“Hilafet’in Yıkılmasıyla Kaybettiklerimizi Kazanmanın Tek Yolu Yeniden Kurulmasıdır”
03 Mart 2018

“Hilafet’in Yıkılmasıyla Kaybettiklerimizi Kazanmanın Tek Yolu Yeniden Kurulmasıdır”

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu, sosyal medya hesabından (3 Mart 1924) Hilafetin kaldırılması yıldönümünde “Hilafet’in Yıkılmasıyla Kaybettiklerimizi Kazanmanın Tek Yolu Yeniden Kurulmasıdır” başlıklı basın açıklaması yayımladı.

Açıklamada; “Ey Müslümanlar! Her şeyden önce Hilafet, Allah’ın tüm Müslümanlar üzerindeki farzıdır, hatta farzların tacıdır. Üstelik yeniden kurulması, Allah’ın bir vaadi ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir. Muhakkak ki Allah’ın vaadi gerçekleşecek ve Rasulü’nün buyurduğu gibi yeniden nübüvvet minhacı üzere Raşidi Hilafet olacaktır.” ifadelerine yer verildi.

İşte o Basın Açıklaması;

“Hilafet’in Yıkılmasıyla Kaybettiklerimizi Kazanmanın Tek Yolu Yeniden Kurulmasıdır”

Zaferler ve başarılarla dolu İslam tarihinin en utanç verici, en yıkıcı ve en uzun süreli tahribata neden olan musibeti, 3 Mart 1924 tarihinde sömürgeci kâfirlerin yerli işbirlikçileri ile birlikte Hilafet’i kaldırmış olmalarıdır. Zira Hilafet öyle herhangi bir devletin tarih sahnesinden silinmesi değil, bilakis Hilafet sayesinde uygulanabilen İslam ahkâmının ortadan kaldırılması, İslami liderliğin yok edilmesi ve İslam ümmetinin parçalanması demektir ki öyle de olmuştur. O tarihten sonra İslam ümmetinin başına gelmedik felaket kalmamış, önceki izzet, heybet ve azametini kaybetmiş, toprakları vahşice işgal edilmiş, evlatları hunharca katledilmiş, zenginlikleri talan edilmiştir. Hilafet’in yıkılmasıyla birlikte İslam ümmeti dininden uzaklaştırılmış, siyasi iradesini, askeri gücünü, ekonomik değerini ve stratejik önemini kaybetmiştir.

Hilafet’in yıkılması elbette birkaç günde gerçekleştirilmiş bir plan değildir. Öncesinde yaklaşık üç asır süren kapsamlı ve uzun vadeli bir yıkım ve tahribat projesi uygulanarak son noktada Hilafet kaldırılmıştır. Zira başta Batılı devletler olmak üzere sömürgeci kâfirler, Hilafet’in kendileri ve gelecekleri açısından ne denli tehlikeli olduğunu çok iyi bildikleri için onu yıkmak ve yıktıktan sonra yeniden kurulmasını engellemek uğrunda amansız bir uğraş vermişlerdir. Bunların ilki, Müslümanların topraklarını parçalamak, sonra başlarına kendilerine sadık yöneticiler atamak ve üzerlerine küfür rejimlerini, fikirlerini ve yaşam tarzını dayatmak olmuştur. İkincisi, Müslümanları daima işgallere, savaşlara, katliamlara ve boyunduruğa mahkûm etmişlerdir. Yahudi varlığının Müslümanların bağrına saplanması ve Kudüs’ün işgali bunun en bariz örneğidir.

Bununla da yetinmeyen sömürgeciler, bu ümmet bir daha asla belini doğrultamasın, asla yeniden birleşemesin, kendilerini koruyacak ve ardında savaşacakları bir kalkan olan Halife liderliğinde tekrar toplanamasınlar diye pek çok yola başvurmuşlardır. Müslümanları Hilafet fikrinden uzaklaştırmak için mugalatalar yapmışlar, Hilafet’in şer’î değil tarihi bir olgu olduğunu iddia etmişler, Müslümanları Hilafet’ten soğutmak amacıyla karalama kampanyaları düzenlemişler, Hilafet’i yeniden ikame etmek üzere çalışan Müslümanlara her türlü zulmü reva görmüşlerdir.

Fakat bütün bu beyhude girişimlere rağmen, İslam ümmetinin aklından ve kalbinden Hilafet’i söküp atmayı başaramamışlardır. Bilakis bugün ümmet, Hilafet’in yokluğunu daha fazla hissetmiş, önemini idrak etmiş ve kararlılıkla savunmaya ve talep etmeye başlamıştır. Peki, kimler Hilafet’e karşı çıkmaya ve yeniden kurulmasını engellemeye çalışıyor bugün? Elbette Hilafet’in yokluğunda dünyayı vahşice talan eden sömürgeciler! Onların hegemonyasına angaje olmuş, izzeti ve gücü Allah’tan başkasında arayan işbirlikçiler! İslam’ı hayatlarından uzaklaştırmış bilinçsiz güruhlar!

Dolayısıyla Hilafet’in ikamesi, Müslümanlar için hayır, zafer ve izzet iken İslam düşmanları için şer, hezimet ve zillet demektir. Zira Hilafet kurulduğunda işgal edilmiş topraklar esaretten kurtulacak, parçalanmış İslam ümmeti yeniden birleşecek, kaybettiklerini geri kazanacak, küresel sömürgecilik sistemini yok edecek ve yeniden dünyanın birinci devleti konumuna yükselecektir. Böylelikle tüm dünyayı zulmün karanlıklarından İslam’ın aydınlığına kavuşturacaktır Allah’ın izniyle. Bu sayede İslam’ın adaleti yalnızca Müslümanlara değil, aynı zamanda Kapitalist ideolojinin yoksulluk, ahlaksızlık ve zulme mahkûm ettiği tüm insanlığa ulaşacaktır.

Ey Müslümanlar! Her şeyden önce Hilafet, Allah’ın tüm Müslümanlar üzerindeki farzıdır, hatta farzların tacıdır. Üstelik yeniden kurulması, Allah’ın bir vaadi ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir. Muhakkak ki Allah’ın vaadi gerçekleşecek ve Rasulü’nün buyurduğu gibi yeniden nübüvvet minhacı üzere Raşidi Hilafet olacaktır. Müslümanlar için Hilafet bir hayal değil, varlığı ile kurtuluşa ereceğimiz hakikattir, gerçekliktir! Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ

“... Sonra nübüvvet yolu üzere yürüyecek Hilâfet olacaktır.”