Hakan Fidan’dan, İşgalci ‘İsrail’in Emniyetine Vurgu
18 Kasım 2025

Hakan Fidan’dan, İşgalci ‘İsrail’in Emniyetine Vurgu

Köklü Değişim Medya

Hakan Fidan, ABD ve Türkiye için “Suriye'nin, ‘İsrail’ için bir tehdit olmaması” en büyük birincil mesele olduğunu ifade etti.

Dışişleri Bakan Hakan Fidan, bir televizyon programında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Suriye ile ilgili açıklamalarında, “Şimdi Amerikalıların ve bizlerin de en büyük şu anda birincil meselesi ‘İsrail'in Suriye için bir tehdit olmaktan çıkmasını sağlamak ve Suriye'nin de ‘İsrail’ için bir tehdit olmaması” olduğunu beyan ederek işgalci Yahudi varlığına yönelik tehditleri ortadan kaldırmaya çalıştıklarına işaret etti. Fidan, yaptıkları icraatlarla ış politikada aranan aktör konumunda olduklarını söyledi. Gazze’deki ateşkes sürecine de değinen Fidan, önceleri çokça kullandığı “garantörlük” ifadesinin aslında bir işlevinin olmadığını açıkladı.

Suriye Cumhurbaşkanı ile aynı gün ABD’de görüşmelerde bulunan ve birlikte toplantılar katılan Fidan, "Öncelikle tabii şunu ifade etmek gerekiyor. Washington'a Beyaz Saray'a davet edilen Cumhurbaşkanımızın önderliğindeki Türkiye. Türkiye'nin son yıllarda ortaya koyduğu dış politikadaki performans, güvenilir ortak olma özelliği, birçok konuda Türkiye'yi iş birliği aranan bir aktör haline getirmiş durumda." dedi.

Fidan, eylülde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya geldiğini hatırlatarak, yapılan görüşmelerde Türkiye-ABD ikili ilişkileri ve bölge ilişkilerine ilişkin çok ciddi konuların konuşulduğunu söyleyerek bölgede Washington ile koordineli hareket ettiklerine işaret etti.

ABD'deki temaslarda, iki ülke ve bölge açısından, küresel barış ve istikrar açısından önemli olan konuların tekrar gündeme geldiğini aktaran Fidan, Türkiye'nin menfaatlerini daha iyi koruması, ilerletmesi için bu konularda belirli bir anlayış birliğinin, koordinasyonun sağlanması gerektiğini de belirtti.

Fidan, Beyaz Saray'da yetkililerle yapılan görüşmelerde Suriye meselesi başta olmak üzere Filistin, Ukrayna gibi ağırlıklı konuların görüşüldüğü detayını paylaştı.

"Suriye'de Türkiye'nin emeği, ortaya koyduğu çaba gerek istikrar, gerek mültecilerin geri dönüşü için bu yeni yönetimin uluslararası meşruiyet sağlaması için ortaya koyduğu çaba, tarihte örneğine az rastlanır çabalardan biri" ifadesini kullanan Fidan, bölgeyi yakından takip eden ülkelerin, Türkiye'nin burada aslında ne kadar ahlaki ve onurlu bir dış politika izlediğini gördüklerini söyledi.

Birincili Mesele Suriye’nin, İşgalci ‘İsrail’e Tehdit Olmaktan Çıkarılması

PKK/YPG konusunun, Amerikalılarla konuştukları önemli bir konu olduğunu vurgulayan Fidan, Suriye sahasına ilişkin olarak şunları söyledi:

"Belli bir anlayış birliği içerisinde bunun ilerletilmesi gerekiyor. Biliyorsunuz, Amerikan sistemi içerisinde bölgeye angaje olurken, özellikle DAEŞ'le mücadele bahanesi üzerinden, burada oluşturulmuş belli mekanizmalar, belli siyasi yatırımlar ve belli bir perspektif var önceki iktidarlar döneminden bugüne kadar taşınmış. Şimdi bunu geriye doğru sardırmak, belli bir noktada bütün aktörlerin menfaatine olacak şekilde nihayetlendirmek bir dikkat, intizam ve sabır istiyor.

