Demokrasi ve Değerlerimiz!
09 Kasım 2016

Demokrasi ve Değerlerimiz!

Yapılan araştırmalar Türkiye’de yaşayan insanların çoğunluğunun evlilik dışı ilişkilere karşı olduğunu göstermiştir.

Fakat Türkiye’de yaşayan halklar üzerine tatbik edilen kapitalist liberal nizamdan kaynaklanan demokrasi evlilik dışı ilişkileri teşvik etmekle berber yapılanları hak ve hürriyetler çerçevesinde değerlendirmektedir.

Koç ve Sabancı üniversitelerinin yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye’de yaşayanların %72’si, çifterin evlenmeden bir arada yaşamaları da dâhil olmak üzere evlilik dışı ilişkilerin kabul edilemez olduğunu ifade ederken, %87’si de çocuk sahibi olmak isteyenlerin evli olmaları gerektiğine inanmaktadır. Bu araştırma, basında yer alan dönemim Başbakanı Erdoğan’ın kız ve erkek öğrencilerin yurtlarda karışık kalmasını eleştirmesinin, kampüs yurtlarında; kız ve erkek ayrıştırması yapılması gerektiğini açıklamasının hemen ardından gelmiştir. Erdoğan karmaşık ortamların birçok soruna yol açtığını söyleyerek “Bu bizim muhafazakâr ve demokrat değerlerimize aykırıdır.” şeklinde açıklama yapmıştır. Bu açıklamaların ardından köşe yazarlarının ve siyasilerin birinci gündemi bu olmuş, birçok kesimden tepki almakla beraber destekleyenler hatta “farklı beklentiler” içine girenler dahi olmuştur.

İslam’ın ve Türkiye’de yaşayan Müslümanların gayrı meşru ilişkilere karşı açık tutumuna ve ayrıca siyasilerin karmaşık ortamlar hakkındaki kendi açıklamalarına rağmen;

* İktidar ısrarla kadın ve erkeğin serbestçe bir arada bulunmasını ve gayrı meşru ilişkileri teşvik eden, Türk eğlence ve turizm sektörlerini öven aynı zamanda teşvik edip özendiren kapitalist nizamı desteklemeye ve ona davet ederek onunla hükmetmeye devam etmektedir.

*Evli olmayan eşlerin bir arada yaşamalarına ve gayrı meşru ilişkilere girmelerine izin veren bir hukuki çerçeveye de başkanlık yapmaktalar ki bu demokrasinin ta kendisidir.

Demokrasiden kaynaklanan bu anayasal hakkı Bülent Arınç, Türkiye’de fertlerin hayat düzenlemelerine kendi arzularına göre karar verebileceklerini, “18 yaşını geçmiş reşit bireylerin bir ev kiralayarak birlikte kalmalarına yönelik bir yasal engel olmadığını” belirterek, tasdik etmiştir.

Tatbik edilen demokratik kapitalist nizam, bıkmadan usanmadan hem topluma dayatılan ve hatta bol bol Arap ülkelerine ve Hindistan alt kıtasına satılan yozlaşmış Türk filmlerinin ve televizyon dizilerinin artmasını, ayrıca televizyonlarda sürekli yayımlanmasını desteklemiştir. Bu programlar diziler, filmler, realty showlar Müslüman kadınları açık saçık, tahrik edici kıyafetlerle sunmakla kalmayıp, aynı zamanda edebe aykırı, müstehcen aşikâr fikir/sahneleri içererek gayri meşru ilişkilere de romantik ve çekici bir hava vermektedir.

Tüm bunlar toplumun cinselleştirilmesine, zinaya, eşini aldatmaya ve hatta gayrı meşru çocuk sahibi olmaya karşı insanda oluşan tiksintiyi de normalleştirip hassasiyeti ortadan kaldırmaya başlamaktadır. Bu yayıncılık değil, ahlaksızlığı yerleştiren bir toplum mühendisliğidir.

Bu şahsi ve cinsel hürriyetlerden kaynaklanan ahlaksızlık ve toplumsal kaos, Batılı ülkelerin de başlarına bela olagelmiştir.

