BAĞDADİ’NİN ÖRGÜTÜ MÜ YOKSA ÖCALAN’IN ÖRGÜTÜ MÜ?
26 Haziran 2015

BAĞDADİ’NİN ÖRGÜTÜ MÜ YOKSA ÖCALAN’IN ÖRGÜTÜ MÜ?

Suriye devrimi başladığı günden bugüne, Türkiye sınırına kimi zaman Araplar, kimi zaman Kürtler, kimi zaman da Türkmenler akın akın kaçarak geliyor. İki gün önce Türkmenler PYD güçlerinin tehditleriyle evlerini terk edip sınıra yığılırken, dün ise IŞİD’in Kobani’ye saldırısı neticesinde Kürtler sınıra akın akın gelmeye başladı.

Suriye’nin Kuzeyinde yaşanan çatışmalar nedeniyle, Türkiye’de kimi çevreler tarafından; “Türkiye kendisine komşu olarak PYD’yi mi yoksa IŞİD’i mi istiyor?” diyerek algı operasyonları yapıyor.

Adeta “kırk katır mı yoksa kırk satır mı?” diyerek bu iki seçenek arasında bir seçime zorluyorlar. Kırk katırı seçer kurtulurum diye düşünürseniz! Sizi katırın kuyruğuna bağlayıp uçurumdan aşağı salarlar. Özellikle bu örneğe Esed rejimi, Haçlı Koalisyonu ve Öcalan’ın örgütü uymaktadır.

Kırk satırı ise zaten biliyorsunuz!

PYD güçleri daha iki gün önce Tel Abyad’da; “Koalisyon uçakları burayı bombalayacak. Bugün öğleye kadar bölgeyi boşaltın” diyerek Tel Abyad’da yaşayan Türkmenleri, Türkiye sınırına sürerek bölgenin demografik yapısını değiştirmek istediği ortaya çıkmıştı. Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi John Bass konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Bölge demografisini kalıcı olarak değiştirme çabalarının karşısındayız, mültecilerin evlerine güvenli şekilde dönebilmelerini istiyoruz” şeklinde açıklama yaptı. İlk defe “iddia” ya da “haberler” denmeyip “bölge demografisini kalıcı olarak değiştirme çabalarının karşısındayız” denildi.

Dün ise Bağdadi’nin Örgütü**,** Kobani’ye yönelik masum sivillerinde öldüğü iki saldırı düzenledi. Yine aynı şekilde bu defa da Kürtler sınıra yığıldı. Bunun üzerine “#TerroristTurkey” başlığı altında hastag açıldı. Hastag gün boyu sosyal medyada TT olarak kaldı. AKP ve HDP ise birbirini**,** Bağdadi’nin Örgütüne destek verilip verilmediğini ispatlamaya çağırdılar.

Yaşanan bu gelişmelere binaen Cumhurbaşkanı Erdoğan kınama mesajı yayınlayarak şöyle dedi; “Bölgede adeta ölümü gösterip, sıtmaya razı etme stratejisi uygulanıyor. Bu olayları seyirci tribününden izlememizi kimse beklememelidir. Süreci an be an takip ediyoruz”

Yalnız şöyle de bir gerçek var ki; “Erdoğan’ın konuştuğuna değil yaptığına bakılmalı**.”** IŞİD’in Kobani’ye daha önceki saldırısında Erdoğan; “Kobani düştü, düşüyor” demişti. Ardından Obama, Erdoğan’ı da bilgilendirerek**,** PYD’ye silah ve mühimmat yardımı yaptı. “Biji Obama” sloganı da böyle ortaya çıktı. Sonra Peşmerge güçlerine sınırlar açılarak Kobani’de PYD güçlerine destek verildi.

Erdoğan; "Sadece havadan bombalamak suretiyle bu terörü sona erdiremezsiniz. Bununla ilgili olarak yerde kara harekatında bu görevi ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez" demişti. İşte Amerika’da tam olarak bunu yapıyor. Koalisyon uçaklarıyla havadan bombalıyor. Özellikle Suriye’nin Kuzey’inde de PYD güçleri ile ilerliyor.

Dolayısıyla ne Bağdadi’nin örgütü, ne de Öcalan’ın örgütü silahlarının yönünü tek bir yöne çevireceklerine birbirine çeviriyorlar. Birisi fantezi şeklinde katliamlar yaparak İslam’ı, Müslümanları ve Hilafet fikri hakkında olumsuz kamuoyu yaparken, diğeri ise Amerika ile açık bir şekilde işbirliği yaparak Kürtleri istismar etmektedir. Bağdadi’nin örgütü İslam’ın ve Müslümanların temsilcisi olmadığı gibi Öcalan’ın örgütü de tüm Kürtlerin temsilcisi değildir. Vakıa bu olsa da ne yazık ki bu iki örgüt üzerinden Müslümanların aralarını açıyor ve her iki taraf birbirini bu iki örgüt üzerinden suçluyor. Bu durumdan en çok etkilenen ise yine toplamda Müslümanlar oluyor. Özellikle Kürt halkı ise daha önce Türkiye’de nasıl ki, iki ateş arasında kalmışsa (devlet ve PKK) şimdi de bu iki örgütün ateşi arasında kalıyorlar.

Sözün özü; Müslüman Kürt kardeşlerimiz İslam ümmetinin bir parçasıdır. Onlara yapılan zulüm İslam ümmetine yapılan zulmün bir parçasıdır. Milliyetçilik fikri haram olmasına rağmen, İslam ümmetinin topraklarına girdiği günden bugüne Müslümanlar, belalardan belalara sürüklendiler. Müslümanlar, tek bir ümmet, tek bir devlet ve tek bir bayrak altında iken milliyetçilik fikri ile etnik temele dayalı olarak param parça oldular. Araplar, Arapçılıkla, Türkler, Türkçülükle, Farslar Farsçılıkla, Kürtler de Kürtçülükle övünür hale geldiler.

Milliyetçilik fikri üzerinden ötekini-düşmanı oluşturarak kanlar akıtıldı. Burada en fazla ise Kürt kardeşlerimiz zulme, sömürüye ve istismara maruz kaldı. Hala da kalmaya devam ediyorlar. Herkesten önce Kürt partileri onları istismar ediyor. Aynen HDP’nin, PYD’nin ve diğer Kürt partilerin yaptığı gibi. Sonra başta Amerika olmak üzere uluslar arası sistemler, yine bu partiler üzerinden bazen self-determinasyon, bazen de özerklik bahanesiyle istismara devam ediyor.

Tüm Müslümanlar uyanık olmalı. Amerika’nın Suriye devrimini kuşatmasına izin vermemeli ve şu gerçekler unutmamalı:

Hangi Müslüman beldesinde olursanız olun, ister Arap, ister Kürt isterse Acem olun, Rabbimiz bir, Nebimiz bir, dinimiz bir, düşmanımız bir, acımız birdir.

Gelin, Rabbimizi razı etmek ve dinimizi ikame etmek üzere bir araya gelelim.

Bizimde bir devletimiz olsun ama önünde ya da sonunda laik esaslı ve milliyetçi bir devlet olmasın.

Allah'ın Kitabı ve O'nun Nebisinin Sünneti ile hükmeden bir çoban, İslam ümmeti için tek çözümdür.

Çünkü Halife, ümmetin bölük-pörçük olmuş gruplarını bütünleştirecek, Müslüman halkları birleştirecek, onlara saldıran tüm düşmanlardan onları koruyacaktır.