Burada Şam'la YPG arasındaki görüşmelerin gidişatı önemli. Bu görüşmeler bir ara inkıtaya uğradı malumunuz, özellikle İsrail'in güneye müdahalesinden sonra, bölgede olan birtakım gelişmelerden dolayı inkıtaya uğradı. Şimdi Amerikalıların ve bizlerin de en büyük şu anda birincil meselesi ‘İsrail'in Suriye için bir tehdit olmaktan çıkmasını sağlamak ve Suriye'nin de ‘İsrail’ için bir tehdit olmaması ve herkesin birbirinin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine dikkat ettiği bir yer. Şu anda Suriye'nin topraklarının bir kısmı işgal altında, bu işgalin son bulması gerekiyor ve Suriye'nin geri kalanını tehdit eden bir yaklaşım içerisinde de olunmaması lazım. Amerika'nın Suriye'deki düzeni, refahı ve istikrarı desteliyor olması fevkalade önemli.

YPG'nin Şam ile yürüttüğü görüşmelerin belli bir noktaya evrilmesini bekliyoruz, yürütülen müzakereler var, Amerikalılarla yapılan görüşmeler var, bizim yaptığımız görüşmeler var, bunların bir noktada bir yere evrilmesi için çalışıyoruz. (Şam yönetimi ile YPG arasındaki görüşmeler) Duraksamaları getiren hususların başında, YPG'nin zaman zaman rotasından şaşıp yeni bir bölgesel krizden kendisine fırsat arayışı içinde olma durumu da var."

Fidan, Suriye'nin güneyinde, özellikle Dürzilere yönelik bir ‘İsrail’ provokasyonunun söz konusu olduğunu söyledi.

"(Suriye Cumhurbaşkanı) Ahmed Şara'nın ve arkadaşlarının, Birleşmiş Milletler Terör Örgütü listesinden çıkartılması çok önemli bir diplomatik hamleydi." diyen Fidan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerine teşekkür etti.

“Gazze’ye Asker Göndermeye Hazırız”

ABD planı çerçevesinde Gazze'ye asker gönderme konusunda Türkiye'nin pozisyonuna ilişkin açıklamalarda bulunan Fidan, şöyle devam etti:

"Başkomutanımız Cumhurbaşkanımız, orduların nihayetinde hareket emrini verecek makam. Buradaki oluşan irade, gerekli şartların oluşması durumunda, Türkiye, Gazze'de elini taşın altına koymaya hazırdır ve asker gönderme de dahil olmak üzere her türlü konuda üzerine düşeni büyük bir sorumluluk duygusu ile yapacaktır. Bu bizim uluslararası topluma, bu konuda verdiğimiz en net mesaj. Bunu ortaklarımıza da söylüyoruz, dostlarımıza da söylüyoruz, ilgili aktörlere de söylüyoruz.

Şimdi yalnız burada şöyle bir süreç devam ediyor. Onu yakından takip ediyordur ilgili arkadaşlarımız. Şu anda üzerinde tartışılan, konuşulan bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karar taslağı var. Bu taslak değişiyor, evriliyor, tartışılıyor. Sözünü ettiğiniz istikrar gücü, esas itibarıyla Trump Barış Planı'nda yer almakta olan iki kurumdan biri. Bunun hayata geçerken hangi net yetkilere sahip olacağı ve işleyişi nasıl olacağı konusuna ilişkin bir uluslararası hukuk metni teşkil edecek bir karar taslağı üzerinde tartışılıyor."

Gazze'deki Ateşkes

Fidan, Gazze'de Barış Komisyonu ve Uluslararası İstikrar Gücü'nün hayata geçeceğini, buna yönelik tartışmaların devam ettiğini, Amerika'nın bu konuda yaptığı çalışmaların olduğunu ve Türkiye ile istişare içerisinde olduklarını, taslakların sürekli olarak evrildiğini söyledi.

"İstikrar gücüyle ilgili erken çalışmalar başlatılmış durumda. Amerikalıların koordine ettiği ve ‘İsrail'le birlikte kurduğu bir Sivil-Askeri İşbirliği Merkezi var." diyen Fidan, Amerikalıların Trump üzerinden barış anlaşmasına sahip çıktıkları için sürecin önüne çıkan engellerin çözülmesi amacıyla bir mekanizma geliştirdiklerini ve bunun sahiplenme açısından önemli bir adım olduğunun altını çizdi.