New York Times’ın Türk sinemasındaki artışı “Batılı değerlerin zaferi” olarak tasvir etmesi şaşırtıcı değildir. Ancak, fertleri şehevi arzularının peşinden koşturmaya teşvik eden bu değerler;

*İngiltere’de 13 ve 17 yaş arası 10 gençten 9’unun cinsel ilişkiye girmelerine yol açmıştır. (NSPCC – Çocuk Organizasyonu’nun açıklamaları)

*Ülkedeki çocukların neredeyse %50’si evlilik dışı doğmaktadır. (Ulusal İstatistik Ofisi’)

Bu kesinlikle Türkiye’deki Müslümanların kendi toplumları için arzuladıkları bir gelecek değildir. Demokrasinin sağlamış olduğu değerler ve tatbik edegelen nizam, hükmünü sürdürmeye devam ederse gerçekleşecek olan budur. Üstelik Türk eğlence endüstrisindeki bozuk Hollywood özentisi, aşk ve romantizm mefhumu, hatalı eş ve evlilik arayışı, gerçek dışı davranışlar ve gayri İslami beklentiler meydana getirmiş, bazı insanları Batılı bakış açısına dayalı, pembe dizilerin hayali karakterlerindeki güzellik ve nitelikleri kendi eşlerinde aramaya sevk etmiştir.

Gerçekle hayal arasındaki uyuşmazlık, fertleri bu aldatıcı beklentilerini farklı yerlerde tatmin etmeye itmiştir. Bunun sonucu olarak da toplumda zinanın ve boşanmaların kat be kat armasına yol açmıştır. İşte bundan dolayıdır ki Türkiye’deki boşanma oranlarının son 10 yılda %30 artmış olması şaşırtıcı değildir.

Ancak, tüm bunlara rağmen kendilerini muhafazakâr demokrat ilan edenlerin menfi yönlerinin ağır basması, kâr ve kazanç uğruna Türk film ve sinema sanayisini bilfiil teşvik etmiş ve maddi olarak desteklemiştir.

İngiliz Guardian gazetesine göre, sadece on yıl öncesinde Türk filmlerinin yurt dışına satışı 1 milyon dolardan daha az iken, 2010’dan sonra 50 milyon dolara ulaşmıştır. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bir törende Türk televizyon dizilerinin yapımcılarına ve oyuncularına teşekkür plaketi verirken, ülkedeki turizmin artmasının büyük oranda bu sektöre dayandığını açıklamış, “Türkiye turizmden neredeyse 25 milyar dolar elde etmektedir… En etkin reklam kültür ve sanatın sağladığıdır… Bu bizim sinerjimizin sonucudur.” demiştir. Ayrıca devletin Türk sinemasına 2006 yılından bu yana 110 milyon lira verdiğini de sözlerine eklemiştir.

Tüm kapitalist devletlerde olduğu gibi, Türkiye’de de Müslümanların yönetimlerini elinde bulunduranlar aşikâr olarak, maddi kazanç uğruna halkının ahlakını, değerlerini ve toplumsal refahını göz ardı etmektedir. Binaenaleyh mevcut vakıa toplumun ahlaki dokusunu muhafaza etme laflarının riyakârlıktan başka bir şey olmadığını kanıtlar niteliktedir.

Ümmetin iktidarını elinde bulunduran yöneticiler, âlimler ve kanaat önderleri Müslümanların şu anda memleketlerini kirleten ve onların İslami değerleriyle çelişen bu çökmüş demokrasi nizamını yeniden inşa etme veya iyileştirme işleri yapmak yerine onu reddetmeli, yine yeniden akidesinden fışkıran çözümler ile hayattaki problemleri çözmeye çalışmalıdır. Öyleki İslam, kendisinden hükümlerin fışkırıp kaynaklandığı ve diğer tüm fikirlerin üzerine bina edildiği hayattaki tüm problemlere çözüm bulan bir hayat nizamıdır.

Bundan dolayı sizin içtenlikle sahip olduğunuz İslami inancınızı ve ilkelerinizi samimiyetle benimseyen bir nizamın tatbik edilmesinin istenmesi kaçınılmazdır. Böylece o nizam Batı demokrasinin kültür saldırısından koruyarak kadınların ve erkeklerin arasındaki ilişkileri etkili bir şekilde düzenleyebilsin. Böylelikle gayrı meşru ilişkiler azalabilsin. Aynı zamanda devlet içindeki İslami değerleri ve ahlak ölçülerini eğitim sistemi ve medya aracılığı ile teşvik ederek, bir yandan da zina ve gayrı meşru cinsel ilişkileri de caydırıcı bir şekilde ortadan kaldırabilsin…

@fergenc2