Ey İstanbul! Şam’a Uzanan Kirli Dillere Kirli Ellere İzin Verme
KöklüDeğişim Dergisi, Suriye kıyamı hakkında düzenlediği konferanslar, paneller, basın açıklamalarıyla Türkiye’deki kamuoyunun dikkatlerini çekmeye devam ediyor. 25 Aralık Salı akşamı saat 20.00’de İstanbul Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Suriye’de Yüzyılın Hesaplaşması” konulu panel, hafta içi geç saatlerde olmasına rağmen İstanbul’un farklı ilçelerinden gelen katılımcıların yoğun ilgisiyle adeta mini bir Suriye konferansına dönüştü.
Batılı Devletler ile Müslümanların büyük bir hesaplaşmaya sahne olduğu Suriye’nin ve Müslümanlar ile İslamî Hareketlerin Suriye Devrimine katkılarının konuşulduğu Panel’de; Suriye Kıyamının sadece Baas rejimi ve Beşşar Esed zalimine değil tüm Kapitalizme korku yaşatmakta olduğu, Suriye Kıyamını salt diğer Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’deki devrimler gibi değerlendirmeye çalışanların aksine, başından beri farklı değerlendirilmesi gerektiği tespiti, konuşmacıların ortak kanaati olarak yükseldi. Suriye’deki direnişin geldiği noktada büyük hesaplaşmanın kimler arasında yaşandığı konusunda, Türkiye’deki Hükümet, kimi İslamî hareketler ve ulusalcı taraflardan gelen analiz-yorumların aksine bu Panel’e konuşmacı olarak katılan; Murat ÖZER (İmkan-Der Başkanı), Abdurrahim ŞEN (İlahiyatçı Yazar), Mahmut KAR (Araştırmacı-Yazar), Hacı Ahmet HALEBİ (Suriyeli Hatip) sunumlarında açık bir dille bu hesaplaşmayı dikkatlere sundular.
Suriye’de Yüzyılın Hesaplaşması konulu Panel, Kur’an-ı Kerim’den Fetih Sûresi’nin tilavetiyle başladı. Osman YILDIZ’ın Panel Yöneticiliğini yaptığı programda, ilk konuşmacı olarak Abdurrahim ŞEN söz aldı.
Suriye Direnişi Müslümanların Ölü Ruhlarını Diriltmiştir!
Abdurrahim ŞEN konuşmasında; İslam Ümmeti’nin yıllardır yaşadığı vehen hastalığını, Suriye direnişinde üzerlerinden attığını söyledi. Batılı siyasî analiz ve yorumcuların Suriye ve sonrası hakkındaki endişelerini gözler önüne sererek Kâfirlerin korkularını katılımcıların zihninde adeta resmetti. Özellikle ABD Başkanı Obama’nın Başdanışmanlığını yapmakta olan Zbigniew Brzezinski’nin 98’de yayınlanan “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabında 21. Yüzyıl’ın süper gücünün kim olacağı, sorusuna cevabını katlımcalar ile paylaşan ŞEN; “Brzezinski, söz konusu kitabında Amerikan’ın Avrasya üzerindeki -21. Yüzyıl dünya hâkimiyet- planlarını suya düşürecek olası hamlelerden söz etmektedir. Bunlar arasında en çok dikkatleri üzerine çeken ihtimal ise Ortadoğu’dan çıkacak ve bütün Müslüman coğrafyayı tek bir siyasî çatı altında birleştirecek İslamî siyasal bir varlığın Amerikan’ın Avrasya dolayısıyla 21. Yüzyıl dünya hâkimiyet planlarını suya düşüreceği öngörüsüydü” diyerek, Amerikalı kıdemli siyasetçi Kissinger’ın geçtiğimiz günlerde yazdığı bir makalede yer alan şu ifadeleri de bu endişelerin Suriye noktasında odaklandığını teyit ettiğini dile getirdi. Kissinger konu hakkında şöyle diyor: “Amerika’nın bölgede yıllardır izlediği politika iki ana hayatî temele dayanmaktaydı. Bunlardan birincisi, bölgede bulunan petrolü sorunsuz bir şekilde kullanmak, ikincisi ise ‘İsrail’i korumaktı. Ancak Amerika’nın Suriye’de cereyan eden olaylara ilişkin tutumunun (yani Şam kasabının katliamları karşısında dünyayı oyalama siyasetinin) sebebi ise; bölgede bütün bölge halkını etkisi altına alan bağımsız bir devletin(?) doğmasından çok endişelenmesidir”
