Köklü Değişim Kadın Kolları – İstanbul \Avrupa tarafından düzenlenen "BOZULAN AİLE YAPISI VE İSLAMÎ ÇÖZÜMLER” programı gerçekleştirdi.
19 Kasım 2018

Köklü Değişim Kadın Kolları – İstanbul \Avrupa tarafından düzenlenen "BOZULAN AİLE YAPISI VE İSLAMÎ ÇÖZÜMLER” programı gerçekleştirdi.

Köklü Değişim Medya

Esra Aladağ'ın sunuculuğunda gerçekleştirilen program, Meryem kardeşimizin kıraat ettiği Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Sinevizyon gösteriminin ardından, ilk konuşmacımız Nazmiye Bolat, sunumunda şu sözlere yer verdi. “İslam, insanoğlunun sosyal hayatındaki birçok davranış bozukluklarını ve aşırılıklarını düzenlemesine yardımcı olacak ölçüler belirlemiştir. Müslüman, İslam’ın ölçülerini şahsına, ailesine, topluma ve devlete uyguladığı takdirde, hem yaşamakta olduğu dünya hayatında hem de ölümden sonraki ahiret hayatında Allah (svt)'nın rızasını kazanmayı amaçlamaktadır. Bu ölçüler sayesinde nüfuz ettiği toplumun medeniyet seviyesini yükseltmiştir. Gayri İslami anlayışlar ise toplumlarının medeni yükselişini sağlayamadılar. Yahudilik ve Hristiyanlığın kadın ve aile mefhumuna verdiği zararlı bakış açılarına birkaç örnek vermek gerekir ise; Yahudilikte Kadın: Devamlı günah işleme eğilimi olan bir yaratık olarak görülür, kadın aldatıcı bir put olarak adlandırılır. Eski Yahudi toplumları kızları hizmetçi sayarlardı. Hristiyanlık'ta ise kadının konumuna baktığımızda; Hristiyanlığın kadınlara karşı davranışı Yahudilikten daha kötü olmuştur. Hristiyanlığa göre kadın şeytanca kötülüklere kapı açar, erkeği yasak ağaca götürür, Allah'ın emirlerini çiğner ve erkeğin ahlakını bozar. Maalesef Türkiye, 3 Mart 1924’te Hilafetin kaldırılmasından sonra 17 Şubat 1926'da İsviçre Medeni konunu kabul edilmesi ile tanıştı. Böylece Laik medeni kanunlar yolu ile Müslümanların aile kurumu kanun ve fikri yönden bozulması sağlandı. Aynı zamanda ülkemizde, İslami değerler küçümsenmiş, ayıplanmış ve gerici ilan edilmiştir. Maalesef kadın ve erkek ilişkisini doğru mefhum üzerine bina edemediğimiz için gayri İslami bozuk anlayışlar Müslümanlara şu üç anlayışı aşıladı; 1. Erkek egemen anlayış kadını köle ve hizmetçi gördü. 2. Özgürlükçü anlayış kadını bir cinsel obje olarak gördü 3. Eşitlikçi anlayış ise kadını erkek ile eşit görerek kadını bir işçi haline getirdi. Müslümanlar olarak bizler kadın ve erkek ilişkisini aşırı ve bozuk anlayışlardan korumak istiyorsak, ailelerimizin dağılmasının önüne geçmek istiyorsak ve hem bu dünyada hem ahirette Allah (svt)’nın rızasını kazanmak istiyorsak eğer İslam'ın kadın ve erkek ilişkisini bina ettiği mefhumlara ve nizamlara geri dönmemiz gerekmektedir”

İkinci konuşmacımız Kübra Duman ise konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Bugün Müslümanlar amellerinde İslam akidesini ölçü edindiği takdirde yeniden asr-ı saadet dönemindeki iklimine kavuşur hiç şüphesiz. Bunu elde etmenin yolu ise aileyi oluşturan kadın, erkek ve çocukların Allah (svt)’nın kendilerine yüklediği görevleri hakkıyla bilip onunla amel etmektir. Nitekim İbn-i Ömer (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadiste Rasulullah (svt) şöyle buyurmuştur: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurunun çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” [Buhârî] Bugün ise İslam ümmetinin kadın ve erkeklerinin uğratıldığı fikri düşüklüğün neticesi olarak ve propagandası yapılan şahsî özgürlük ve bireyselcilik düşüncesinden etkilenmiş olup, Rasulullah (sav)’in taksim ettiği görevlerin ihmal edilmesi neticesinde boşanmalar çığ gibi büyüyüp, aileler dağılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Kapitalist sistem kadını yuvasından almış, ekonomik özgürlük ve eşitlik yaygarası ile erkeklerle bir yarış içerisine sokmuştur. Oysa ki İslam, kadın ve erkeği birbirlerine rakip görmemiş bilakis onları birbirleri için yardımcılar ve birbirleri ile huzuru elde etme vesilesi kılmıştır. Tıpkı tüm âlemi bir nizam üzere yarattığı gibi, insandaki nevi içgüdüsünü de bir nizama koymuştur. Allah (svt), erkeği evin lideri yapmış ve eşinden sorumlu kılmıştır, eşine hükmetmeyi değil onu korumayı emretmiştir. Allah (svt) şöyle buyurdu: “Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta ve ailenin geçimini sağlamaktadırlar.” [Nisa 34] İşte İslam'da evlilik budur. Her bir fert Allah (svt)'dan korkarak ve şer'i hükümlere uyarak hareket etmelidir. Evliliğin hedefi bir aile kurmak ve İslam'ı sadece isim olarak bilen kayıp nesiller değil, onu yüceltmek için çalışan nesiller yetiştirmektir. Toplumdaki hayatî takva mefhumunu ancak Hilafet oluşturur. Hilafet, sahip olduğu eğitim sistemiyle, medyasıyla İslam'ın içtimai değerlerini ve hükümlerini kapsamlı bir şekilde tatbik eder, toplumun kadın - erkek ilişkilerine bakış açısını cinsellik ve zevk bağımlısı bir bakış açısından uzaklaştırıp, cinsel içgüdüyü gerçek amacına ve toplum için faydalı olduğu şekle yöneltir. Hilafet, maddi ihtiyaçlarının daima karşılanmasını temin ederek kadınları asli görevleri olan anneliği yerine getirebilmeleri için güçlendirir. Asla ekonomik zorluklardan dolayı çalışmak zorunda kalmalarına ve çocuklarına karşı hayati görevlerini ihmal etmelerine fırsat vermez. Eğer İslam'ın hak ve asil olan değerleriyle zenginleşmiş nesiller, aile birlikleri ve toplum oluşturmak istiyorsak, o zaman hiç gecikmeden dinin kalesini yeniden ikame etmek için tüm cehdimizi harcamamız şarttır! Çocuklarımızın ahlakını ve iffetini korumak istiyorsak, Allah(svt)'nın nizamını yeniden hâkim kılmak için çalışmamız ihmal edilmez bir zorunluluktur.

Programımız Amine Kaya'nın yaptığı dua ile sona erdi. Katılan ve emeği geçen herkesten Allah razı olsun...