Fidan, barış anlaşmasını ilerletme konusunda koordinasyonu sağlayacak mekanizmaları hayata geçirme iradelerinin sürdüğünü, bu kapsamda askeri makamlar arasında yakın diyaloğun devam ettiğini dile getirdi.

Fidan, Gazze’de Garantör Olmadıklarını Açıkladı

Şarm el-Şeyh'te ateşkesin hayata geçmesi için yapılan müzakerelerde rol aldıklarını hatırlatan Fidan, "Mısır, Katar ve Türkiye. Herkes üzerine düşen rolü oynayarak bu ateşkesi hayata geçirmeyi mümkün kıldı. Şimdi bu dört ülkenin imza attığı oradaki deklarasyonda aslında bir garantörlükten ziyade, yani biz bunun sağlayıcıları olarak bu türden bir niyetin arkasında durmaya devam edeceğiz ve bu ateşkes anlaşması bizim desteklediğimiz, desteklemeye de devam edeceğimiz bir anlaşma. Klasik manada bir garantörlük vermiyor bu" ifadeleriyle Hamas’ı masaya çağırırken sürfekli tekrara edilen garantörlüğün işlevsiz olduğunu kamuoyuna duyurdu.

Gazze’de Yönetimin Devredilmesi

Fidan, Gazze'nin gündelik yönetilmesini sağlayacak apolitik bir komitenin kurulmasının söz konusu olduğunu belirterek, Hamas'ın, Gazze'nin yönetimini bu Filistinli komiteye devretmeye hazır olduğunu deklare ettiğini ifade etti.

Batı'da Hamas'ın silahsızlandırılmasının çok gündemde olduğunu, konuşulduğunu vurgulayan Fidan, şunları söyledi:

"Biz kim olursa olsun faile değil fiile bakıyoruz. Yani zulmü kim işlerse işlesin biz kınıyoruz. Olay Filistin'in savunmasına geldi mi direnişe geldi mi, işgal devam ettiği sürece, zulüm devam ettiği sürece buna mukabil bir silahlı direniş olacak. Bu Hamas olmazsa başkası, başkası olmazsa başkası. Bu işgale karşı koymanın doğasında olan bir şey. Her Filistinli üzerine düşen şeyi yapacaktır. Bunu Batılılar da biliyor herkes biliyor. Bizim burada söylediğimiz şey şu; olayı Hamas'ın silahsızlanması üzerinden başlatmak değil, işgali sona erdirici, zulmü hafifletici ve yok edici bir mekanizmanın ortaya konulması. Bu mantığın iyi anlatılması gerekiyor.

Hamas'ın sanki DEAŞ gibi bir terör örgütü olarak nitelendirilmesi sonucunda ortaya çıkan bir tepkisellik var. Bu tepkiselliği politikaya dönüştürme hamleleri var. Bizim de tabii bu retoriği, yapı çözümüne tabi tutmamız gerekiyor. Yani retoriği çözümleyip tekrar oluşturmamız gerekiyor. Aslında diplomaside en fazla yapmaya çalıştığımız şey de bu. Oluşmuş yanlış algıları ilk önce çözümleyip, bozup, sonra yenisini oturtturma meselesi. Burada da ben yani bu mekanizmaların anlatıldığı zaman buna 'ya bu böyle değil' diyen adam da duymadım. ‘İsrail'in işgalini yok edecek, iki devletli çözümü mümkün kılacak bir yol haritasının da Filistinlilere verilmesi gerekiyor. Yani bu insanlar silahı ben seviyorum diye ellerine silah alan insanlar değil. Hatayı kim yaparsa, sivilleri kim öldürürse biz faile bakmıyoruz, fiile bakıyoruz. Batılılar gibi değil. Batılılar seçiciler o konuda. Fiile bakmıyorlar, faile bakıyorlar."

CAATSA Yaptırımları

CAATSA yaptırımlarına da değinen Fidan, 25 Eylül'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump'ın Beyaz Saray'da bir araya geldiklerini hatırlatarak, "Sayın Trump bir irade beyanında bulundu. Cumhurbaşkanımıza olan saygısı, güveni, yani bunu hiç böyle düşünmeden dedi ki, 'Bu CAATSA bizim aramızda olmaması gereken bir şey, bunu kaldırmamız lazım.' Ve bunun talimatını da kendi bürokrasisine verdi" dedi.

