Köklü Değişim’in organize ettiği, “Sözü Muhatabına Söylemeye Var Mısın?” başlığıyla duyurulan ve güzergahı Ak Parti Genel Merkezi’nden, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde son bulması planlanan “Gazze Yürüyüşü” başkent Ankara’da gerçekleştirildi.
Gazze’de 21 aydır devam eden katliam, kuşatma ve işgal altında sahipsiz ve yalnız bırakılan Müslümanlar için yapılan davete Türkiye’nin dört bir yanından yüreği Gazze için atan alimler, cemaatler, siyasi partiler, dernekler, STK’lar ve Müslümanlar coşkulu bir şekilde destek verdi.
Emniyet güçlerinin şehir dışından gelenleri engellemeleri ve Ankara’da yolların kapatılması nedeniyle büyük zorluklarla Söğütözü semtinde saat 19.00’da başlayan programa katılan Müslümanlar güçlü bir şekilde tekbirler getirdi ve “Ordular Aksa’ya” sloganları attı ve somut adım için çağrıda bulunup, sözü muhatabına iletti.
İlk polis barikatını aşan kortej, AK Parti Genel Merkezi’ne kısa bir mesafe kala emniyet güçleri tarafından tekrar durduruldu. Burada ilk konuşmayı yapan Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, “Sözü Muhatabına Söylüyoruz” başlıklı basın açıklamasını okudu.
Basın açıklamasında, orduların Gazze için harekete geçirilmesi çağrısında bulunulan kısımda şu ifadeler yer aldı: “Artık yeter diyeceğimiz, artık harekete geç diyeceğimiz, somut adımlar beklediğimiz muhatap sizsiniz. Onun için buradan, bu meydandan, sadece sizi ve hükümetinizi muhatap alarak diyoruz ki; Elinizin altındaki gücü ve imkânları bugün kullanmayacaksanız ne zaman kullanacaksınız? *Bu ordu bugün, açlıktan ölen, toprak yiyerek hayatta kalmaya çalışan, feryat ederek bizden yardım bekleyen Gazze’li kardeşlerimiz için yola çıkmayacaksa ne için çıkacak?”
Açıklamada, Ankara’nın Gazze’de yaklaşık iki yıldır süren soykırıma karşı caydırıcı tek somut atmadığına değinilirken, Gazze için yapılması gereken şeyler ve atılması gereken somut adımlar 9 madde halinde sıralandı.
Programın bir diğer konuşmacısı Siyer Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, toplanan kalabalığa karşı hitabetine, “biz buraya şahsi menfaatler için değil, Ebu Ubeyde’nin dediği gibi hasımlardan olmamak için buradayız” ifadesi başladı. AK Parti Genel Merkezi’nden, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne yürütülmemesine tepki gösteren Yıldırım, mesajın muhatabına ulaştığını ifade etti.
Programda konuşan İlahiyatçı Yazar Abdullah İmamoğlu, Rasulullah Sallahu Aleyhi Vessellem’in sahabeleri ile nerede olursa olsun hakkı söyleyecekleri yönde aldığı biatı hatırlatarak, Ümmet-i Muhammed olarak kendilerinin de bugün burada hakkı söylemek için bulunduğunu ifade etti.
“Sayın Erdoğan, size bugün burada hakkı tavsiye etmek, sözü muhatabına söylemek için bulunuyoruz” diye seslenen İmamoğlu, ancak bugüne kadar somut tek bir adım atmadığını, Müslümanların kanlarını ve namuslarını BM’ye (Birleşmiş Milletler) havale ettiğini ve kirli ticaretin devam ettiğini hatırlattı.
“Kenar-ı Dicle edebiyatı yaparken, kenar-ı Gazze’de gasıp Yahudi varlığı katliamlarını sürdürürken kılınızı kıpırdatmadınız” diyerek muhasebede bulunan İmamoğlu, “Yarım kelime dahi olsa, bir Müslümanın öldürülmesine yardım edenin, alnına ahirette 'Allah'ın rahmetinden pay yoktur” hadisini hatırlatıp atılması gereken somut adımları sıraladı.
