolayı ilişkinin tamamen rızayla gerçekleştiği, bu nedenle 8 yıla değil 1 yıl 4 ay hapis cezası verdi. İyi hal, denetimli serbestlikten aslında serbest kaldı.

Sadece bunlar değil tabi ki yasama, yargı ve yürütmenin yaptığı çelişkiler, zulümler. Kadın programında "babam bana tecavüz etti" diyen kızını öldüren baba, "babasını kamuoyuna mahcup etti" diye indirim aldı. Kadına tecavüz edip hamile bırakan adam, "zaten bakire değildi" indirimi aldı. Üvey kızına saldıran adam, "kızın ruh sağlığı bozulmamış" raporuyla indirim aldı. Bunlar "indirim" mevzunu anlamamız için verilmiş bazı örnekler… Yani adalet! Tecavüzcüye indirim yapmak için elinden gelen her zaman yaptı ve yapmaya devam ediyor.

Laik Türkiye Cumhuriyetinin uygulamaları tüm kesimlere zulüm olduğu gibi kadınlara da zulüm olmuştur. 2002 yılı kayıtlarına göre 66 kadın cinayeti 2007 yılında 1011’e yükselmiştir. İçişleri Bakanlığı Emniyet ve Jandarma teşkilâtlarının istatistikî verileri ise şöyledir. 2001–2004 yılları arasında; 21.268 kadına kötü muamele, 10.148 kadın kaçırma, 3.800 kadın müstehcen hareket, 3.366 kadın ırza geçme, 1803 kadın evlenme vaadiyle aldatılarak kızlık bozma, 1.371 kadın fuhşa teşvik suçlarının mağduru olarak kayıtlara geçmiştir.

Kadınlarla ile ilgili hangi istatistikî bilgiye bakılırsa bu rakamlara benzer bir tablo ile karşılaşacaktır. Çünkü İslam nizamının uygulanmadığı tüm sistemlerde bu bilanço kaçınılmaz sondur. Kamuoyunda idam cezası geri gelsin talepleri ise İslam’dan ve Onun ilahi nizamından uzak beyhude bir çabadır. Batı tarzı eğitim, hayat anlayışı ve nizamlar ile sistem devam ettiği sürece idam cezası yasalaştırılmış olsa sonuç bundan çok da farklı olmayacaktır. Bunu anlamak için idam cezası olan çağdaş! ABD’de ve Batı’ya bakmak gerekir. ABD ve Batı’da kadın istismarı ile ilgili raporlarda şu bilgilere yer verilmiş;

Uluslararası Af Örgütü`nün yaptığı araştırmalara göre; Kadın cinayet kurbanlarının, %70’i erkek partnerleri tarafından öldürülmektedir.

ABDde uygulanan şiddet ile ilgili rapora göre: 1 saniyede 1 kadın dövülmekte. 6 dakikada 1 kadın tecavüze uğramaktadır. Boşanma oranları %50 ve üzerindeyken, evlilik dışı doğum yapan kadınlar %35 civarındadır. Bunlara kürtaj ile çocuklarını katleden anneler dâhil değildir. Ayrıca ABD California Devlet Üniversitesinin araştırmasına göre: İş yerlerinde çalışanların %62si fuhuş yapmaktadır. Fakat bunların ancak %7’si suçüstü yakalanabilmektedir. Yakalananların da %42si evli, %3ü işten atılmış, %9u ise boşanmıştır.

Avrupa Konseyinin çalışma raporuna göre, Avrupa’nın her ülkesinde kadınlara yönelik şiddet görülmektedir. Avrupa’da kadınların yaklaşık %25i hayatında en az bir kez fiziksel şiddete maruz kalmış, %10’u da cinsel tacize uğramıştır.

BM raporlarına göre; şu anda kaydı tutulabilen iki milyondan fazla kız çocuğu ve kadın “dünya seks Endüstrisi”nin köleleri olarak dolaşımdadır.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki beşeri sistemler tüm zulümlerin olduğu gibi kadın istismarının da asıl kaynağıdır. Eğer beşeri nizamlar ile insanlık mutlu olabilseydi, adalet tesis edilebilseydi Allah Subhanehu ve Teala bize İslam Nizamını gönderir miydi?

Mutlaka bu ve benzeri olaylarda cezanın caydırıcı olması önemlidir. Ancak insanı caydıracak cezayı kim belirleyecektir. İnsanı yaratan onu daha iyi tanımaktadır. Allah’ın insanlara rahmet olarak gönderdiği vahye döndüğümüzde Rabbimiz caydırıcı cezanın kısas olduğunu Bakara süresinin 179. Ayetinde şöyle buyurduğunu görmekteyiz.

وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاْ أُولِيْ الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Ey temiz akıl sahipleri! Kısasta sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, korunursunuz.”

Ayrıca İslam sadece insanların ceza ile caydırılamayacağını bunun için zina yapmayın yerine zinaya yaklaşmayın emri ile zinanın oluşmasına katkı sunacak bütün yolları kapatmış ve toplumsal düzeni sağlamıştır. Kadın ve erkeği fıtratına uygun şekilde giydiren, yönlendiren Şer’i hükümler ile 13 asırlık İslam tarihimizde İctimai hayatı en güzel şekilde düzenlemiştir. Bunu yaparken İslam insanı, nereden gelip, nereye gittiğini, sorumluluklarını hatırlatarak Allah’a ve Resulünün sevgisi ve ahiret bilinci ile Onu insanlık seviyesine yükseltmiştir. İşte bu hayata bakış ile gerçekleştirilen bir çözümdür. Salt cezalar ile çözüm mümkün de değildir.

