İşgalci “İsrail”in desteği ile yüzlerce Yahudi, her sene tekrarlanan Bayrak Yürüyüşü bahanesi ile Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi.

Gasıp Yahudi varlığı, baskın, katliam ve işgallerle Filistin topraklarında terör estirmeyi sürdürüyor.

Bugün “İsrail” güçlerinin koruması altındaki 900'den fazla fanatik Yahudi, işgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'ya girdi.

Fanatik Yahudiler, Harem-i Şerif'e girişleri Meğaribe Kapısı'ndan çok sayıda İşgalci “İsrail” polisinin koruması altında gerçekleşiyor.

Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, aralarında eski Likud Partisi Milletvekili aşırılıkçı haham Yehuda Glick'in de bulunduğu fanatik Yahudi yerleşimciler, onar kişilik gruplar halinde Aksa'nın avlusuna girdi.

Fanatik Yahudiler, Harem-i Şerif'e girişleri Meğaribe Kapısı'ndan çok sayıda “İsrail” polisinin koruması altında gerçekleştirdi.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresinden yapılan kısa açıklamaya göre ise baskın yapanlar arasında Necef ve Celile bölgelerinden sorumlu Bakan Yitzhak Wasserlauf da yer aldı.

Aksa'ya yönelik bugünkü baskınlar, 1967'de “İsrail”in Doğu Kudüs'ü işgal etmesi dolayısıyla her yıl provokatif şekilde düzenlenen "bayrak yürüyüşü" çerçevesinde gerçekleştiriliyor.

Yahudi yerleşimcilerin "bayrak yürüyüşü" dolayısıyla yaptığı çağrılar nedeniyle ilerleyen saatlerde baskınların artmasından endişe ediliyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 15 Mayıs'ta “İsrail” Meclisi'nde Likud Partisi üyelerine yaptığı açıklamada, "bayrak yürüyüşü' planlandığı gibi her zamanki rotasında devam edecek." demişti.

“İsrail” Kanalı 13'e göre, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in de dahil olduğu dört “İsrailli” bakanın bayrak yürüyüşüne katılması planlanıyor. Geçen yılki provokatif yürüyüş sırasında Yahudi yerleşimciler "Araplara ölüm" sloganları atmış, Filistinlilere sözlü ve fiziksel saldırıda bulunmuş, “İsrail” polisi de bölgedeki Filistinlilere güç kullanarak müdahale etmiş ve onlarca kişi yaralanmıştı.

Filistin topraklarında bir ur gibi büyüyen gasıp Yahudi varlığı, İslam beldelerindeki yöneticilerin boş kınama mesajları ile cesaretlendiriliyor. “Normalleşme” anlaşmalarıyla da işgal ve katliamlara meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor.