Geçtiğimiz günlerde bir cemaat yurdunda kalan üniversite öğrencisi Enes Kara’nın intihar etmesi üzerine her zamanki gibi harekete geçen malum kesim, sosyal medyada yine müthiş bir yaygara kopardı. Neymiş efendim; “cemaat ve tarikat yurtları kapatılsın!” Gerçekten kapatılması gerekiyorsa kapatılsın ama bunu söyleyenlere bundan önce diyeceklerimiz var. Söyleyin bakalım; herhangi bir İslâmi cemaate gittiği için intihar eden kaç tane insan tanıyorsunuz? Elle sayacak kadar azdır eminim! Peki, öve öve bitiremediğiniz, “tek çare”, “çağdaşlığın gereği”, “kalkınmanın esası” olarak gördüğünüz bu laik seküler düzen yüzünden kaç insan intihar etti, şimdiye kadar, söyleyin bakalım. Ya da şöyle diyelim; “bırakın intihar etmeyi, kurulduğu günden beri bu laik düzen kaç insanın canına haksız yere kıydı?” Biliyorsunuz ki hem düzenin haksız yere katlettiği hem de düzenin bozukluğundan, çarpıklığından ve zulmünden bunalıp intihar eden insan sayısı, sizin elle sayamayacağınız kadar çoktur. Yahu, siz neyi konuşuyorsunuz? Sizin ağzınızı açmaya hakkınız yok zaten. Siz konuşamazsınız. Siz, en son bile konuşamazsınız!
Kalkmışlar, bir gencin acısı üzerinden kendilerine keyif devşiriyorlar. Kendilerine İslâm’a ve Müslümanlara -cemaat ve tarikat adı altında- saldıracak alan açmaya çalışıyorlar. Cemaat ve tarikatların yanlışlarını konuşuruz biz sıkıntı yok, konuşuyoruz da zaten. Ama sizin konuşmaya hakkınız yok! Siz, Allah hakkı için, insanın selameti için değil şeytan ve avenelerini razı etmek için konuşuyorsunuz.
Hadi, düzeni konuşalım sizinle… Hani, anayasa ve yasalarıyla, gücü ve otoritesiyle toplumsal hayatın şekillenmesinde en fazla rolü olan düzen/rejim/devlet var ya işte onu. Söyler misiniz; savunduğunuz bu laik düzen 100 yıldır ne yaptı insanımıza? Ne verdi insanımıza? Sahte birtakım özgürlükleri bir tarafa bırakacak olursak bırakın vermeyi, neyi var neyi yok aldı elinden. Hukuka güvenin yerlerde gezdiği, insanların çoğunun yoksulluk sonra da açlık sınırı altında yaşadığı, manevi-ahlaki-ruhi-insani kıymetlerin tersyüz edildiği bu düzen ne verdi, ne yaptı insanımıza söyler misiniz?
Size “aklın Moğolları” diyorum. Çünkü akıl almaz bu şeyleri savunuyorsunuz ve baskı yoluyla özellikle körpecik dimağlara bunları zorla dayatarak enjekte ediyorsunuz. Size, “kalbin Moğolları” diyorum. Çünkü hem insaf sahibi bir kalbiniz yok hem de kalbin ölümüne çağırıyorsunuz insanları.
Siz var ya siz, gerçekten tedaviye ihtiyacı olan insanlarsınız. Ortada kocaman bozuk bir sistem var ve siz onu eleştirmeyi/düzeltmeyi bir tarafa bırakmış, bu sistemin fesadı/çarpıklığı yanında esamisi okunmayacak bir yere kameraları çevirip büyük gerçeği gözden kaçırmaya çalışıyorsunuz. Bu korkunç hatayı gerçekten yanlış da olsa keşke samimiyetten, insanımızı düşünmekten dolayı yapsanız. Ama o da yok. Sırf bu bozuk düzen sadece el değiştirsin diye genelde yaptıklarınız. Yani güce olan tutkunuzdan. Tabii bunların tezgâhına gelip olaya dâhil olan samimi insanları, bu dinozorlardan ayrı tutmak lazım.
Şu habere bir şey söyler misiniz sevgili pardon “sevgisiz” laikler! Bakın bakalım, diyeceğiniz bir şey var mı? (Enes Kara’nın intiharı ile aynı tarihlerde ayrıca.)
“23 yaşındaki Sedefnur Çağlar Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. Yoz bir hayat tarzının kurbanı olarak 8 Ocak gecesi can verdi. İntihar mı ettiği yoksa sevgilisi tarafından balkondan mı atıldığı şimdilik kesin değil. Kesin olan tek şey berbat hayatının feci bir ölümle sonuçlandığı.
Ve yine kesin bir başka gerçek de İslâmi kimliğe, Müslümanların hayat tarzına saldırmak için Enes Kara hadisesine çullanan laik, Kemalist, sol çevrelerin Sedefnur Çağlar’ı ölüme sürükleyen hayat tarzını asla sorgulamaya yanaşmayacakları gerçeği. Bu da aslında bu çevrelerin derdinin genç insanların hayatı değil, İslâm düşmanlığı olduğunu ortaya koymakta… Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Fakültesi son sınıf öğrencisi Sedefnur Çağlar (23), 8 Ocak gecesi, Polis sevgilisi Ahmet Ata ile Yavuz Sultan Selim Mahallesi’ndeki sitede oturan polis memuru Orhun Ç.’nin evine misafirliğe gitti. Sedefnur, ertesi sabah erken saatlerde A11 Blok’un 7’nci katındaki dairenin balkonundan şüpheli bir şekilde düşerek ağır yaralandı. Olayın ardından polis memuru sevgilisi Ahmet Ata ve evdeki diğer polis memuru Orhun Ç. ve onun sevgilisi Elif Ş. gözaltına alındı. Elif Ş. emniyetteki işlemlerin, Orhun Ç. ise savcılıktaki ifadesinin ardından serbest kaldı. Ahmet Ata ise tutuklanarak cezaevine gönderildi. ‘Şüpheli Düşme’ olarak başlatılan soruşturma, tanık ifadeleri, tutuklanan Ahmet Ata’nın ifadelerindeki bazı çelişkiler ve diğer veriler de dikkate alınarak ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçlamasına dönüştü.” [Haksöz Haber]
Enes Kara’nın intihar ettiği saatlerde kim bilir bu laik düzenin baskılarından, bozukluğundan dolayı kaç can soldu, kaç hayat mahvoldu kim bilir?
Dünya bu laik-kapitalist-seküler düzen yüzünden yaşanmaz bir hâle gelmişken, intiharlar sürekli çoğalırken, maddi-manevi krizler gittikçe derinleşirken siz neyden bahsediyor, neyin davasını güdüyorsunuz Allah aşkına!
Ve şuna da emin olun ki Enes Kara’nın intihar etmesinde bu düzen asıl pay sahibidir. Sağlıklı düşünebilen bireyler yetiştirip onlara ruhi-ahlaki-insani-maddi açıdan sağlıklı bir yaşam temin etmek zorunda olan sistemdir, cemaatler değil. O yüzden maddi-manevi krizlerin asıl müsebbibi bizzat bu laik düzenlerdir. Yani Allah’ın dininin/nizamının/şeriatının hiçbir şekilde hayata/düzene/topluma/devlete karışmasını istemeyen bu gerici düzenler…