Bunlardan sonra sadece Türkiye için değil tüm dünya için geçmişte olduğu gibi sadece Hilafet’in ve Onun uygulayacağı İslam Nizamı çözüm olduğu ortadadır.

Kayseri Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Fatma Karaaslan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın, Özgecan’ın katilleri için yine "Elleri kırılsın" demekle mi yetineceğini sorarken, "İktidar sözcüleri tüm Türkiye’nin Özgecan için sokağa döküldüğünü görmezden gelerek, kadın katliamlarına rol oynayanların üstünü örtmek için mi uğraşıyor? Artık yeter" dedi.

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KADINLAR İLE İLGİLİ İSTATİSTİK, ULAŞILAN SAYISAL BİLGİLER

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;

1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.

2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.

3. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.

4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler.

Türkiye’den Rakamlar

1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.

2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.

3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.

Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün yaptığı araştırmanın çarpıcı sonuçları şöyle:

- Aile içi şiddetin yüzde 87'si, kadınlara karşı işleniyor. Şiddetin yüzde 34'ü fiziksel, yüzde 53'ü sözlü olarak gerçekleşiyor. Bu oran gecekondu semtlerinde yüzde 97'lere çıkıyor.

- Kadınların yüzde 20'si okur-yazar değil.

- Lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39.6'sı işsiz.

- Kadınların yüzde 40'ı görücü usulüyle evleniyor, yüzde 20'si ise nikahsız yaşıyor.

- Kadınların yüzde 55'i doğum kontrolü uygularken, yüzde 64'ü hamilelik döneminde doktora gitmiyor.

- Yılda 2 bin 500 kadın anne olmak isterken yaşamını yitiriyor.

- Eğitim gören 100 kadından sadece 2 tanesi yüksek öğrenim görüyor.

- Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 27'lerde bulunuyor

- Türkiye'de 850 kaymakamın sadece 17'sini kadınlar oluşturuyor.

- Hakim ve cumhuriyet savcısı sayısı içindeki kadın oranı ise yüzde 18

- Meclis'teki 550 milletvekilinin 24'ü kadın. Belediye başkanlarının ise sadece binde 5'i kadınlardan oluşuyor.

- Türkiye'de kadınların yüzde 35.6'sı bazen, yüzde 16.3'ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor.

Dünyadan:

- Kadınların yaklaşık yüzde 47'si ilk cinsel ilişkilerini zor kullanılarak yaşıyor.

- Mültecilerin yüzde 80'i kadınlar ve çocuklardan oluşuyor.

- Dünya HIV/AIDS hasta nüfusunun yüzde 51'i kadınlardan oluşuyor.

- Halen en az 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunuyor,

- Her üç kadından biri dayak yiyor, zorla seks yapmaya zorlanıyor ya da tacize uğruyor.

- Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70'i erkek partnerleri tarafından öldürülüyor.

Şiddet Nedeniyle Hayatını Kaybeden Kadın Sayısında Azalma

Son dört yılda şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadınlara ilişkin rakamları kamuoyu ile paylaşan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı rakamlarda ciddi bir düşüş yaşandığının ve bu azalmanın da kanuni düzenlemeler ve korumaların faaliyete geçmesi ile başarılabildiğini belirtti. Bakanlık tarafından sunulan rakamlara göre şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadın sayısı 2009 yılında 108, 2010 yılında 106, 2011 yılında 99, 2012 yılında ise 56 olarak kaydedilmiştir. Bakanlık tarafından açıklanan bir diğer önemli veri ise Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında, verilen tedbir kararlarına göre 4 bin 48 kadının koruma altına alınmış olmasıdır. Ayrıca, mahkeme kararıyla 29 bin erkek için de evden uzaklaştırma kararı verilmiştir. (haber.stargazete.com)

benzin döküp, çakmağı çaktım. Cesedi ortadan kaldırmak için yaktım. Çünkü gömmeye zamanımız yoktu...”

Kars’ta cep telefonu satışı yapan babasına yemek götürmek üzere evinden çıkan 9 yaşındaki Mert Aydın, bir çöplükte tecavüze uğramış ve öldürülmüş olarak bulunuyor. Kars halkı ayakta, Türkiye şokta…

Adana'da kaybolan Gizem’in katili ise şöyle diyor “Evdeki koli bandını arabaya koydum. Gizem gelince 'Pikniğe götüreceğim' diyerek kandırdım. Yanıma aldığım koli bandıyla ellerini bağladım, ağzını da aynı bantla kapattım. Cebimdeki bıçağı çıkarıp, vurdum. Gizem yere düştü, bir iki adım sekti. Üzerine benzin döktüm. Kibritle ateşe verdiğimde çığlıklar atmaya başladı. Arabanın yanına gittim, 20- 25 dakika bekledim, orada ağladım…" Adana halkı ayakta, Türkiye şokta.

@musabayoglu