Feylaku’ş Şam Lideri Abdurrahim: 'Garantör Rusya'ya Kim Garantör Olacak?'
02 Kasım 2017

Feylaku’ş Şam Lideri Abdurrahim: 'Garantör Rusya'ya Kim Garantör Olacak?'

Ajanslar - Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Kazakistan'ın başkenti Astana'da yedincisi düzenlenen Suriye görüşmelerinde muhalifler anlaşmanın 'garantörü' Rusya'ya tepki gösterdi.

Toplantıya katılan muhalif heyetin üyesi, Feylaku'ş Şam'ın liderlerinden Yasir Abdurrahim "Anlaşmanın garantörü Rusya ve desteklediği Esed rejimi çocuklarımızı öldürürmeye devam edereken Rusya'ya kim garantör olacak?" dedi.

Görüşmelerin başladığı gün Esed rejiminin Doğu Guta'da öldürdüğü 8 çocuğun fotoğraflarını gösteren Abdurrahim "Bu çocuklar Doğu Guta, Cisrin'de bu toplantı düzenlendiği sırada öldürüldü" şeklinde konuştu.

Suriye'de 'çatışmasızlık bölgeleri' oluşturulması yönünde karar alınan Astana görüşmeleri Rusya, İran ve Türkiye'nin garantörlüğünde düzenleniyor.

"Neresi çatışmasızlık bölgesi?"

Çatışmasızlık bölgelerinde saldırıların devam ettiğine dikkat çeken muhalif lider sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çocuklarımız öldürülürken hangi çatışmasızlık bölgesinden bahsediyorsunuz? Onlar [İran ve Esed rejim] dünyanın dört bir yanından paralı milisleri getiriyorlar sonra da bir sonraki toplantıyı düzenlemekten bahsedebiliyorlar. İlk önce saldırıları durdurun ve tutukluları serbest bırakın"

Yasir Abdurrahim, "Bize konferans için çağrı yapan Rus tarafı sözlerini tutmuyor. Bu yüzden onların da bir garantör bulması gerekiyor" dedi.

Hizb-ut Tahrir Suriye Uyarmıştı!

Hizb-ut Tahrir Suriye Vilayeti geçtiğimiz haftalarda direniş gruplarına hitaben bir mektup yayınlamış ve Astana sürecinin nereye doğru evrileceğini ortaya koymuştu. Astana’ya katılmış ve halen de toplantılara iştirak eden gruplara, Hizb-ut Tahrir tarafından yapılan nasihatlerden nasiplerini almadıkları Feylaku'ş Şam liderinin Astana masasında dile getirdiği aczten anlaşılıyor. Hâlbuki Hizb-ut Tahrir, bu sürece ve çıkış yoluna işaret etmişti:

“Ey grup liderleri! Bunun için mi kalkışma yaptınız, binlerce şehit, yüz binlerce yaralı, on milyondan fazla göç verdiniz, tutuklanıp sakatlandınız. Bunun için mi on binlerce bina, okul, hastane yıkıldı? Pazarlar bombalandı... Tüm bu fedakârlıklar sonrasında aşağılanmış ve zül olarak cani rejimin kanatları altına geri mi döneceksiniz? O zaman rejim yeniden özgür olanların sırtını kırbaçlayacak, hür olanlarımızı tekrar zindanlara tıkacaktır. İpini kuvvetle büktükten sonra çözüp açan kadın gibi mi olacaksınız?

• Hastalık ve marazın sebebi bellidir. Herkes bu sebebin ne olduğunu biliyor. Yine de anımsatmakta fayda vardır. Ey grup liderleri! Öldürücü hata ve sorunların baş müsebbibi, devrim düşmanı Batılı ülkeler ya da Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün gibi devrim dostu olduklarını iddia eden uydu rejimlerle olan bağlantılarınızdır. Bağlantı da onlardan aldığınız zehirli politik paradır. Devrimin başından beri bu ülkelerin istihbarat teşkilatları, devrimin sembollerini, kahramanlarını, grup liderlerini ve rejimden ayrılan subayları kirli politik para ile satın almak için uğraşmışlardır. Bu maddi destek, boşuna değildir, Allah rızası için hiç değildir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ

“Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar” [Enfal 36] *Aksine devrimi ekseninden saptırmak, ABD ajanı rejimi devirip yerine Hilafet sistemini kurma amacına erişmekten alıkoymak içindir. Çünkü Hilafet kurulur kurulmaz bu ülke ve rejimlerin tamamı birer birer yıkılıp çökecektir.