Son olarak Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin “ahirette hasımımızsınız” sözlerini hatırlatan Abdullah İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Batı’dan, ABD’den değil Allah’tan korkun” çağrısında bulundu.
Doktor Abdurrahim Şen, ise iktidara sorumluluklarını hatırlatarak harekete geçmesi için çağrıda bulunurken, hala işgalcilerle sürdürülen ilişkilere ve ticarete dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ayet ve hadisler eşliğinde seslenen Şen, yürütülen bu siyasetin doğru olmadığını vurguladı.
Bir diğer konuşmacı Kuran'a Nebevi Davet Derneği Başkanı Ahmet Turgut Ulucak, Gazze’yi Buruç süresinde Ashab-ı Uhdud’a benzeterek süren zulme dikkat çekti. Hiçbir zulme sessiz kalmayacaklarını ifade eden Ulucak, Allah’ın hesap görücü olduğunu hatırlattı ama hesabı yalnız Allah’a bırakma tarafında olmayacaklarını da beyan etti. Organizasyonu düzenleyen Köklü Değişim’e teşekkür eden Ulucak, Müslümanların burada küfre karşı burada bir araya gelmesinin kaçınılmaz imani bir sorumluluk olduğunu söyleyerek dualarla konuşmasını sona erdirdi.
Ardından emniyet güçlerinin engellemesi nedeni ile zorlukla Ankara'ya gelebilen Tevhid Dergisi'nden Ömer Faruk Kabataş, Gazze'deki mezalimi ve yöneticilerin duyarsızlığını beyan eden bir konuşma yaptı. "Bir gönülde iki sevda olmaz" diyen Kabataş, "ya mazlumların ya da zalimler yanında yer alırsınız" diyerek mevcut siyasi durumu eleştirdi. Kabataş, sözlerine "bu ameli gerçekleştiren Köklü Değişim'e teşekkür ederiz" ifadeleri ile son verdi.
Son olarak Siyer Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım’ın duası ile program sona erdi.
“Sözü Muhatabına Söylemeye Var Mısın?” başlıklı basın açıklamasının tam metni
Basın Açıklaması
“Sözü Muhatabına Söylüyoruz”
Kıymetli Müslümanlar, değerli alimler ve kanaat önderleri, İslami camianın ve sivil toplum kuruluşlarının değerli temsilcileri, sayın basın mensupları, Türkiye’nin dört bir yanından buraya gelen ve yüreği Gazze ile atan Filistin dostları;
Bugün bizleri buraya getiren şey, Gazze’ye destek için sadece bir yürüyüş ve bir miting yapma arzusu değildir. Bizleri buraya getiren şey, terör varlığı “İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımı insanlara duyurma arzusu da değildir. Yahudi varlığı Siyonist “İsrail’i lanetlemek ve kınamak hiç değildir.
Bizler, gökleri ve yeri titreten bu katliam ve soykırım karşısında bir türlü harekete geçmeyen, sözlü destek dışında somut hiçbir adım atmayan ve sadece kınayan otorite sahiplerine seslenmek için toplandık. Özellikle de iktidarda olan AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı harekete geçirmek, ona seslenmek ve sözü muhatabına söylemek için toplandık.
Yeter artık, boş sözlerden ve kınama mesajlarından bıktık, hiçbir işe yaramayan diplomatik adımlardan, BM’yi rutin göreve çağırma açıklamalarından, İslâm İş Birliği Teşkilatı’nın yemekli toplantılarından bıktık, artık işgalci İsrail’e karşı somut adım atılması için toplandık.
Bugün sadece dilimizden çıkan sözleri değil, yanan yüreğimizden, acıyla sarsılan bedenimizden, öfkeyle kabaran göğsümüzden taşan sözleri, muhatabına söylemek için toplandık. Söz muhatabına söylendiğinde kıymetlidir ve anlamlıdır.
