Köklü Değişim Medya
Bilindiği üzere %25’lik MTV zammı şokunu atlatamayan Türkiye halkı, dün de akaryakıta yapılan zamla sarsıldı. Cumhuriyet kutlamalarının hemen ardından yapılan zamlarla birlikte dört günde iki kez zam gören akaryakıt, %92’sini ithal eden bir Türkiye Cumhuriyeti için halkı soyma araçlarından birisi.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti, peş peşe gelen akaryakıt zamları ve vergi artırımlarının ardından bir basın açıklaması yayımladı. Basın açıklamasında, vergi zulmü altında halkın iflahının kurutulduğu bir dönemde yapılan zamlar hakkında “29 Ekim Cumhuriyet Resepsiyonunda “IMF’nin kendilerinden borç istediğini” belirterek zenginlik imajı verenlerin hemen ertesi gün akaryakıt fiyatlarına zam yapması, sözün değil de eylemin ne denli doğru olduğunun göstergesidir.” denilerek Hükümet’in ikiyüzlü tavrı eleştirildi.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti tarafından yayımlanan basın açıklamasını istifadenize sunuyoruz:
Akaryakıt Zamları ve Yüksek Vergiler Kapitalist Devletin Zulmüdür
Yüksek vergilerden dolayı ezilen halk, son günlerde akaryakıta gelen zam ile adeta perişan edilmektedir. Hükümet, üretim yaparak veya üretim kapasitesini artırarak değil mevcut ürün ve vergilere zam yapıp ek yeni vergiler koyarak bütçe açığını kapatmaya çalışmaktadır. Gayri Safi Milli Hasıla’nın önemli bir kısmının vergilerden oluştuğu Türkiye’de, yoksulluk mücadelesi veren halk bu kapitalist sistemde adeta müşteri olarak görülmekte ve devletin en önemli gelir kapısı olmaktadır. Lakin devlet devasa şirketlerin ve spor kulüplerinin vergi borçlarını silerken, hayatta kalma savaşı veren mazlum halka doğrudan ve dolaylı vergilerle müsamaha göstermemekte ve böylece müşteriler arasında ayrım da yapmaktadır.
29 Ekim Cumhuriyet Resepsiyonunda “IMF’nin kendilerinden borç istediğini” belirterek zenginlik imajı verenlerin hemen ertesi gün akaryakıt fiyatlarına zam yapması, sözün değil de eylemin ne denli doğru olduğunun göstergesidir. Hükümetlerin türlü kurnazlıklarla halkın cebindeki parayı gasp etmesinin en bariz örneklerinden birisi, akaryakıt zamlarının otomatiğe bağlanmasıdır. 26 Ekim’de mazota 13, benzine ise 9 kuruş zam yapılmasına rağmen, 30 Ekim tarihinde bu defa mazota 18, benzine ise 12 kuruş zam yapıldı. Bir ay içerisinde peş peşe yapılan zamlarla mazotun litre fiyatı 4,97 liraya, benzinin litre fiyatı ise 5,5 liraya çıkmış oldu. Yani AK Parti hükümeti zamlara doymadı!
Ey Müslümanlar! Günlük yaklaşık 800 bin varil petrol tüketen Türkiye, bu petrolün %92’sini ithal etmektedir. Bugün varil petrol fiyatı 60 dolardır. Türkiye günde yaklaşık 45 milyon dolar tutarında petrol ithal etmektedir. Günde 45 milyon dolara alınan petrolün maliyetine rafine, işletme ve bayi kârları da eklendiğinde bu rakam 65 milyon dolara çıkmaktadır. Fakat devlet bu petrolün günlük satışından 100 milyon dolar kâr elde etmektedir. Bu rakam yıllık yaklaşık 36 milyar dolara tekabül etmektedir. Bu haliyle Türkiye petrolden aldığı vergiler ile adeta petrol üreticisi bir ülke kadar gelir elde etmektedir! Türkiye petrol yatağı bulamamıştır ama hiç tükenmeyen vergi yatağını bulmuştur!
Ey Müslümanlar! Bugün dünya petrol fiyatlarının büyük ölçüde düşmesine rağmen neden Türkiye’de petrol ürünleri zamlanmaktadır? 2014 yılında 1 varil petrolün fiyatı 115 dolar iken, 2015’de bu fiyat 27 dolar seviyelerine kadar inmişti. Petrolün varil fiyatı yaklaşık %70 oranında düşmesine rağmen, Türkiye’de petrol fiyatları sadece %15 düşmüştü. 2016 yılında küresel piyasalarda varil/petrolün fiyatı 50 dolar seviyelerinde iken, Türkiye’de Ekim 2016 itibariyle mazotun litresi ortalama 3,96 lira, benzinin ise 4,65 lira civarındaydı. Eğer IMF’ye borç verecek kadar zengin bir ülke konumuna geldiysek neden günlük hayatı doğrudan etkileyen petrol ürünlerinde bu denli adaletsizlik yapılmaktadır? Niçin devlet zenginleştiği halde halk devamlı fakirleşmektedir? Bunun neresi adalet, neresi kalkınmadır? Bu haliyle AK Parti hükümetleri selefleri olan diğer hükümetlerden farksızdır?
Ey Müslümanlar! Sizleri bu zulümlerden sadece İslâm kurtarabilir. Zira Müslümanların topraklarında çıkan petrol birkaç aç aileye değil, ümmete aittir. İslâm’daki iktisat nizamına göre ise vergi sadece zenginlerden alınır. Öyleyse İslâm’ı yeniden hayata hâkim kılacak olan Râşidî Hilâfet’in ikame edilmesi şeri hüküm açısından farz olduğu gibi, iktisadi açıdan da kaçınılmazdır.