Köklü Değişim Medya
Filistin’de Hamas ve El-Fetih arasında yaşanan gelişmeleri, Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR, Twitter hesabı üzerinden değerlendirdi.
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Taha Kılınç’ın makalesi üzerinden konu hakkındaki görüşlerini dile getiren Kar, makalenin, “Gazze'nin fetihe verilmesi Filistin için artık Amerika'nın çözüm planına gidildiğini gösterdiğini” ifade etti.
“Hamas’ı bu karara zorlayan nedenin Gazze'deki abluka ve ambargonun kalkmaması” olduğunu dile getiren Mahmut Kar, Yani Gazze'de yaşam zorlaşmış, Halbuki TR abluka kalktı demişti.” diyerek Türkiye Hükümeti’nin toplumu yanlış bilgilendirdiğinin altını çizdi.
“Dikkat edilirse Amerika hem Filistin hem de Suriye'de aynı taktiği uyguluyor. Baskı abluka ve sonra grupları masada kendi çözümüne razı etme” ifadeleriyle de bölgeye yönelik olarak Amerikan stratejisinin nasıl işlediğini dile getirdi. Aynı şekilde hem Filistin’e hem de Suriye’ye komşu devletlerin bu strateji noktasında nasıl kullanıldığını da “Komşu ülkelerin bu süreçteki rolü ise Amerika'nın bu çözüm planına grupları ikna etmek. Filistin'de Mısır ve BAE, Suriye ve İdlib'te Türkiye” sözleriyle ortaya koyan Kar, Filistin ve Suriye’de işlenen cürümlere sorduğu şu soru ile dikkat çekti: “Şimdi bunlardan sonra Mısır'ın Filistin'in özgürlüğü için çalıştığını, Türkiye'nin Suriye devriminin yanında olduğunu nasıl söyleyebiliriz?”
İşte Gazze’de girilen yeni döneme dair önemli ifadelerin bulunduğu Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Taha Kılınç’ın bugünkü makalesi:
Ve aylardır beklenen gelişme nihayet yaşandı: Ramallah merkezli Filistin hükümetinin başbakanı Rami Hamdallah, pazartesi günü yanında kabine üyeleriyle Gazze’ye geçerek, yönetimi Hamas hükümetinden resmen devraldı. Kurulan “birlik hükümeti”nin Gazze halkının acılarına çare olacağı vaatleri arasında kameraların karşısına geçen taraflar, birbirlerine övgüler yağdırdılar, sıcak öpücükler havada uçuştu. Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) sponsorluğunda gerçekleştirilen devir-teslimle birlikte, Gazze sınırlarının kontrolü de Hamas’tan alınarak birlik hükümetinin denetimine verildi. Bununla beraber Hamas, Gazze içindeki güvenliği sağlama sorumluluğunu devam ettirecek.
Mısır, BAE ve İsrail istihbarat birimlerinin de yakından izlediği birleşme sürecinin resmen ilanından önce, Hamas, iki yıl evvel tutukladığı beş Fetih üyesini serbest bıraktı. Tutukluların, Mısır’ın Tel Aviv Büyükelçisi Hâzım Hayrat’ın da içinde bulunduğu bir Mısırlı heyetin pazar günü Gazze’yi ziyaretinden hemen sonra serbest kalması dikkat çekti. Daha da dikkat çekici olansa, özgürlüğüne kavuşan Fetih üyelerinden Tâhir Ebû Armene’nin Mahmud Abbas yerine, 2011’de Fetih’ten ihraç edilen Muhammed Dahlan’a teşekkür etmesiydi.
Gazze’de yaşanan gelişmeleri başından beri dikkatle izleyenlerin de fark ettiği gibi, söz konusu uzlaşma her ne kadar Mahmud Abbas’ın liderliği altında gerçekleşiyor görünse de, arka plandaki mimar Muhammed Dahlan. Fetih saflarından kovulduktan sonra BAE’ye yerleşen ve bölgesel siyasi-askeri operasyonlarını “BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zâyed’in başdanışmanı” sıfatıyla Abu Dabi’den yöneten Dahlan, İsrail’in de Gazze meselesinde kendisine çok güvendiği bir isim.
