Kardeşlik değerini anlatmak üzere programa konuşmacı olarak Hülya Kurşun davet edildi. Hülya hanım; İslam kardeşliğinin yegâne belirleyici ön şartının " Lâ ilahe illallah Muhammedur Rasulullah" olduğunu vurgulayarak, “bu kelime-i tevhidi söyleyen herkes Müslümandır ve öteki Müslümanların din kardeşidir” dedi. Yine Rasulullah ﷺ ‘in “Nefsim elinde olana yemin ederim ki, iman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz ve yine Allah’a yemin ederim ki, siz birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.” (Muslim, İman) sözleriyle Müslümanların birbirlerine karşı görev ve sorumluluklarının doğrudan imanla bağlantılı olduğunu hatırlattı. Hülya hanım konuşmasında ayrıca şu hususlara değindi: Bugün kimimizin bazı kardeşlerimizi severken diğer kardeşlerimizi sevmekte oldukça cimri davranabildiğini görüyoruz. Bazı kardeşlerimizin dertlerini derdimiz bilirken, diğer kardeşlerimizin dertlerini umursamıyoruz. Her şeyin ölçüsünü şeriat koyduğu gibi kardeşlik hukukunun nasıl olacağını da yine şeriat belirlemiştir ve bu konuda bizi muhayyer bırakmamıştır. Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık etmez. Onu zor anında yalnız bırakmaz. Kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun bir ihtiyacını karşılar. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah da hesap günü onun sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın bir ayıbını örterse Allah da hesap günü Onun bir ayıbını örter.” Kardeşliği kuvvetlendirmek için irtibatı sürdürmek, kötü huylara sabretmek ve üzücü, kırıcı davranışlara karşı tebessüm etmek gerekir ki bunlar da Allah Teâlâ’nın sevdiği hasletlerdir. Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim rızam için bolca sarf edenlere, birbirlerini sevmede samimî ve içten davranan sadıklara, akraba ve dost ilişkilerini kesmeyenlere veya birbirlerini ziyaret edenlere sevgim hak olmuştur.” Dinde kardeşliğin en güzel numunesini Peygamber çağında Peygamberle birlikte yaşayan seçkin sahabeler ortaya koymuşlardır. Muhacir-Ensar ilişkisi, kardeşliğin ne anlama geldiğini bizlere gösteren son derece mükemmel bir örnektir. Medineli Ensar, Mekkeli Muhacir kardeşlerinin nefislerini, kendi nefislerinden daha aziz tutmuşlar, onları hiçbir konuda yalnız ve yardımsız bırakmamışlardır. Bu davranışlarıyla Ensar, imanlarında ne denli ihlaslı olduklarını göstermişlerdir. Örneğin, Hurmaları devşirdiklerinde, Ensâr bunları ikiye ayırır, bir tarafa çok, diğer tarafa da az hurma koyarlardı. Daha sonra, az olan tarafın altına hurma dalları koyarak o tarafı çok gösterir, Muhâcirler’e: Hangisini tercih ederseniz alın!” derlerdi. Onlar da çok görünen yığın Ensâr kardeşlerimizin olsun diye, az görünen yığını alırlar ve böylece hurmanın çoğu Muhâcirler’e gelirdi. İslam devletinin ilgası ile birlikte her alanda fikri zafiyete uğratıldığımız gibi kardeşlik mefhumunda da zaafa uğratıldık ve bize ait olmayan menfaatçi, ben merkezli fasit fikirler bizlere yerleşti ve gün geçtikçe de çoğalmaktadır bu fikirler. Bizler bu halde iken, ümmetimizin diğer fertlerine baktığımızda aynı durum ile karşı karşıyayız maalesef. Yeryüzünde meydana gelen olayları hepimiz izliyoruz hep birlikte görüyoruz ki özellikle Müslümanlar dünyanın birçok yerinde her türlü eziyete ve işkencelere maruz kalıyorlar. Birbirine geçmiş tuğlalar gibiyken İslam devletinin çatısı altında, bugün ne yazık ki coğrafyalarımıza çizilen sınırlardan daha derin sınırlar inşa ettik din kardeşlerimizle aramıza. Bugün İslam ümmetinin evlatları yani kardeşlerimiz, asrın en zor şartlarında yaşam mücadelesi veriyor, hayatlarını kaybediyor, katlediliyor, sürgün ediliyor, tecavüze uğruyor ve yıkılan evlerinin enkazında feryat edip yardım istiyor bizlerden. Kardeşlerimize yardım, kardeş olmamız hasebi ile üzerimize farzdır değerli kardeşlerim. Yeryüzünde başsız bırakılmış olmak gün geçtikçe daha çok yaralar açmaktadır ümmet arasında. Bu başsızlık bizi birbirimizden ayrı düşürdü. Neden bu halde olduğumuz gün gibi ortadadır. Müslümanlar olarak, İslâm’ı bir bütün olarak yaşamak, Allah Subhanehu ve Teâla’nın rızasına erişmek, kardeşlerimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek, ahiret hayatında azap değil de Rabbimizin muttakiler için hazırladığı nimetlere erişmek istiyorsak, tek bir çatı altında gerçekten kardeşliğin zirvesine ulaşmak istiyorsak, artık hiç geciktirmeden yeniden İslami hayatı tesis etme yolundaki çalışmalarımıza hız vermeliyiz. Yeryüzünün “en hayırlı ümmetinin” hak ettiği konuma yükselmesi için, adaletin tesisi için, mazlum kardeşlerimizden hüznün giderilmesi için, kız kardeşlerimizin ırzlarının emniyeti için, çocuklarımızın ve neslimizin güvenle devamı için bilhassa kardeşlik hukukumuzun gereği için gelin hep birlikte İslami bir devlet kurmak için çalışalım. Çalışalım ki yerin ve göğün hayır kapıları üzerimize açılsın, çalışalım ki ümmetçe hayra gark olalım inşallah. “De ki: Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasulü de, Mü’minler de göreceklerdir.” [Tevbe 105] Programımız duygu dolu bir dua ile sona erdi. Programımıza icabet eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun.