Köklü Değişim Medya
Beyaz Saray, Trump ve Macron arasında gerçekleşen telefon görüşmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, "İki lider de Rusya'nın İngiltere'nin Salisbury kentinde gerçekleştirdiği kimyasal saldırıya karşı Batı'nın sert tepkisine desteklerini ifade ettiler" denildi.
İki liderin Türkiye hakkında da fikir alışverişinde bulunduğuna yer verilen açıklamada, "Başkan Trump, Suriye'deki ortak stratejik zorluklara karşı Türkiye'yle iş birliğinin yoğunlaştırılması gerekliliğini vurguladı" ifadesine yer verildi.
Görüşmede Trump ve Macron'un ABD ile Avrupa Birliği arasındaki ticari ilişkileri ve Çin'in 'adil olmayan' ticari faaliyetlerini ele aldıkları kaydedildi.
ABD, Herkesle Çatışma Halindeymiş Gibi Yapıyor
ABD, Suriye'de İran'ı, ardından Rusya'yı sahaya sürdü. Yetmedi, bunlarla birlikte yerel güçleri YPG/PKK'yı destekledi. Eğitti. 5 Bin tır silahla donattı. Yetmedi… 'Fırat Kalkanı' ve 'Zeytin Dalı' harekâtıyla Türkiye’yi sahaya sürdü. Hatta ABD, Suriye savaşında en önemli görevi Türkiye'ye verdi. Bunun sonucunda önce Halep düştü. Şimdi de İdlib’in düşürülmesi sürecine girildi. Dolayısıyla Türkiye’nin nihai hedef öncesinde İdlib’in düşürülmesi noktasında önemli gayretleri ve hamleleri bekleniyor. Ardından laik Suriye Rejiminin kurtarılması ve insanlar nezdinde yeniden geçerli ve itibarlı muhatap olarak lanse edilmesi sürecine girilecek. İşte Türkiye’nin rolü bu süreçte ABD tarafından çok önemli bulunuyor.
Mahmut Kar, Türkiye’nin Rolüne Dikkat Çekti
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR da, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale sürecinde oynadığı role ilişkin olarak kaleme aldığı “Asıl Meselenin İdlib Olduğu Anlaşıldı mı?” başlıklı makalesinde şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye, Halep’te taş üstünde taş bırakmayan, Halep’i yangın yerine çeviren Rusya ve İran ile aynı masada oturup kararlar aldı. Aynı Türkiye, Doğu Guta’da adeta insani soykırım yapan rejimin hamisi olan Rusya ile Astana ve Soçi masalarında rol paylaştı. En önemlisi de aynı Türkiye’nin tüm bu kirli ve sinsi planların elebaşı olan Amerika ile dostluk ve müttefiklik içinde olmasıdır. Türkiye, Suriye devrimine apaçık ihanet ediyor. Türkiye yöneticileri Suriye’de zulüm ve zalime karşı başlatılan o tertemiz başkaldırıyı heba ediyor ve satıyor. Bunu görmek için dahi olmaya, uzman olmaya, Cerablus’a veya Afrin’e gitmeye gerek yok, sadece basiret ile tüm bu yaşanan süreci okumak yeterlidir.
Bunu basiret üzere doğru okuyanlar bugün hala Suriye sokaklarında “Devrimimiz İslâmi’dir” diyerek Amerikan planlarını ve bölge devletlerinin ihanetlerini ifşa ediyorlar. Ama doğru okumayanlar, okumak istemeyenler, inat edenler, ihanet edenler ise sudan gerekçeler öne sürerek şartların esiri oluyorlar. Doğu Guta’da halkı Esed’in insafına terk eden grup liderleri, rejim ile anlaşma yapan komutanlar ihanet içindedirler. İdlib’te Türkiye’nin oyunlarına göz göre göre aldananlar ise basiret ile bu gerçeği göremeyenlerdir.
Astana kararları çerçevesinde Türkiye’nin İdlib’e girmesine izin veren direnişçiler, “Türkiye’nin aslında Astana kararlarını uyguluyormuş gibi yaptığını, Rusya ve İran’ı kandırdığını” söyledi. Neredeyse her ay Çavuşoğlu ile bir araya gelen Rus ve İran Dışişleri Bakanlarının Türkiye’nin bu kandırmacasını görememiş olmaları düşünülemez. Astana masasına oturan grup liderleri alınan kararları tanıdılar ve devrimde dökülen her damla kana ihanet ettiler. Astana’da alınan kararlar çerçevesinde Türkiye’nin garantör ülke olarak İdlib’e yerleşmesine izin verenler ise öngörülemeyen sonuçları açısından genel manada devrime özel de ise İdlib’in geleceğine zarar verdiler. Umarız Rabbimiz bizi yanıltır ve biz bu konuda hatalı değerlendirmede bulunanlardan oluruz.”