Filistin’e İngiliz Cenderesi: ‘Balfour Deklarasyonu’ 100. Yılında!
02 Kasım 2017

Filistin’e İngiliz Cenderesi: ‘Balfour Deklarasyonu’ 100. Yılında!

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

İngiltere Başbakanı Theresa May, "İsrail’in kurulmasında sahip oldukları rolden dolayı gurur duyduklarını ve Balfour Deklarasyonu'nun 100. yıl dönümünü gururla kutlayacaklarını" söyledi.

Balfour Deklarasyonu...

Bu belge yayınlandığı günden bu yana Ortadoğu, Filistin ve Filistinli Müslümanlar, hiçbir zaman huzur bulmadı. Milyonlarca Filistinlinin işgal altında ya da mülteci konumunda yaşamasına neden olan süreç belki çok daha önce başlamıştı ancak bu belge 1948'de "İsrail" devletinin kurulmasına giden sürecin mihenk taşı olarak kabul ediliyor. Filistinliler bu belge için "Balfour'un sözü" diyor. Onlar için 1948'de "İsrail"in kurulduğu gün "Nekbe" yani "Büyük felaket" günü. Ancak çok iyi biliyorlar ki Büyük Felaket, 1948 yılında başlamadı ve hala da bitmedi.

İngiltere'nin “İsrail” Hayali

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp, Filistin'de İngiliz manda yönetiminin kurulmasından sonra, sömürgeci İngiliz güçler Filistin topraklarında Siyonist bir devlet kurma planını uygulamaya başladı. Aynı dönemde Siyonist hareket sömürgeci güçler üzerinde Yahudilerin Filistin'e kitlesel göçünü desteklemeleri ve Siyonistlerin toprak talebini tanımaları yönünde lobi faaliyetleri yürütüyordu. 1917'de yayınlanan Balfour Deklarasyonu İngilizlerin Filistin'de ulusal bir Yahudi devletinin kurulmasını desteklediğini ilan ediyordu. Deklarasyon dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un İngiliz Siyonist hareketinin önderi Baron Rothschild'e yazdığı bir mektuptu. 1914 yılında Siyonist olan dönemin İngiliz başbakanı David Lloyd George da mektubun arkasında durdu.

Gasıp Yahudilere vaadedilen topraklar için daha önce hiç dillendirilmemiş "ulusal ev" tanımı kullanılmıştı. Filistinlilerin ise İngiliz yönetimi altında kalması planlanıyordu ki bu bağımsız bir Filistin'i imkansız hale getiriyordu. Mektupta İngiltere'nin bu amacın gerçekleşmesi için elinden gelen çabayı göstereceği belirtiliyordu. Siyonistler için bu açık bir zaferdi. Deklarasyon sonrası özellikle doğu Avrupa'dan Yahudi göçü hızlandı. Gasıp Yahudilerin başlattığı göç hareketi Filistinlilerin sert direnciyle karşılaştı. Siyonist yerleşimler için Yahudilerin toprak satın almasıyla on binlerce Filistinli yerinden yurdundan edildi.

Tüm süreç İngiliz desteğiyle yürütülüyordu. Kudüs'teki Filistin yönetimi toprak sorunuyla ilgili görüşmeleri sürdürme konusunda ısrar ederken, 1936'dan itibaren Filistin’de, İngiliz emperyalizmi ve Gasıp Yahudilere karşı bir isyan başladı. 1939 yılında İngilizler isyanı bastırdı. Filistinliler kendilerini iki düşmanla birden savaşırken buldular: Sömürgeci İngiliz güçler ve Gasıp Yahudi milis güçleri.

İngilizler başta Yahudilerin Filistin'e kitlesel göçünü desteklemiş olmasına rağmen, daha sonra Filistin direncini yumuşatmak amacıyla ülkeye gelecek Yahudi sayısına sanal sınırlama getirdiler. Filistinlilere karşı Siyonist saldırılar arttıkça, İngilizler Filistin sorununu yeni kurulan Birleşmiş Milletler'e devretmeye karar verdi.

Ya Terk Et, Ya Öl!

