Köklü Değişim Kadın Kolları - İstanbul tarafından hazırlanan "Gençlerle Fikri Buluşma-1 - Sekülerizm" programı İstanbul'da gerçekleştirildi.
07 Ekim 2018

Köklü Değişim Kadın Kolları - İstanbul tarafından hazırlanan "Gençlerle Fikri Buluşma-1 - Sekülerizm" programı İstanbul'da gerçekleştirildi.

Köklü Değişim Medya

Programın açılışı Kur'ân-ı Kerim tilavetiyle başladı. Sekülerizm; dünyacılık, dünyaya ait anlamlarında laikliği karşılamaktadır. 15. Asırda, kilisenin halka baskıları sonucu lügatlere girmesiyle 1746 Fransız İhtilali’nden günümüze kadar süre gelen bir etkisi olmuştur.

Kronolojik olarak tarihte toplumlara etkilerini ‘Sekülerizm’in Tarihi’ başlığı altında inceleyen Şeyma Özdoğan; ‘’Şüphesiz sekülerizm ve laiklik kavramlarının doğuşundaki en büyük pay, kilise otoritesi altında yaşayan Ortaçağ Avrupa’sının Viyana kapılarına kadar dayanan İslami Fetihler, yanı başındaki İslam Medeniyeti’nin güzide bir numunesi konumundaki Endülüs karşısındaki kalkınma çabalarıdır. Çağdaş Batılı filozoflar, dini Orta Çağ Avrupasında yaygın şekli ile algılayınca Orta Çağ’da toplumun geri kalmasında temel etkenin devlet, toplum ve hayat üzerindeki dinin egemenliği olduğu görüşüne sahip oldular. Avrupalıların krala tanınan Tanrı adına var olma fikrinin bir tezahürü olarak teokrasinin etkisi ile boyun büktükleri, vahşi uygulamaları ve zulümleri ile feodalite sistemi, bunun en temel kaynağı olarak görüldü. Batının çağdaş tarihin başlamasından bu yana benimsediği fikirlerin kaidesi haline getirdiği, toplumuna fikri önderlik olarak sunduğu akli akidenin ortaya çıkmasının altında yatan uygarlık teorisi; dinin hayattan ayrılması fikri yani laikliktir. Bu nedenle Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkılışını hazırlayan şartlarda, Batı fikirleriyle zehirlenmiş sözde aydınlara göre, kalkınmanın tek yolu, Avrupa’nın dinle yollarını ayırmasını örnek almaktı. Hristiyanlığın dogmatik hikayeler temeline dayalı akidesi ile akli temele dayalı İslam akidesini bir tutarak, İslam’ın yönetimden uzaklaştırılması fikrini, hürriyet naralarıyla bilhassa, Beyrut ve İstanbul merkezli olarak, Fransa’da şekillendirilen Jön-Türk’ler ve Jön-Arap’lar adı altında örgütlenerek yaydılar.’’ diyerek sözlerine son verdi.

Ardından Şule Altun, İslam ile Sekülerizm arasındaki bağı inceledi ve sözlerine şöyle devam etti; İslam ile Sekülerizm arasında bağ olması mümkün değildir. Çünkü sekülerizm yeni çağdaşlaşma, güne ayak uydurma adı altında insanların hayatını dinen uzaklaştıran fikirdir. İslam'ın özündeki bütün ahkamla yönetilmeyi engeller.Günümüzde bu konudaki en büyük problem Müslüman şahsiyetlerin laik ve sekülerizmi benimsemesi ve İslam’dan farkını algılayamamasıdır. Yetişen bu çelişkili fikirlere sahip nesil günümüzün utanç kaynağıdır. -Ilımlı İslam- ya da -Laik Müslüman- diye birşey olmaz. Bunlar fikirlerini, akidelerini oturtamamış olan insanların girdiği paradokstur."

Son olarak konuya İslam’ın bakış açısı ve çözümünü ortaya koyan Büşra Taşpınar programa şu sözleriyle son verdi; "Kulluk , hayatta ne yapıyorsak , nasıl davranıyorsak, hangi eylemi hangi sınırlar içersinde yapıyorsak hesaba çekileceğimizi bilerek Allah (svt)'nın rızasını gözetmektir. İster hac, namaz gibi ibadi, ister ahlaki, ister siyasi, ister ticari, isterse hukuki yönüyle olsun, İslam hayatı bir bütün olarak ele alır, bunlar hakkında hükümler koyar. İşte kullukta hayatın her alanını kuşatan bu hükümlere zaman veya mekan gözetmeksizin temsil olmaktadır. Üzerinde konuştuğumuz ve Müslümanlara sunulan sekülerizm – laiklik kavramları HAYATIN HER ALANINA ETKİ EDEN İSLAM'I hayattan koparma operasyonudur." Son olarak yapılan duanın ardından Gençlerle Fikri Buluşma-1 programı, soru-cevap bölümüyle son buldu.