Köklü Değişim Medya
HÜDA PAR Kadın Kolları 28 Şubat yargı mağduru ailelerine yönelik kahvaltı programı ve basın toplantısı düzenledi. Programa parti yetkilileri, 28 Şubat mağduru aileler ile birlikte Köklü Değişim Kadın Kolları ve Hizb ut Tahrir yargılamaları mağduru aileler de katıldı.
<iframe width="650" height="390" src="https://www.youtube.com/embed/KExNlowraVI" frameborder="0" allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen></iframe>
İstanbul HÜDA PAR Kadın Kolları Başkan Yardımcısı Esra Türk; son 2-3 yılda Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Adalet Bakanı ve hükümetin çeşitli kademelerdeki yetkililerine ulaşılıp mağduriyetlerin dile getirilmesine rağmen hiçbir somut adım atılmadığını ifade etti.
Bu programın amacının da “acı ve hüzünleri paylaşmak temelli” olduğunu açıkladı ve “Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına sesleniyoruz. Bu sesleniş suçlu birinin pişmanlık hali ile af dilemesi değil, aksine tekrar yargılanarak suçsuz olup olmadığının ortaya çıkması içindir.” dedi.
Programda davetli mağdur ailelerinin yakınları da söz aldı. Eşi Hizb ut Tahrir davasından haksız yere ceza alan Kübra Duman, öncelikle Müslümanların dertleriyle dertlenip onların sıkıntılarına problemlerine ilgi gösteren herkese teşekkür ederek söze başladı. Duman, eşinin de Yargıtay’ın haksız hukuksuz bir şekilde toplamda 660 yıllık bir cezayı onadığı 105 Hizb-ut Tahrirli’den bir tanesi olduğunu ifade ettikten sonra şöyle devam etti:
“Şunun net bir şekilde bilinmesini istiyorum ki, el-Adl olan Allah’ın insanlığa gönderdiği hayat nizamı olan İslam’ın dışında hiçbir beşeri sistemin adil olma ihtimali yoktur ve asla da olmayacaktır. Kapitalizm gibi tüm beşeri sistemlerin ve onların uygulama şekli olan demokrasi gibi safsataların insanlığa huzur ve adalet getirmeyeceği gibi insanlığı her daim felakete sürüklemiş ve sürüklemeye devam edeceği gün gibi aşikârdır. Demokrasinin sözde fikir hürriyetinin nasıl bir yalan olduğunun –koca bir yalan olduğunun– ispatı şu yaşadıklarımızla bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Her türlü şiddeti reddeden, asla ve kat’a teröre bulaşmamış, hatta terörün tanımına zerre kadar dahi uymayan bu insanları yüzlerce yıllık cezalara mahkûm edip onları eşlerinden ailelerinden, çocuklarından ve toplumdan koparmak ancak İslam dışı sistemlere yaraşır bir adalet anlayışının ürünüdür.
Şu an hepsi cezaevlerinde tutuklu olan “FETÖ”nün hâkimleri, yargıçları savcıları tarafından cezalandırılan sadece eşlerimiz değil, onlarla birlikte biz aileleri de aynı cezaya mahkûm edilmiş durumdayız. Bu tarz ağır cezalar en temelde, en nihayetinde insan fıtratına aykırıdır. Dolayısıyla insanın normal yaşantısını elinden almış insanların hayatlarını çalmışlardır… Bu hırsızlıktır… Bu kanun hükmünde kararnameyle çok kolaylıkla çözülebilen bir sorun iken bu insanlara bu zulümler niye reva görülüyor? En azından bunun açıklamısını yapsınlar bize! Bizim küçücük çocuklarımızın, hadi biz eşleri olduğumuz için çekiyoruz bu zulümleri ama hem Allah nazarında hem kul nazarında günahsız olan sabi sübyanların bu gibi mağduriyetleri yaşaması ne kadar revadır? Nasıl oluyor da Müslümanlara bu kadar zulmü reva görüyorlar? Tek suçları İslami daveti taşımak olan bu insanların, daveti taşırken de, mahkemelerdeyken de nasıl ki başları dik, alınları açık ise, bundan sonra da öyle olacaktır. Onlara ve biz ailelerine bu zulmü reva görenler ise tarihin çöplüğünde zalim olarak yerlerini alacaklardır.
Şunu da söylemek istiyorum: Bu zulme maruz kalanlar sadece Hizb ut Tahrirli olarak benim eşim ve arkadaşları değildir. Bu zulme maruz kalan haksız hukuksuz bir şekilde yargılanıp 28 Şubat Mağdurları olarak bildiğimiz, onlarca yıl hayatının baharında içerde çürümeye mahkûm edilen kardeşlerimiz ve geçtiğimiz haftalarda yine çirkin bir operasyonla cezaevlerinde tutulan Furkan Vakfı mensupları kardeşlerimiz ve daha nice Müslümanlardır…
Ümidimiz odur ki; “Allah’ın Adaleti” tez zamanda tecelli edecektir ve tüm Müslümanlar bu esaretten kurtulacaktır. Hasbunallah ve niğmel vekil.
Programda ayrıca davetli diğer mağdur ailelerinin yakınları da söz aldı. Henüz 17 yaşındayken sırf camide Kur’an dersi aldığı için tutuklanıp işkence gören Mesut Tunce’nin annesi Leyla Tunce işkence sonrası oğlunu tanıyamadığını anlattı.
Yine Ahmet Şat'ın ablası Zeynep Durmaz da kardeşinin ve kayınbiraderinin de “FETÖ” kumpası mağdurları olduğunu anlatırken, çok ağır işkencelere maruz kaldıklarını anlattı ve “İşin ilginç tarafı işkenceciler, namazı kaçırdılar diye tekrar onlara işkence ediyordu. Nasıl olur da namaz kılan biri diğer namaz kılana işkence edebiliyor ve neyin adına?" diye sordu.
Yasin Demir'in eşi Semiha Demir, eşinin ciddi hastalıklarına rağmen serbest bırakılmadığını ve doktor raporlarıyla tekrar cezaevine gönderildiğini ifade etti ve “Sırf İslami kişiliklerinden dolayı mahkûm edildiler. Elhamdülillah alnımız açık, başımız dik. Kim sorarsa eşim İslami davadan içeride diye gururla söylüyorum." diye ekledi.
Ayrıca 28 Şubat mağdurlarından Nuray Canan Songül, “Ne o dönemde hakkımızı savunabildik ne de sonrasında. Söz konusu “FETÖ”nün ortakları olan darbeci paşalar olunca bir şekilde hakları iade ediliyor ve üstüne tazminat alıyorlar. Bugün bunlardan bahsediyor olmak gerçekten çok üzücü." şeklinde konuştu.
Program hep birlikte yapılan duayla sonlandı.