
Köklü Değişim Medya
Ekonomik krizin faturası halka kesiliyor. Seçimler öncesi rölantiye bırakılan zamlar, seçim sonrası seri halde yapılmaya başlanarak sağanağa dönüştü. Kamuoyu, dünyada petrol ve doğalgaz fiyatları düşerken, Türkiye’de zamlarla fiyatların yukarı yönlü hareketinin tezat içermesini sorguluyor. Vatandaş zamlar karşısında eriyen maaşlar ile nasıl geçineceğini düşünüyor.
Doğalgaz fiyatları 2018'den bu yana konutlarda yüzde 64 zamlandı. Sadece Ağustos ayı içerisinde doğalgaza yüzde 30 zam yapıldı. Kamuoyu yapılan bu zamları, hükümetin hazineye kaynak yaratma çabası olarak yorumluyor. Devlet bütçesindeki açığı zamlarla kapatma geleneği hiç değişmedi. Ekonomideki gidişat yeni zamları da tetikleyebilir.
Doğalgaza yapılan zamlar mevsim dolayısıyla henüz hissedilebilmiş değil.
Aralık 2017’den Eylül 2019’a kadar geçen süreçte doğalgaza konutlarda yüzde 64, büyük sanayi kuruluşlarına yüzde 120, elektrik santrallerine ise yüzde 110 zam geldi. Bu zamlar sadece hane halkının evde kullandığı doğalgazda değil, iğneden ipliğe her şeyin fiyatının zamlanmasına yol açacak. Yalnız doğalgaz ve akaryakıta yapılan zamlar, elektrik, çay, şeker, temel gıda, tüketim maddeleri ve diğer kalemlere de hemen yansıyor.
Küresel piyasalarla uyumlu olmayan bu zamların tek nedeni olarak bütçe açığı gösteriliyor zira hazinedeki 7 aylık açık 70 milyar TL’yi buldu. 2018’in aynı döneminde bu açık 45 milyar TL idi.
Yanlış politikalar ve ithalata bağlı kırılgan eknominin döviz karşısındaki zayıflığı ile kabaran fatura vatandaşa kesilmeye devam ediyor.
Dünyada İndirim, Türkiye’de Zam
2018'de Brent tipi petrolün varili 71,2 dolar iken, 2019'da bu rakam 65,2 dolara geriledi. 2020'de de 65 dolar olacağı tahmin edilmekte. Düşüş eğilimi sürerken zamlar vakıayla tezat içinde yarışıyor.
Hükümet kanadı zamları doların yükselişine bağlasa da, dolar düştüğünde bu zamların geri alınmaması soru işaretlerini doğuruyor.
En Ucuz Doğalgaz Türkiye’de Yalanı
Doğruluk Payı şirketinin yaptığı araştırmaya göre “Avrupa’da en ucuz doğalgaz Türkiye’de” iddiası bir yalan. Vatandaşın tepkisini azaltmak için öne sürülen bu iddia alım gücünü hesaba katmıyor.
BOTAŞ’ın açıkladığı güncel verilere göre, 2018 yılında Türkiye’de tüketilen doğalgaz miktarı yaklaşık 50 milyar metreküp. Bununla birlikte, döviz kurlarında yaşanan dalgalanmaların enerji sektörüne etkileri ise çokça üzerinde durulan bir durum. Bu konu ile ilgili daha önce de dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın bir iddiasını incelemiştik.
Avrupa’da doğalgaz kullanımına dair verileri Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) yayınlıyor. Eurostat’ın sitesinde doğalgaz fiyatları; yalnızca Euro ve yerel para birimleri üzerinden değil, satın alma gücü paritesine göre de değerlendiriliyor. Bu veriler içinde ülkeler arası kıyaslama yapmak için en ideal olanı, satın alma gücü paritesi üzerinden yapılan sıralama.
2018 yılının ikinci yarısına ait sanayi doğalgazına ilişkin verilere göre Türkiye, satın alma gücü paritesine göre en ucuz sanayi doğalgazı sıralamasında Avrupa ülkeleri arasında 27. sırada geliyor.

Konut doğalgazına baktığımızda ise yine satın alma gücü paritesine göre Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında en ucuz doğalgazı kullanan ülke değil, tam 15. sırada yer alıyor.

Satın alma gücü paritesine göre değerlendirdiğimizde, Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye kıyasla çok daha ucuz sanayi ve konut doğalgazı sağladığı görülüyor. Fiyatları baz alıp, vatandaşın alım gücünü Avrupa ülkeleri ile bir tutarak ortaya atılan “Avrupa’da en ucuz doğalgaz Türkiye’de” iddiasının tam bir aldatmaca olduğu anlaşılıyor.
