Normalleşmek, Tanımak Gibidir; İhanette Her İkisi de Aynıdır!
30 Eylül 2020

Normalleşmek, Tanımak Gibidir; İhanette Her İkisi de Aynıdır!

El Raye

Ebu Hamza Hatvani’nin El Raye Gazetesi’nde yayımlanan “Normalleşmek, Tanımak Gibidir; İhanette Her İkisi de Aynıdır!” başlıklı makalesini sizler için tercüme ettik; istifadenize sunuyoruz.

“Normalleşmek”, “Tanımak” Gibidir; İhanette Her İkisi de Aynıdır!

“Yapı/karakter” anlamında gelen “et Tab’u” الطبع kelimesi, Lisanul Arap’ta da geçtiği gibi السجيّة “es Seciyye” yani “doğal olan karakter” demektir. الطبيعة “et Tabiyyetu” kelimesi ise “insanın sahip olduğu karakteri/huyu” manasında kullanılır. Şayet bir şey ile alakalı طبّعه “Tabbeahu” kelimesi kullanılırsa “onu asıl karakterine göre yaptı/aslına göre şekillendirdi” anlamına gelmektedir. الطبيعة “et Tabiyyetu” kelimesinin ıstılahtaki karşılığı lugavi anlamından çok da uzak değildir. الطبيعة “et Tabiyyetu” kelimesi ıstılahta; “iki düşman taraf arasındaki ilişkileri normale döndürmektir.” Başka bir ifadeyle çatışma ve düşmanlığın olmadığı/yapılmadığı bir duruma döndürmektir. “Normalleşme”nin taşıdığı anlamlardan bir tanesi olduğu için bunun Şeriattaki karşılığı “dostluktur”. Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. [Maide 51]

İbn Kesir bu ayetin tefsirinde şöyle der: “Allah, inanan kullarına İslâm’ın ve ehlinin düşmanı olan Hristiyanları ve Yahudileri dost edinmeyi yasaklamaktadır. Allah onları kahretsin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sonra Allah وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez’ ayetiyle onlarla dostluk kurmaya kalkanları hem uyarıyor hem de tehdit ediyor.”

Buna göre; Yahudi varlığı ile dostluğun anlamı, aşağıdaki hususları da kapsamaktadır:

1- Filistin topraklarında yasal ve meşru olarak Yahudi varlığının var olması hakkını kabul etmektir. Filistin’den yahut büyük bir kısmından ödün vermektir. Yine normalleşenin anlamı; 1948 yılında gasp edilmiş Filistin bölgesinin yüzde 80’ine tekabül eden toprakların geriye iade edilmesi talebinde bulunmamaktır. Dahası herkesin bildiği “barışa karşılık toprak” versiyonda değil “barışa karşılık barış” versiyonuyla toprakların geri iadesi talebinde bulunmamaktır.

2- Yahudi varlığı ile kalıcı uzlaşmaktır. Bu kalıcı uzlaşma ise hiçbir savaşın tolere edilmeyeceği savaş durumuna son vermek anlamına gelmektedir.

3- Yahudi varlığına karşı boykot tutumunu sona erdirmek ve diplomatik ilişkiler kurmayı, büyükelçilikler açmayı, kültürel, ekonomik, ticari, akademik, spor ve diğer ilişkiler kurmayı da kapsayan açılımlar gerçekleştirmektir.

4- Arap pazarlarını Yahudi varlığının mallarına ve yatırım akışına açmaktır.

5- Yahudi varlığının hava sahasını ve limanları dilediği gibi kullanabilmesini sağlamaktır.

6- Herhangi bir kimsenin ya da cemaatin yahut da bir oluşumun Yahudi varlığına karşı savaş teşebbüsüne ve karşı duruşuna engel olmaktır.

7- Ümmetteki cihat fikrine karşı mücadele etmektir.

8- İslâmi gruplara veya oluşumlara karşı, (terörizm ile) savaş bahanesiyle Yahudi varlığı ve uluslararası bloklarla stratejik bir ittifaka girmektir.

Yukarıda maddeler hâlinde zikrettiğimiz anlamlar/maddeler dikkatli incelendiğinde Yahudi varlığını tanımanın normalleşmeden daha önce geldiğini görüyoruz. Tanımak/varlığını kabul etmek başlangıç, normalleşme ise sonuçtur. Her ikisi de haklardan ve topraklardan taviz vermektir. Gerek tanımak/Yahudi varlığını kabul etmek gerekse de normalleşmek her ikisi de aynı amaca ulaşılmasını sağlamaktadır.

Yahudi varlığını tanımak ve normalleşmek, başka varlığı tanımaktan farklıdır. Çünkü Yahudi varlığı ümmetin mukaddeslerinden olan bir toprağı gasp etti ve halkının her birinin inancına dokundu/saldırdı. Filistin herhangi bir toprak parçası değil mukaddes olan İsra ve Miraç toprağıdır. Filistin dünyadaki tüm Müslümanlara aittir. Her Müslümanın içinde o topraklarda bir hak ve imkân vardır ve kutsallığı da Mekke ve Medine’nin kutsallığından farklı değildir. Dolaysıyla Filistin’i savunmak Mekke ve Medine’yi savunmak gibidir. Kutsallık birdir, savunma da birdir.

Başka bir açıdan ise şöyledir: herhangi bir şeyi gasp edene karşı gasp ettiği şeyi tekrar elde edene kadar mücadele etmek şer’î bir gerekliliktir. Peki, gasp edilmiş olan bir ülke ise bu durumda nasıl olur? Allah Subhanehu ve Teâlâ özellikle ülkeyi gasp edenlerle dostluk ilişkisi kurmayı haram kılmıştır. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır:

إنّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُم مِّن دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَن تَوَلَّوْهُمْ وَمَن يَتَوَلَّهُمْ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

“Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost (veli) edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir.” [Mumtehine 9] Filistin topraklarını gasp edenler normal bir topluluk/kavim değildirler. Bilakis onlar haklarında Kur’an’ın,لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا “İman edenlere en azılı düşmanlık besleyenler Yahudilerdir” dediği kimselerdir. Onlarla dostluk kurulması apaçık Kur’an naslarıyla çelişmektedir. Aynı zamanda Kur’an onları iktidar olmaları hâlinde insanlara zırnık dahi vermeyecek kimseler olarak vasfetmektedir. Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

أَمْ لَهُمْ نَصِيبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَإِذاً لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَقِيراً

“Yoksa onların, mülkten (yeryüzü saltanatından) bir hissesi mi var? Öyle olsa, insanlara bir çekirdeğin zerresini bile vermezlerdi.” [Nisa 53]

Bu ayet, onları dost edinmenin haram olduğunun, dost edinenlerin dünyada ve ahirette hüsrana uğrayacaklarının başkaca bir delilidir. Yahudi varlığı ile dostluk; dost edinenlere sadece hüsranlık ve Allah’ın rahmetinden mahrumiyet kazandırmıştır. Barıştan sonra Mısır ve Ürdün’e ne(ler) olduğu bunun kanıtıdır; geri kalmışlık ve fakirlik arttı, her yönüyle de gerilediler.

Yahudi varlığını tanımak/varlığını kabul etmek; sıkıntıların başı ve belaların esasıdır. Yine Yahudi varlığını tanımak normalleşmenin başlangıcıdır. Bu nedenle Mısır, Ürdün ve Filistin Yönetimi ile BAE, Bahreyn ve Türkiye arasında ihanet bakımından bir fark yoktur…

___

#Yüzyılınİhaneti