Abdurrahim ŞEN konuşmasının son bölümünde, Suriye’nin İdlip kentinde Annan gözlemcilerinin katıldığı bir gösteride on binlerce Müslüman’ın “La halle illa bi’l-İslam/İslam’dan başka çözüm istemiyoruz” daha da ileri giderek “Matlabuna biavdeti’l-Hilafeh/Arzu ettiğimiz şey Hilafet’in geri dönmesidir” diye haykırmaları ve yine “Ey dünya devletleri! Toplanın! Zirve üstüne zirveler yapın, yaptırım kararları… Üst üste kararlar alın. Bir değil daha fazla Kofi Annanlar gönderin. Devrimimiz, cümle âleme rağmen zafere ulaşacak! Zafer Muhammed Ümmeti’nindir” sloganlarının Suriye kıyamını diğerlerinden farkını ortaya koymakta ve Brzezinski ile Kissinger’in endişelerini haklı çıkartmakta olduğunu beyan etti.
İkinci konuşmacı olarak Murat ÖZER söz aldı.
Suriye’yi Farklı Kılan İslamî Kimliğin Netleşmesidir
Murat ÖZER, son yüzyılda Müslümanların sahip oldukları güçlerin farkındalığında olmadıklarını, ABD ve Batı ise kendi gücünü abartılı göstererek Müslümanların kalplerinde ve zihinlerinde korkular oluşturduğunu, aslında ABD’nin böyle bir gücünün olmadığını, bunu görebilmek için Afganistan ve Irak’ta bataklığa gömülmüş olmasına bakmamızın yeterli olduğunu ifade ederek sözlerine başladı. ÖZER sözlerine şöyle devam etti:
“Müslümanlar iradelerinin gücünü keşfetmek zorundadır. Suriye’deki direniş, kâfir devletlerinin özellikle ABD’nin medya-basın ve iletişim araçları ile insanüstü gibi gösterilmeye çalışılan gücünün, Müslümanların azimli ve imani hareketleri ile bertaraf edildiğini, yıkılmaya mahkûm olduğunu, planlarının alt üst olduğunu göstermiştir.” Suriye’de yıllarca baskı ve zulüm altında yaşayan, Hama katliamında ağır bir katliam ve yok edilmeye maruz kalan İhvan-ı Müslimin hareketinin ve yine on yıllardır birçok İslam beldesinde çok büyük baskı ve zulümlere maruz kaldığı halde büyük bir fedakârlıkla mücadelesini devam ettiren Hizb-ut Tahrir ve diğer İslamî hareketlerin bu mücadeleyi göstermekte olduğunu belirterek; Özgür Suriye Ordusu’nun neredeyse hepsinin İslamî bir devleti talep etmekte olduklarının altını çizdi.
İran’ın Yaptıkları Artık Konuşulmalı ve Islah Edilmeli
Murat ÖZER Suriye devrimi başladığı günden bugüne Batı’nın tahammül dahi edemediği tek noktanın İslamî Devlet’in kurulma olasılığı olduğunu dile getirerek İran’ın bu süreçteki rolünü masaya yatırdı ve şöyle dedi: “Türkiye’deki İrancı yapıların bu sürecin neresinde olduklarını netleştirme zamanı gelmiştir. İran’ın bölgesel çıkarlarını korumak adı altında Suriye direnişinde ABD’nin yanında yer aldığını Hizbullah ile birlikte açık bir şekilde afişe etmiştir.” ÖZER, bunu İran’ın bu tavrını artık kimsenin örtemeyeceğini belirterek İran’ın yaptıklarının artık konuşulma ve Islah edilme zamanı gelmiştir, dedi.
Üçüncü konuşmacı Mahmut KAR, bakışların netleştiği duyguların arttığı bir konuşma gerçekleştirdi.
Araştırmacı-Yazar Mahmut KAR Feryat Etti: “Türkiye’deki Müslümanlar Suriye Devriminin Neresindeler!”