Fidan ayrıca, “Sayın Trump'ın bu konuda verdiği talimat var, koyduğu irade var. Bu konu takip ediliyor, biz de takip ediyoruz. İnşallah en kısa sürede çözeceğiz” detayını paylaştı.

Bilindiği üzere Ankara, “dost ve müttefik” olarak nitelediği Washington’ın uyguladığı yaptırımlar yüzünden F-35 programından çıkarılmıştı. Ankara bu yaptırımların kaldırılması için büyük çaba sarf ederken Trump da bazı istediği şeylerin olduğunu söylemişti.

Ukrayna Savaşı

Ukrayna savaşın bitmesi gerektiğini ifade eden Fidan, şöyle devam etti:

"Çünkü bir, olay yıpratma savaşına dönüştü. Kimsenin aslında çok fazla bir şey kazandığı yok. Tam tersine savaşı bir şey kazanmak için yapıyorsunuz, iki taraf da birbirini yok etti. Avrupa tarafı burada aktif savaşın içerisinde asker göndererek bulunmuyor ama parasıyla, desteğiyle sürekli savaşın içinde ve yüklendiği maliyet var. Rusya'ya abluka uyguluyorsunuz, enerjisini almıyorsunuz, ticaret yapmıyorsunuz. Rusya gibi bir güçle bütün bunlardan mahrum kalıyorsunuz. Bunun getirdiği bir maliyet var. Bu maliyetin iktidarlara ürettiği siyasi maliyet var. Biliyorsunuz savaş başladığından beri olan seçimlerin hepsinde Avrupa başkentlerinde teker teker iktidarların değiştiğini görüyoruz."

Fidan, Avrupa ülkelerinde de silahlanmayla ilgili çalışmalara başlandığında bütçelerinde birçok kalemde kesintiye gitmek zorunda kalınacağını hatırlatarak, "Vergilerde artış göreceksiniz, maliyetlerde yükselme göreceksiniz. Ve böyle de oluyor. Şimdi bu partilere, yönetimlere fatura çıkartıyor. Siyasi maliyet çıkartıyor. Bu devam ettirilebilir bir şey değil." dedi.

KKTC’de Provokasyon Yapanlar

KKTC içinde ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde (GKRY) zaman zaman ortaya çıkan provokasyonlara ilişkin soruya yanıt veren Fidan, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de aslında bulunan bazı kesimlerin provokasyon yaptığını biz uzun zamandır görüyoruz. Gerçekten standart bir Rum'un çok daha ötesinde Türk düşmanlığı yapan, Türk tarafında olan, kendine Türk diyen insanlar da var." ifadelerine yer verdi.

Fidan, bunların marjinal, belli çıkar odaklarının ağlarında var olan gruplar olduğunu belirterek, "Yolumuza devam edeceğiz burada. Kıbrıs Türkünün, eşit egemen varoluş hakkını kimse alamaz. Yani adada (Kıbrıs Türk halkının) ikinci sınıf statüye düşürülmesine, kendileri de izin vermez, garantör ülke olarak biz de izin vermeyiz. Ya eşitlik içinde var olunur ya da olmaz. Şu andaki iki devletli çözüm olarak tanımladığımız bizim, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını esas alan yapı, her iki tarafın da eşitliğini garanti altına alan ve sorun çıkarmayan en iyi yapı" dedi.

Bakan Fidan, Rum-Yunan propagandasından dolayı uluslararası toplumun bunu benimsemesinin, "başka bir çözüme de sıcak bakıyorlarmış imajını, illüzyonunu vermelerinin tarihi bir yanılsama" olduğunun altını çizdi.

Fidan, şunları söyledi:

"Şu anda adanın kuzeyinde Türkler yaşıyor, güneyinde Rumlar yaşıyor ve Türk askerinin varlığından dolayı da 74 yılından itibaren de bir kişi bile burnu kanamadan hayatına devam ediyor. Gerçekten bir barış operasyonu diyorduk, bir propaganda için barış operasyonu değil, bunun getirdiği barış ve huzur ortamından en fazla Rumlar istifade ediyorlar aşağıda.”