• Küresel entrikacılar, kirli para üzerinden bu amaçlarına eriştiler. Hepimiz bunun tanığıyız. Hatta biz bu kirli paradan sürekli sizi sakındırdık. Başlangıçta kirli para, grupları Şam’daki rejimi devirme hedefinden alıkoydu, orada burada tali çatışmalar ile oyaladı. Sonra onların inisiyatifini söküp aldı, doğru proje üzerinde birlik olmalarını engelledi. Dahası onları aralarında savaşa itti, ajan ve laikleri devrimin politik temsilcileri yaptı. Devrimi rejim ile ateşkes girdabına, Astana ve Cenevre’de ölümcül müzakere labirentine soktu. Bütün şehirleri rejime teslim etti, devrimcilerin kontrolündeki bölgeleri ailelerinden boşalttırdı. Zayıf ruhluların rejim ile mutabakat söylemine olanak sağladı... Devrim ve devrimcileri kâfir düşman Batının kararlarına esir yapan bu günahkâr bağlantı olmasaydı, bütün bu saydıklarımız elbette olmazdı.

• Bir adım daha öte gittiğimizde, devrimi kargaşa ve dejenereye sevk eden gerçek nedenin fikirler olduğunu görürüz. Devrimciler bu fikirler yüzünden haram parayı mubah görüp aldılar. Bu kapitalist fikirlerden ilki “Gaye vasıtayı meşru kılar” düşüncesidir. Oysa şunu unutuyorlar ya da unutmuş gibi yapıyorlar: Allah Subhânehu, abdestsiz namazı kabul etmez, haramdan da sadaka kabul etmez! İkincisi: Büyük güçler ile çıkarlar kesişmesi yanılsamasıdır. Bu yanılsama pek çok İslamcının zihnini işgal edip iğfal etmiştir. Beyinleri iğfal olanlar, şu gerçeğe gereken önemi vermediler: Bir grup olarak sen devletlerin dengi olamazsın, olamayacaksın da. Onun için devletlerden destek alman demek, onların hegemonyasını, tahakkümünü, kullanımını ve suiistimalini kabul etmen demektir! Üçüncüsü: Rejimden kurtulmak için şeytan ile ittifak yapmak düşüncesidir. Hâlbuki şeytan ile ittifakın, rejimin hegemonyasını perçinleyeceğini ve bizi helake sürükleyeceğini unutuyorlar. Çünkü rejim, şeytanın kiralık ajanıdır ve şeytanlar, hayır kurumları değildir. Tersine pençeli ve azı dişli vahşi hayvanlardır. Vahşi hayvanlar ile oyun oynamanın sonu hüsran ve nedamettir.

يَعِدُهُمْ وَيُمَنِّيهِمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلَّا غُرُورًا

“Şeytan onlara (birçok) vaatte bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaatte bulunuyor.”**[Nisa 120] Dördüncüsü: Maslahatın celbi veya mefsedetin defi gerekçesiyle şeri sabitelerden ödün verilmesini caiz gören düşüncedir. Hatta bazı sözde bilim adamları nazarında maslahat, Allah’tan gayri ibadet edilen bir ilah haline gelmiştir! Beşincisi: Şeri siyasete ilişkin sakat anlayıştır. Öyle ki siyasetçilere göre siyasetin anlamı, Allah’ın dininde kâfirler lehine ödün vermektir. Dahası Allah’ın dininden ve onun ikamesinden büsbütün vazgeçmek şeri siyaset haline dönüşmüştür!”

Hizb-ut Tahrir tarafından yazılan mektubun tamamını okumak için tıklayınız:

Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti’nden Devrim Grubu Liderlerine Açık Mektup