Bunun için diyoruz ki;
Gazze 22 aydır ölürken, Müslümanlar katledilirken, okullar, çadırlar, mescitler, hastaneler ve her yer bombalanırken, bebeklerin parçalanmış bedenleri poşetlerle toplanırken, bütün bunları seyredenlerle birlikte siz de seyrettiniz. Meydanlarda, mitinglerde yapılan “Ordular Gazze”ye çağrılarını duymanıza rağmen Siyonist katiller sürüsüne karşı tek bir uçak, tek bir İHA ve SİHA göndermediniz.
Sonra Gazze’de açlıktan ölümler başladı. Aylarca sınırlı bir alan dışında hiçbir insani yardım Gazze’ye sokulmadı. Öyle ki bu yardımların çoğu sınırlarda bekleyen tırlarda çürümeye terk edildi. Siz ve diğer İslâm beldelerinin yöneticileri, bir deri bir kemik kalmış yavrularımıza bu yardımları ulaştırmak yerine kim olduğu belli olmayan uluslararası topluma seslendiniz.
Ardından vicdanlı sivil inisiyatifler devreye girdi ve insanlar kendilerinin aldığı gemilerle ambargoyu delmeye çalıştılar. Ancak bu gemiler de uluslararası sularda saldırıya uğradılar.
Sizler insani yardım taşıyan bu gemileri dahi koruyacak adım atmadınız. Acil gıda maddelerinin ulaşması için denizden veya karadan bir yardım koridorunun açılmasını dahi başaramadınız. Sizler; Gazze’de toprak yiyen ve açlıktan ölen çocuklara bir çuval un götüremezken, işgalci “İsrail”e stratejik malları taşıyan gemiler ve tırlar limanlarımızdan durmaksızın ticaretlerine devam ettiler. Çocuklar, boykot ürünü diye bakkaldan bir çikolata bile almazken, sizler işgalci “İsrail”e malzeme taşıyan şirketleri durdurmak için hiçbir adım atmadınız. Bu şirketlerin ticari izin ve ruhsatlarının iptal edilmesi noktasında hiçbir karar almadınız.
İşgalci varlığın, Gazze ve Suriye’de gerçekleştirdiği hava operasyonları için, terör yuvası olan İncirlik ve Kürecik üslerinden istihbarat bilgisi verildiği halde ABD’ye rağmen kendi topraklarımızdaki bu üsleri kapatma girişimde bulunmadınız. Çocukların ve annelerin feryatlarını dindirecek, ciğeri yanan babaların kalplerini soğutacak, kardeşlerimize yönelik bu işgal ve soykırıma son verecek ve katil Netanyahu’ya haddini bildirecek somut adım atmadınız.
Bizler kınadık, sizler de kınadınız!
Bizler tweet attık, sizler de tweet attınız!
Bizler miting yaptık, sizler de miting yaptınız!
Artık yeter! Söz bitti. Kelimeler tükendi. Bıçak kemiği paramparça etti.
22 aydır somut hiçbir şey yapmayarak Müslümanların başını öne eğdiniz, Neden?
Neden yeryüzünün en onurlu halkı olan Gazze halkının hasmı olma zilleti ile bizi karşı karşıya bıraktınız?
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan;
Birkaç gün önce siz;
“Gazze’de insanlık ölürken, bebekler, çocuklar ölürken, insanlar bir çuval un alabilmek için ölürken hiçbirimiz buna sessiz kalamayız ve kalmayacağız…Gelin, bu caniliğe hep birlikte tepki verelim. Gelin, bu zulme, bu vahşete artık yeter diyelim.” dediniz.
Vallahi bu sözlerin altına imzamızı atıyoruz. Siz bu sözleri kime söylüyorsunuz, bu sözlerinizin muhatabı kim onu bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki, somut adım atması gereken sizsiniz evet bizim muhatabımız sizsiniz.
Artık yeter diyeceğimiz, artık harekete geç diyeceğimiz, somut adımlar beklediğimiz muhatap sizsiniz.
Onun için buradan, bu meydandan, sadece sizi ve hükümetinizi muhatap alarak diyoruz ki;
Elinizin altındaki gücü ve imkânları bugün kullanmayacaksanız ne zaman kullanacaksınız?