Konuşmasına Suriye devrim sürecini kısaca özetleyerek başlayan KAR, artık bu süreçten sonra Suriye devrimi hakkında Baasçı, İrancı ve komple teorisi üreten kesimlerin yaklaşımlarının konuşulmaması gerektiğini, onların işinin Allah’a havale edilmesi gerektiğini ifade etti. “Türkiye’deki Müslümanlar bu hesaplaşmanın neresinde? Türkiye Hükümeti ve Hükümet yanlısı İslamî yapılar Suriye’de nasıl bir sistem arayışındalar? Müslümanlar olarak neden aynı yere vuramıyoruz?” sorularına cevap arayan KAR; *“*Türkiye’de özellikle Hükümet ve İslamî grup ve STK’ların Suriye devrimi sürecinde Müslümanların cesareti ve Allah’ın yardımı yerine Batılı kuruluşların yardım ve tekliflerine yöneldiklerini, ABD patentli geçiş planının maalesef ama maalesef destekçisi olduklarını” söyledi. Mahmut KAR, Hükümet ve İslamî Grup ve STK’ların bu konudaki hatasını şöyle vasfetti: “Öyle ki, bu yaklaşıma sahip olanlar, İslamî Devlet isteyenleri acelecilikle suçlayacaklar ama merhaleci Demokratik geçiş isteyenleri uyanıklık ve intifada fıkhını doğru okuyanlar olarak gösterecekler.”
KAR, Konuşmasını şöyle sürdürdü: “Suriye Devrimi’ne Batılı devletlerin projeleri ile destek verilmez. Onların taleplerini duymadan desteğimizin nasıl olacağını belirleyemeyiz. “Demokrasi, adil devlet, özgürlükler istiyorlar” diyerek geçiş hükümeti ile koalisyon arayışları ile Suriye’deki Müslümanların haykırışlarına kulak kapatamayız. Peki, Suriye halkı tüm bunlara karşın ne istiyor: “Ğayetuna Hilafet, Seyyidna Muhammed”, “Eş-Şab! Yurid, Hilafeh İslamîyyeh”, “El-Ummah Turidu Hilafeh İslamîyyeh”, “Obama, Obama! Sana inat devrimimiz İslamî’dir.” Suriye halkı işte bunları söylüyor.”
“Suriye’yi Kim İmar Edecek?” Sorusunun Cevabı Müslümanlardır
Suriye’de devrimin önce geçiş süreci yaşaması gerektiğini dillendiren Hükümet politikası ve yaklaşımlara karşılık Mahmut KAR şunları söyledi: “Kimileri, Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve Sahabelerine bakmadan, “Dünya Bankası finanse etmezse Suriye’yi kim imar edecek?” Yönetimi idare edecek eğitimli ve donanımlı kişiler yetiştirmek lazım”, “Direniş hattında mücadele edenlerle mi devlet yöneteceğiz?”, “Onun için önce geçiş sürecinde bunu sağlayalım sonra İslamî yönetimi inşa ederiz” diyorlar. Halbuki, böyle düşünenler, Medine’yi devlete hazırlayanların eğitimsiz ama iman ve siyasî deha dolu, Musab ve Muaz’lardan oluştuğunu unuttular. Mallarını Allah yolunda harcayan, -Allah onlardan razı olsun, Hz. Ebu Bekir, Osman, Ömer ve nicelerini unuttular… Müslümanlar mallarıyla, canlarıyla, emekleriyle, imanlarıyla Suriye’yi imar etmeye muktedirler biiznillah!”
“Türkiye’deki bu yaklaşımların birkaç sebebe dayandığını” söyleyen KAR, bu sebepleri şöyle sıraladı:
1.) Son seksen yılda Müslümanlar, İslam’ın yönetim nizamı konusunda ittifak edemediler. İslam’ın Yönetim Nizamı olmadığını söyleyen aydınlar-kanaat önderleri Suriye’de geldiğimiz noktada büyük bir handikap yaşamaktalar.
2.) Suriye Devrimi’nin temel dinamiğinin ne olduğu hakkındaki tespit yanlış yapılmaktadır. Suriye Devrimi’nin temeli özgürlük, hürriyet, adalet, ıslah değil, Allah’ın hükümleri ile yeryüzüne hükmetmektir.
