Yaygın rüşvet ve yolsuzluklar yüzünden iflasın eşiğine gelen laik kapitalist nizamı uygulayan Pakistan, IMF'nin borç verme koşullarını karşılayabilmek için vergileri artırırken, konut ve sanayinin doğalgaz tüketiminden alınan vergiye yüzde 16'dan yüzde 113'e varan oranlarla zam yaptı.
Döviz krizi yaşayan ve temerrüde düşme tehlikesinde olduğu için enerji satın alamayan, rekor dış borçlarını ödeyemediği için ödemeler dengesi krizi yaşayan, para birimi ciddi değer kaybeden, yarım asrın en yüksek enflasyonuyla boğuşan Pakistan'da, hükümet Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) borç almanın şartlarını yerine getirebilmek için doğalgaz fiyatlarını ikiye katlayarak yine tüm yükü sefalet içinde yaşayan halkın sırtına yükledi.
Geçim sıkıntısı çeken Pakistanlıları şoka uğratan fahiş gaz zammının ardından benzer bir zam da elektriğe bekleniyor.
ABD'nin yıllardır bölgedeki kirli işlerini üstlenen Pakistan yönetiminde ordu baskın bir güce sahip.
Gaz zammı, Şahbaz Şerif hükümetinin IMF kurtarma paketi için yeni vergi paketi açıklamasının ardından geldi. Maliye Bakanı İshak Dar, bu hafta yaptığı açıklamada, IMF'nin 2019 anlaşmasının ertelenen 1.2 milyar dolarlık dilimini artık serbest bırakmasını beklediğini açıkladı.
Bu arada IMF'nin nakit para toplanmasına dair taleplerini karşılamaya yönelik yeni vergiler ve devalüasyon sonucunda 1 litre benzin fiyatı 22.20 rupi artışla 272 rupi, dizel fiyatı 17.20 rupi artışla 280 rupiye çıkarak tarihi rekor kırdı.
Pakistan'da resmi verilere göre yüzde 26'da seyreden enflasyon oranının yeni vergiler nedeniyle yüzde 40'a sıçrayabileceğini öngören ekonomistler, diğer yandan İslamabad'ın IMF kredisini alamaması halinde enflasyonun yüzde 60'ın üzerine çıkabileceğini düşünüyor.
Borcu borçla kapatmak için hükümet IMF’in kapısında beklerken böylece Pakistan’ın borçla iradesini de ipotek koyuluyor.
Pakistan'da gaz vergisindeki keskin yükselişin, üretim maliyetlerini artırarak halihazırdaki yüksek enflasyon döngüsünü daha da tırmandırması bekleniyor.
Asya Kalkınma Bankası'na göre Pakistan'ın 220 milyonluk nüfusunun yüzde 21'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Nüfusun çoğunluğunu düşük ve orta gelirliler, yüzden 10'dan azını varlıklı seçkinler oluşturuyor.
Bu da çoğunluğun sefalet, azınlığın ise zenginlik içinde yaşadığı laik kapitalist nizamın uygulandığı her ülkede görülen gelir dağılımındaki adaletsizliği gözler önüne seriyor.