Kasım 1947'de, İngilizlerin desteği ile BM Genel Kurulu Filistin'in biri Yahudi, diğeri Filistin devleti olarak ikiye bölünmesini öngören bir plan teklifinde bulundu. Filistin'de birçoğu henüz birkaç yıl önce Avrupa'dan gelen Yahudiler, nüfusun üçte birini oluşturuyordu ve tarihi Filistin'in %5,5'inden bile azının kontrolünü ellerinde bulunduruyordu. Ancak BM'nin teklifine göre Filistin'in %55'ine sahip olacaklardı. Filistinliler plana karşı çıktılar.

Siyonist hareket ise Filistin topraklarında bir “İsrail” düşüncesini meşrulaştıracağı için planı kabul etti. Fakat onlar da teklif edilen sınırları kabul etmeyip Filistin'in daha büyük bir kısmını işgal etmek için mücadeleye devam ettiler. İngiliz mandasının etkili olduğu Filistin'de, “Gasıp Yahudiler” onlarca köy ve şehri ele geçirdi. Organize soykırımlar gerçekleştirdiler. “Gasıp Yahudilerin” saldırıları karşısında Filistinliler, ya topraklarını terk edeceklerdi ya da öleceklerdi.

"İsrail"in İlanı

14 Mayıs 1948 tarihi yaklaştıkça, Gasıp Yahudiler, Filistin topraklarını ele geçirme çabalarına hız verdiler. Nisan 1948'te İşgalciler en büyük Filistin şehirlerinden biri olan Hayfa'yı ele geçirdi. Daha sonra gözlerini Yafa'ya çevirdiler. İngiliz güçlerinin ülkeden resmen ayrıldığı gün Yahudilerin o dönem ki lideri David Ben Gurion “İsrail"in kuruluşunu ilan etti. Filistinliler bir gecede devletsiz kaldılar. İngilizlerin ardından dünyanın iki büyük gücü ABD ve Rusya “İsrail"i dakikalar içinde tanıdı. “Gasıp Yahudiler”, Filistinliler üzerindeki etnik temizlik kampanyalarına devam edince, komşu Arap ülkeler ve Yahudi devleti arasında “İsrail"i meşrulaştırmak adına sözde bir savaş patlak verdi.

BM, İsveçli diplomat Folke Bernadotte'yi Filistin arabulucusu olarak tayin etti. Bernadotte Filistinlilerin çektiği acılara dikkat çekti ancak İsveçli diplomatın devam eden etnik temizliği sona erdirme ve barışçı bir çözüm getirme çabaları Eylül 1948'te bir suikast sonucu öldürülmesiyle sona erdi. 1949 yılına kadar 700 binin üzerinde Filistinli Müslüman mülteci durumuna düştü ve 13 binden fazla Filistinli Müslüman da Gasıp Yahudiler tarafından öldürüldü. BM, öldürülen Bernadotte'nin yerine Amerikalı yardımcısı Ralphe Bunche'yi atadı. Görüşmeler, işbirlikçi Arap liderler tarafından Gasıp Yahudilere daha fazla Filistin toprağı verilmesiyle sonuçlandı. "İsrail", Mayıs 1949'da BM'ye kabul edildi ve Filistin topraklarının %78'i üzerindeki hakimiyeti tescillenmiş oldu. Kalan %22'si ise hala işgal altındaki Gazze Şeridi ve Batı Şeria olarak şekillendi.

Aradan geçen zulüm yüz yılına rağmen bölgede acı dinmiyor. "İsrail", yeni yerleşim alanlarıyla tüm Filistin'i işgale, Filistinli Müslümanları evsizleştirmeye, işgal altında yaşayanları işkence ve abluka altında yokluk içinde bırakarak eziyet etmeye devam ediyor. Yüz binlerce Filistinli Müslüman, mülteci kamplarında eve dönmeyi bekliyor.

Bunca acıya şahit olup, kulaklarını ve gözlerini kapatmayı tercih eden Müslümanların yöneticileri ise son 100 yıldır aynı şeyi yapıyor.

Sadece izliyor.