3.) Tunus, Libya, Mısır’da devrimler gerçekleşti. Bu devrimler Türkiye’de Müslümanlarda bir başarı sarhoşluğunu getirdi. Aslında bu ülkelerdeki devrimlerin yerlerine Demokratik, Batı’nın istediği sistemler devam etti. Sadece sıfatları İslam olan kişiler getirildi sistem aynı kaldı. Bu devrimler talepler noktasında İslamî talepler ve ayaklanmalarla başlamış olsa da netice olarak pasif devrimlerdir.
4.) ABD, Rusya, BM denklemini kurma anlama noktasında hata edilmektedir. Müslümanlar bunların bölge politikalarında denge siyaseti gözeterek Müslümanları oyuna getirdiklerini fark edemediler.
5.) Hükümetin İslamcı afyonu ile uyutulmaktayız. Müslümanların, “iktidar bizdendir” düşüncesi en büyük hatamızdır.
6.) Tüm bu süreci ve özellikle Suriye devrimini değerlendirecek İslamî siyasî mefhumlardan mahrum olmak.
Son konuşmacı Hacı Ahmed HALEBÎ’nin konuşmasından bazı bölümler:
Suriyeli Bir Müslüman’ın Rüyası Gerçek Oldu!
“Bu devrimi Allah yönetmektedir… Müslümanlara Allah’ın yardımını, ancak Suriye’de yaşayanlar görebilir. Suriye Devrimi’nin birinci dönemi, çocukların “silmiye, silmiye” sloganları başlattı. İkinci dönem sokaklarda “Eş-Şab! Yuridu İsgat en-Nizam” ile geçildi. Üçüncü dönemde cihat merhalesine geçildi. Dördüncü dönemde Özgür Suriye Ordusu oluştu. Ordunun %99’u adil, güçlü, bağlantısı olmayan bir düzen istemekteydi. Bu %99 içindeki %90’lık kısmın %60’ı, İslam Devleti istemektedir. % 30’luk kısmı da İslam Devleti kurulduğu takdirde buna itirazlarının olmayacağını söylemektedirler. Yani Suriye’de İslam Devleti’ne karşı duran/razı olmayan yoktur! Şuan bunları konuşabilmemiz bile gelinen noktayı Müslümanların cesaretini, Allah’ın yardımını O’nun gücünün hesaba katılmadan bir işin gerçekleşmediğinin güzel bir kanıtıdır.
Kırk yıl önce Suriye’de bir Müslüman’ın rüyasında Esad’ın devrileceğini rüyada görmek dahi suçken bugün Beeşar Esad’ın devrileceği günün sonrası konuşulmaktadır. Suriye’deki Müslümanlar, tüm dünyaya karşı savaşıyor. ABD’nin planlarına Rusya, Çin, İran, BM ile savaşıyor.”
Suriye halkı ıslah değil iskat nidaları atıyor!
*“Suriye’deki korku, -Allah’ın yardımıyla- bir amigonun “ıslah”tan “ıskat”a dönüştürdüğü bir dil sürçmesi ile artık bitti! Artık kimse korkmuyor. Artık Suriye, Hilafet Devleti’ni istediğini kimseden korkmadan söylemekte ve onun için savaşmaktadır. Biz düşmanlarımızı küçümsemiyoruz, güçleri vardır. Fakat cesaretleri artık yoktur. ABD’nin gücü vardır ama cesareti yoktur. Müslümanların ise büyük bir imanı ve cesareti vardır. Suriye’de kardeşlerini şehit vermiş, annesini, babasını, akrabalarından birçoğunu şehit vermiş, bacısının temiz namusu kirletilmiş bir Müslüman genç, ABD ve O’nun ajanlarından, şebbihalardan korkar mı, sizlere soruyorum! Bu genç, devrimini Demokrasiye kaptırır mı? Bu genç, cihadını medeni devlet, Demokratik devlet için devam ettirir mi? Ancak İslam ve İslam Devleti için mücadele eder.”
Konuşmacılar, Panel’e katılan konukların sorularını cevapladıktan program sonra erdi.