82 yaşına gelen ve sağlık durumu gittikçe bozulan Mahmud Abbas’ın liderliği bırakması durumunda Mısır-BAE-İsrail üçlüsünün de favori Filistin lideri adayı olan Muhammed Dahlan, Gazze’deki anlaşmayla Filistinliler arasındaki desteğini de artıracak gibi görünüyor. 11 yıldır aralıksız devam eden Gazze ablukası nedeniyle artık dayanacak gücü kalmayan halkın, günlük hayatlarındaki pratik ihtiyaçların karşılanması ve acil problemlerin çözülmesi halinde, sıkıntıları gideren kadroları desteklemeye başlaması da gayet doğal elbette.
Hamas, mecburen kabul etmek durumunda kaldığı “birlik hükümeti” seçeneğini, elindeki iktidarı yitirme ve halk desteğinin azalması pahasına savunuyor. Çünkü Gazze’de günlük hayatı sürdürmenin artık imkânı kalmadı. Kullanılabilir suların yüzde 98 oranında kirlendiği, eğitim ve sağlık hizmetlerinin durma noktasına geldiği, altyapının çöktüğü, ekonomik krizin rutin bir yaşam biçimi haline geldiği bölgede, Hamas, insanları rahatlatmak adına Dahlan’ın (dolayısıyla Mısır-BAE-İsrail troykasının) acı reçetesine “evet” dedi.
Daha önceki yıllarda uygulamaya koyulan “birlik hükümeti” denemelerinin hepsi başarısızlıkla sonuçlandığı için, birçok siyasi gözlemci, pazartesi günü ortaya çıkan tabloya da şüpheyle yaklaşıyor. Özellikle, sınır kontrollerinin Dahlan ve ekibine geçmesi karşılığında Hamas’ın Gazze’deki iç güvenlik üzerinde denetimini sürdürecek olmasının, iki grup arasında çatışma çıkarabilecek en kritik konu olduğu düşünülüyor. Abbas ve ekibinin Dahlan’a rol düşürmemek için Hamas’a karşı el altından taarruzları sürdürmesi ihtimali de bir başka şüphe konusu. Şu anda anlaşma sağlanmış görünse de, aslında Filistin içindeki üç fraksiyonun (Hamas, Dahlan ve Abbas cepheleri) rekabeti kıyasıya devam ediyor. Her üçü de kendi tabanını korumak ve politik yürüyüşünü sürdürmek derdinde. Bu bağlamda Hamas’ın, bir yandan Kahire’de resmi temsilcilik açarken diğer yandan da yeniden İran cephesine yanaşması akılda tutulmalı. Şu anda Gazze’de Katar ve Türkiye’nin denklem dışına itilerek, yerlerine bölgenin diğer aktörlerinin bütün güçleriyle yerleşme çabalarına şahitlik ediyoruz biraz da. Hamas 1987’deki Birinci İntifada sürecinde resmen kurulduğunda, bu yeni oluşum “spor olsun diye” sahneye çıkmış bir yapılanma değildi. Yâser Arafat liderliğindeki Filistin yönetiminin sürdürdüğü politikalardan rahatsızlık duyan İslâmi duyarlılığa sahip Filistinli kesimler, Hamas’la birlikte kendilerini ifade edecek bir platform bulmuşlardı. Yolsuzluk iddialarının yanında İsrail’le fazla yakın görüntü verdiği için de kıyasıya eleştirilen Arafat ve ekibinin karşısına, Müslüman Kardeşler’den ilham alan güçlü bir politik muhalefet çıkmıştı. Bu anlamda Hamas, aslında Filistin Kurtuluş Örgütü-Fetih çizgisinin, dünya görüşü bakımından karşı cephesini ve alternatifini oluşturuyordu. Arafat’ın uzun siyasi yürüyüşü sırasında yıpranmasının da yardımıyla, Hamas taze bir ümit olarak kitleler arasında coşkun bir destek bulmuştu.
Meseleyi dünya görüşü farkı üzerinden okuduğumuzda, Filistin’in ‘seküler’ tarafını temsil eden Fetih çizgisiyle ‘İslâmcılık’ çizgisini temsil eden Hamas’ın uzun süreli ve derinlemesine bir birliktelik sergileyebilmelerinin oldukça güç olduğunu fark ederiz. Hamas’ın kendisini var eden temel prensiplerden tümüyle sıyrılıp çıkması mümkün olmadığına göre, yeni “birlik hükümeti”nin yumuşak karnı da bu “dünya görüşü farkı” olacaktır.