Bu ordu bugün, açlıktan ölen, toprak yiyerek hayatta kalmaya çalışan, feryat ederek bizden yardım bekleyen Gazze’li kardeşlerimiz için yola çıkmayacaksa ne için çıkacak? “Size ne oluyor da: "Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lütfet" diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?”
Gazzeli yetin çocukların, evlatlarını yitirmiş annelerin, açlık ve susuzluktan biçare zayıf düşmüş mazlumların hasmı olmaktan korkmuyor musunuz? Çocukların çığlıklarını, annelerin feryatlarını duymuyor musunuz? Babaların gözyaşlarını görmüyor musunuz? Neden seferberlik ilan etmiyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı, Gazze için yapılması gereken şeyler ve atılması gereken somut adımlar bellidir. Türkiye bu adımları atarsa Gazze halkını sevindirecek, Müslümanların sevgisini kazanacak 77 yıllık esarete son bulacak. Bunlar şunlardır:
1- İşgalci varlık “İsrail”in bir terör oluşumu olarak görülmesi ve onunla sürdürülen diplomatik, askeri ve ekonomik ilişkilerin derhal kesilmesi gerekmektedir. Terör varlığı ile normalleşme Filistin’e ihanettir.
2- Yahudi varlığına ait sözde elçiliklerin hala açık olması ve diplomatların topraklarımızda bulunması büyük bir utançtır. Bu sözde elçiliklerin derhal kapatılması ve diplomatların istenmeyen adam ilan edilmesi gerekmektedir.
3- “İsrail”e destek veren İncirlik Üssü ve Kürecik Radar İstasyonu derhal kapatılmalıdır.
4- Yahudi Varlığı İsrail ile doğrudan ya da dolaylı yürütülen ticaretin tamamen yasaklanması, işgal ve katliamlara destek veren bu şirketlere ticari izin ve ruhsatlarının iptal edilmesi dahil her türlü kanuni yaptırım uygulanması gerekmektedir. Böylece bu Siyonist destekçisi şirketler gerçek anlamda zarar görür ve boykot sembolik olmaktan çıkıp kastına uygun bir hale dönüşür.
5- İşgalci “İsrail’in ordusunda yer alıp Gazze’deki katliamlarına katılan çifte vatandaşların derhal vatandaşlıktan çıkarılması ve bu kişilerin sınır dışı edilmesi zaruridir. Topraklarındaki zalim rejimlerin zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan muhacir kardeşlerimizi sınır dışı edeceğinize bu soykırım destekçilerini sınır dışı edin.
6- Açlıktan ölen Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması için hemen şimdi harekete geçin. Karadan ve denizden bir insani yardım koridoru açılması, Gazze halkının tüm ihtiyaçlarının hızlıca karşılanması için gereken tüm adımları kararlılıkla atın.
7- Gazze ve Filistin ile ilgili Amerika’nın planı olan iki devletli çözüm reddedilmeli tüm Filistin’in İslam toprağı olduğu teyid edilmelidir.
8- İşgalci İsrail’e karşı güç kullanmaktan başka bir seçenek kalmamıştır. Bu sebeple savaş kartı devreye konulmalı ve askerî harekât başlatılmalıdır.
9- Bu somut ve geç kalınmış adımların atılması her ne pahasına olursa olsun mutlaka yerine getirilmelidir. Bu uğurda reel konjonktür, devlet aklı, milli çıkarlarımız gibi mazeretlerin ardına sığınılmadan gereken neyse yapılmalıdır.
Ve son olarak buradan şunu açıkça ifade ediyoruz; şayet bugünden sonra somut ve gerçekçi adımlar atılmazsa Gazze diye bir yer ve bir halk kalmayacak. Orada katledilen her bir kişinin, açlıktan ya da bombalardan ölen her bir bebeğin, çığlıkları arşa uzanan tüm annelerin ve babaların vebali sizin ve iktidarınızın üzerinde olacaktır. Ebu Ubeyde’nin dediği gibi Allah katında ve insanlık nazarında Gazze’nin hasımları olarak tarihe geçersiniz… Şahit ol Yarabbi… Vallahi biz tebliğ ettik ve sözü muhatabına söyledik…
#GazzeİçinBenVarım