Hizb-ut Tahrir Türkiye’den Zamlara Tepki
Üst üste gelen zamlara bir tepki de Hizb-ut Tahrir’den geldi. “Ekonomik Krizin Faturasını Zamlar İle Halka Ödetmek Zulümdür!” başlıklı basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“İktidar 1 Eylül’den itibaren geçerli olmak üzere doğalgaza %14,90 oranında yeni zam yaptı. Ağustos ayında yapılan %14,97 zam dikkate alındığında bir ay içerisinde doğalgaza yaklaşık %30 oranında zam yapılmış oldu. Böylece doğalgaza son bir yılda yapılan beş ayrı zam ile bu oran toplamda %53,8’i buldu. Hâlbuki 27 Mart 2019 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez "Hem doğalgaz hem de elektrikte önümüzdeki dönemde herhangi bir tarife değişikliği olmayacak. Vatandaşımıza hayırlı uğurlu olsun" diye konuşmuştu. Doğalgaz fiyatları dünyada son bir yılda %50 oranında düşerken, Türkiye’de her geçen gün yükselmektedir.
Bununla beraber zamlar sadece doğalgazla sınırlı kalmamıştır. Elektrikten suya, taksi tarifelerinden okul servisi ücretlerine, gıdadan akaryakıta ve toplu taşıma ücretlerine kadar her alanda gece yarısı tebligatları ile yeni zamlar yapılmaktadır. Kısa süre önce çay ve şekere %16, ulaşıma %25 ve akaryakıt ürünlerine değişik oranlarda zam yapıldığı açıklanmıştı. Yapılan bu zamlarla halk her geçen gün fakirliğe sürüklenmekte, vatandaşın alım gücü günden güne zayıflamakta ve nefes alamamaktadır.
Kapitalist sistemin başındaki yöneticilerin bilinen en belirgin ortak özellikleri halkı aldatmak ve verdikleri sözde durmamaktır. Bu özellik onların genlerine işlemiş, bu iş adeta onların uzmanlık alanları olmuştur. İşte bu yöneticiler her konuda olduğu gibi zamlar konusunda da halkı aldatmışlardır.
Aslında zam furyasının dalga dalga yayılması çok ta garipsenecek bir durum değildir. İktidar 31 Mart yerel seçimlerinden önce bu zamları planlamıştı, fakat seçimlerde yenilgiye uğramamak için zamları ertelemişti. Şimdi ise ertelenen bu zamlar bir bir hayata geçirilmektedir. Daha kötüsü yapılan zamlara güncelleme ya da düzenleme denilerek halk ile adeta dalga geçilmesidir.
İktidar bir taraftan halkın temel ihtiyaçları olan ısınma, ulaşım ve tüketim alanlarında %30 ile %50 arası oranlarda zam yaparken, işçi ve memur maaşlarına %4 gibi bir düzenleme yapmaktadır. Diğer yandan milletvekili ve bürokrat maaşlarına yüksek zamlar yapılmaktadır. Halk, ekonomik kriz ve fakirlikle mücadelede hayatta kalmaya çalışırken, devlet erkânı lüks, şatafat ve bolluk içerisinde bir hayat sürdürmektedir. Bunlar halkı hiç ama hiç umursamıyorlar, ihtiyaçlarına zerre miktarınca değer vermiyorlar, önem verdikleri tek şey sadece kendi hayatları ve çıkarlarıdır. Çıkarlarını her şeyin üstünde tutuyorlar, kısaca halkın derdi ile dertlenmiyorlar.
Bütün bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın ekonominin her geçen gün daha iyiye gittiğini, işlerin tıkırında olduğunu söylemeleri halkın aklıyla alay etmektir. Berat Albayrak’ın “enflasyon ve faizler düşecek, işsizlik azalacak” şeklindeki söz ve nutuklarının halk nezdinde artık hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Çünkü halkın kuru ekmekle kurduğu mütevazı sofralarına ne ejder meyvesi ne de seçim döneminde oy isteyen ikiyüzlü yöneticiler uğruyor. Yöneticilerin sofrasına ise fakirlik ve yoksulluk uğramıyor. Yani yöneticilerin dünyası ile halkın dünyası çok farklı. Yapılan zamlar ve ekonomik kriz yöneticilere değil halka dokunuyor ve halkı etkiliyor.
17 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın tatbik etmeye çalıştığı kapitalist sistem krizlerin ve başarısız ekonomi politikaların faturasını yüksek zamlar ile halkın sırtına yüklüyor. Bu zulümlerden bir zulümdür. Kapitalist sistemin uygulayıcısı olan yöneticiler çok iyi bilmektedirler ki, bu sistem içerisinde krizlerin ve sorunların bir çözümü yoktur. Buna rağmen yöneticiler insaf ve merhametten yoksun bu zulüm sistemini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Şunu asla unutmamalılar kapitalist ekonomik sistem devam ettiği sürece bu ve benzeri zulümler devam edecek ve asla son bulmayacaktır.”


