
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 16 Aralık 2025 Salı günü gerçekleştirdiği Gündem Değerlendirme Toplantısı’nda, Türk gemilerine yapılan saldırılar ve Çankırı’da düşürülen İHA konusu ele alındı. Toplantıda ayrıca Suriye’de ABD askerlerine yapılan saldırı ile Türkiye’de gençliğin yaşadığı sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.
Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım, Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken son haftalarda yaşanan gelişmelerin, savaşın kıvılcımlarının Türkiye’ye sıçramaya başladığına dair işaretler taşıdığına dikkat çekerek, Kasım ayında Gürcistan’da düşen ve 20 Türk askerinin hayatını kaybettiği uçak kazasıyla ilgili şüphelerin hâlen devam ettiğini söyledi.
Aralık ayı başında Karadeniz’de, Türkiye’nin yetki sahasına yakın bölgelerde ticari gemilere yönelik bir saldırı dalgasının yaşandığını ve peş peşe üç geminin vurulduğunu hatırlatan Yıldırım, şunları söyledi:
“Geçtiğimiz hafta Ukrayna’nın Odessa Limanı’nda bulunan bir Türk yük gemisi hedef alındı. Son olarak ise dün, güya Karadeniz’de kontrolden çıktığı değerlendirilen bir insansız hava aracının Çankırı’da düşürüldüğü açıklandı. İlginçtir ki son bir ayda yaşanan bunca ciddi olayın failleri konusunda hiçbir açıklama yapılmadı.”
Yıldırım, şu soruları sıraladı:
“Kim bir Türk askeri uçağını hedef alabiliyor? Kim Türk gemilerini peş peşe bombalayabiliyor? Kim Çankırı’ya kadar İHA sokabiliyor? Nasıl oluyor da bu saldırılar önceden haber alınamıyor, engellenemiyor; üstelik failleri de bulunamıyor? Bütün bunlar ciddi bir güvenlik ve istihbarat zaafiyeti değil de nedir? Yoksa üstü örtülmek istenen bir şeyler mi var?”
“Türkiye, saldırıların arkasında Rusya’nın olduğunu bildiği hâlde üzerini örtüyor”
Bu pervasız saldırılar karşısında Türk hükümetinin, Türk ordusunun ve Türk istihbaratının aldığı reaksiyona değinen Yıldırım, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Biz söyleyelim: Türkiye, ABD ile birlikte hareket ederek izlediği güya ‘aktif tarafsızlık’ politikasının ceremesini çekiyor. Hem Rusya hem de Ukrayna ile aynı anda iyi ilişkiler kurmaya çalışıp arabuluculuk rolü üstlenmek istiyor. Saldırıların arkasında Rusya’nın olduğunu bildiği hâlde, üstlendiği bu rol ve misyonu bozmamak için üzerini örtmek, sineye çekmek ve yutkunmak zorunda kalıyor.”
Türkiye’nin Ekim ayında ABD yönetimiyle vardığı anlaşmaların, Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmaya yönelik girişimlerin ve Ukrayna ile devam eden yakın ilişkilerin, Rusya’nın haddini aşmasına neden olduğunu dile getiren Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye, sahip olduğu bölgesel güç, stratejik avantaj, güçlü ordu ve gelişmiş savunma sanayi hamlelerine rağmen Rusya’nın bu küstahlığına cevap verme iradesi gösteremiyor. Bunu bir savaş nedeni kabul edip gereken sert adımları atmaya yanaşamıyor. Türkiye adeta ABD fili ile Rus ayısı arasına sıkıştırılmış bir durumda; pasif ve çekingen bir pozisyona mahkûm edilmiş hâlde.”
“İzzet, kuvvet, irade ve cesaret ancak manevi bir güç ile olabilir”
Konuşmasının sonunda meselenin; ABD’nin dayatmaları ve hegemonik gücü ile Rusya’nın büyüklüğü ve enerji hâkimiyeti meselesi değil, bunlara karşı koyabilecek güç ve potansiyeli kullanacak iradenin yokluğu meselesi olduğunu vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
“İzzet, kuvvet, irade ve cesaret ancak bir güç ile olabilir. Bu güç ya maddi ya da manevi olur. Yalnızca maddi güce dayanırsanız, ülkenizi diğer devletlerle karşılaştırır; kendinizi güçsüz, zayıf, aciz ve bağımlı görürsünüz. Bu da boyun bükmeye, savunmasız kalmaya ve teslim olmaya yol açar.
Müslümanlar tarih boyunca düşmanlarından daha büyük güçlere sahip olmadılar, daha kalabalık ordularla kâfirlere karşı savaşmadılar. Ancak maddi güç yetersiz olsa bile manevi güç mevcutsa, işte o zaman karşısında durulamayacak bir kuvvet ortaya çıkar. Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de ‘izzet, güç ve şeref ancak Allah’ındır’ buyurmasının nedeni işte budur. ‘Kâfirlerle dost olmayın; onlar birbirlerinin dostudurlar, onların yanında izzet ve güç aramayın’ buyurmasının nedeni budur. ‘Zafer Allah’ın katındandır; O’nun yardımı ve desteği sayesindedir’ buyurmasının nedeni de budur.
Biz Rabbimizle olan bağımızı kopardığımız, İslam ile yönetimi terk ettiğimiz ve ümmetin gücünü arkamıza almadığımız sürece; zelil, zayıf ve bağımlı olmaktan asla kurtulamayacağız.”
Konuşmanın tamamını Medya Bürosu’nun yayımladığı toplantı videosundan izleyebilirsiniz



