Köklü Değişim Medya
Bilgi güvenliğinin “İsrailli” firmalara emanet edildiği dönemlerdeki gibi vatandaşların mahrem bilgileri birileri tarafından hala “İsrail” ile paylaşılıyor.
Kudüs'ü ziyaret etmeye giden Türk vatandaşlarını saatlerce sorguya alan “İsrail” polisinin son hedefi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis üyesi Seyit Ali Aydoğmuş oldu. “İsrail” polisi Aydoğmuş'a 1980'li yılların sendikal faaliyetleri, 12 Eylül darbesi sırasında yaşadıklarının neler olduğu gibi özel sorular sordu.
Konu hakkında Avukat Cihat Gökdemir'in tam açıklaması şöyle:“Bilgi güvenliği “İsrailli” firmalara emanetti. O dönem öğretmenlerin bilgileri internete düşünce bu firmalarla sözleşmeler feshedildi. Ancak “İsrail”in sorduğu sorular arasında taze bilgiler de var. Türkiye'den birileri vatandaşların mahrem bilgilerini “İsrail”le paylaşıyor. Devletin bu köstebekleri araştırıp bulması gerekir ama kimse bu olayın üzerine düşmüyor. Daha önce çeşitli kamu kurumlarının altyapıları “İsrailli” firmalar tarafından yapıldığı belirlenmişti. Bu firmaların kalıntıları kişisel bilgileri “İsrail”e taşıyor olabilir."
“İsrail”in Elinde Türkiye İle Alakalı Geniş Bir Arşiv Var
“İsrail’de” 15 Ocak'tagözaltına alınarak Tel Aviv’de askeri cezaevinde tutulan ve serbest bırakılmasının ardından Türkiye'ye dönen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr**. Cemil Tekeli**, gözaltında yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:
"Binlerce Soru Sordular"
Yaklaşık bir aydır sorgusunun devam ettiğine dikkat çeken Tekeli, "Binlerce soru sordular. İlk 2 gün 'bildiklerini anlat' dediler. Ben hiçbir şey anlatmadım. Daha sonra resimlerden, Whatsapp’tan, Facebook’tan ve daha başka yerlerden, hayatımda görmediğim, bilmediğim benimle ilgili, başkalarıyla ilgili resimler getirdiler ve 'anlat' demeye başladılar. En başta Cumhurbaşkanımızla ilgili fotoğraflar, ondan sonra devlet yetkilileriyle ilgili, sonra üyesi olduğum Uluslararası Hukukçular Birliği ile ilgili fotoğraflar ve benim seyahatlerimle ilgili iş seferlerimle ilgili ve Türkiye Cumhuriyeti adına bazı ülkelere görevlendirmeye gitmiştim, orada yaptığım görüşmelerle ilgili fotoğraflar koydular." diye konuştu.
Kendisi için en büyük işkencenin gözaltında tutulduğu odalar olduğuna vurgu yapan Tekeli, şunları anlattı:
"Odalarda sırtınızı dayayamıyorsunuz, çünkü berbat sıvalanmış. Elinizden ve ayaklarınızdan kelepçelisiniz, doğrulamıyorsunuz. 'Kelepçe ayağımı sıkıyor' diyorum adama, 'gevşeteyim' diyor, daha basıp sıkıyor. Çıtçıtı daha da daraltıyor ve beni yürütüyor. Ellerim ayaklarım birbirine bağlı. 'Doğrulamıyorum' diyorum daha da küçültüyor, iki büklüm şekle getiriyor. Verdikleri yemeklerin ne yemeği olduğunu bilmiyorum. 16-17 tane insan sürekli gelerek aynı soruları tekrar tekrar soruyor. Gözlerim kapalıydı ve sürekli oradan oraya götürüyorlar. Yanımda bağırtılar, çağırtılar, hayvan sesleri, işkence ediliyormuş sesleri vardı. Geçmişime, tarihimize, Türkiye'deki insanlara küfrediyorlar." dedi.