15 Temmuz Demokrasinin Değil İslâm’ın Zaferidir!
15 Temmuz 2019

15 Temmuz Demokrasinin Değil İslâm’ın Zaferidir!

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Bugün 15 Temmuz! 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan meş'um darbe girişiminin ve Müslüman halkın bu girişime tekbirlerle karşı koyuşunun yıldönümü…

Askerî darbelerden ya da darbeye benzer müdahalelerden yana sürekli başı ağrıyan Türkiye, halkının iman şuuruyla karşı koyması sonucunda bu sefer rahat bir nefes aldı. Bundan önceki darbe/darbeye benzer girişimlere yönelik olarak bu kadar net bir tavır alamayan Müslüman Türkiye halkı, 15 Temmuz Darbe girişiminde laik cuntacılara ve onlara bu konuda yandaşlık yapan kesimlere en üst perdeden gerekli cevabı verdi.

15 Temmuz darbe girişiminin, “FETÖ” diye anılmaya başlayan Fetullahçı yapıya ihale edilmesiyle birlikte darbenin arkasındaki esasi İngilizci yapı kendisini gizlemeyi başarmıştı. Kimilerinin daha yeni yeni görmeye, yazmaya başladığı bu İngilizci etkiyi, Hizb-ut Tahrir hadise daha sıcağı sıcağınayken net bir şekilde resmetmiş; darbenin üzerindeki sis perdesini ciddi manada kaldırmıştı. O zaman ilgili haberimizde Hizb-ut Tahrir’in bu tespitlerine biz de yer vermiştik:

İlgili haber için resme tıklayın: Bir 15 Temmuz Anatomisi

İlgili haber için resme tıklayın.

“15 Temmuz Darbe Girişimi Bileşenleri

15 Temmuz sonrasında, Kemalistlerin darbedeki rolüne ilişkin çok az sayıda görüş belirtildi. İktidarın darbe girişimini Gülen’e mal etmesinden sonra hükümete yakın Medya, diğer ulusalcı Medya ve sokak protestolarında Gülenciler aleyhine söz söylemeyen kalmadı.

15 Temmuz darbe girişiminin aktörlerine ilişkin tartışmalar Türkiye gündemindeki sıcaklığını korurken, darbe girişiminde Kemalistlerin etkisine yönelik ilk net açıklama 17 Temmuz’da Hizb-ut Tahrir’den gelmişti. Konu ile ilgili olarak, Darbeyi İngiliz yanlısı Laik-Kemalist subayların tertip ettiğini, Gülenci subayların ise onlara destek verdiğini açıklamıştı.

Hizb-ut Tahrir*’in yaptığı açıklamada, ‘Kemalistlere yönelik’;*

‘Darbenin arkasında İngiliz yanlısı maceraperest subaylar olmasına gelince, bilindiği üzere ordunun belkemiğini İngiliz yanlısı subaylar oluşturmaktadır. Amerika, Cumhurbaşkanı Özal döneminden itibaren ordu içine sızmak için çalıştı, ancak başarılı olamadı. Bu yüzden Polis Teşkilatı’nı güçlendirdi ve Özel Kuvvetler kurdu. Sonra Erdoğan döneminde ABD, orduya sızmak üzerine fokuslandı ve bir ölçüde de başarılı oldu... Erdoğan, her ne kadar İngilizlerin kanatlarını budasa da ancak orduda hâlâ İngilizlerin belli gücü var. Onları tamamen yok etti diyemeyiz. İşte cuntacı subaylar da İngiliz yanlılarıdır. Bu subayların maceraperest oluşlarına gelince, çünkü büyük olasılıkla darbe planı İngilizler tarafından değil, cuntacı subaylar tarafından planlanmıştır. İngilizler, bunu onlara havale etmiştir. Zira darbe planına bakıldığında, İngiliz sinsilik ve kurnazlığından neredeyse tamamen yoksun olduğu görülür. Örneğin cuntacılar, darbe bildirisinde laikliğe vurgu yaptılar. Bu ise onların ahmak olduğunu gösterir. Çünkü pek çok Türk İslâmi duygulara sahiptir. Dolayısıyla bildiride laikliğe vurgu yapmak, onları ajite etmek içindir. Mustafa Kemal ve yandaşlarına vurgu yapmak ise, İslâm’a ve Müslümanlara olan öfke, kin ve nefretlerinin bir göstergesidir.’

‘Gülencilere yönelik’;

Darbe girişimin arkasında Gülencilerin olduğunu söylemek, büyük olasılıkla doğru değildir. Çünkü Gülenciler, daha çok yargı ve STK’larda öbekleşmişlerdir. Birincisi, sömürgecilerin desteği olmadan darbe yapabilecek askerî kapasiteleri yoktur. İkincisi, Amerika’nın komutu ile hareket ederler, dolayısıyla onun izni olmadan kıpırdayamazlar. Amerika ise özellikle Erdoğan’ı şu anda çıkarlarına hizmet edecek en uygun kişi olarak görüyor. Suriye krizinde Türkiye, Amerika’nın son okudur. Erdoğan, ABD’ye öyle bir hizmette bulunmaktadır ki bu koşullarda bir başkası bunu yapamaz.’

‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik’;

Hiç şüphesiz Erdoğan, budanmış olsalar da İngilizlerin ordu içinde belli bir güçlerinin ve darbe girişiminin arkasında da ordu içindeki İngiliz yanlısı grubun olduğunu biliyor. Fakat Erdoğan, Gülen hareketini suçlamıştır, çünkü İngilizlerin ordu içindeki adamlarını gündeme taşımak, onların prestijini yüceltmek, habersizce ortadan kaldırmak ise prestijlerine bir hakaret olduğunun farkındadır. Gülen hareketinin onlar kadar büyük bir imajı yok. Erdoğan, sessiz sedasız yani gizlice İngilizlerin adamlarını ortadan kaldırmak için çalışmaktadır. Ön plana çıkarılmıyorlar ki etraflarında kümelenme olmasın... Aksine sessiz sedasız muhaliflerini tırpanlıyor. Zira Gülen cemaati, İngilizlerin adamlarına kıyasla devede kulak kalır.’[1] demişti.”

Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda da darbe girişiminin bileşenlerine işaret etti, darbenin bastırılmasını sağlayan imani motivasyona dikkat çekti:

#15Temmuz'a karşı duranlar kim?
İngilizci Laik Kemalistlere, Amerikancı çıkarcı FETÖ'cülere TEKBİRLER getirerek karşı duran Müslüman halktır.
O halde #15TemmuzDestanı varsa onların hakkıdır.
Demokrasi zaferi veya destanı değildir.#15TemmuzuUnutmaUnutturmahttps://t.co/pQ9yCFgRzS

— Mahmut KAR (@mk_mahmutkar)

#15Temmuz'da darbeye kalkışan bileşenler

1- İngilizci çılgın Kemalist subaylar
2- Çıkarcı FETÖ'cü subaylar
3- Rütbe peşinde olan bir kısım subay#15TemmuzuUnutmaUnutturma#Unutmayacağız

— Mahmut KAR (@mk_mahmutkar)

#15Temmuz'da darbeye hangi bileşenlerin kalkıştığını 3 yıl geçtikten sonra daha yeni yeni kenarından köşesinden yazmaya başladınız.
Biz daha o gün darbecilerin kimler olduğunu ve arkalarındaki saikleri söylemiştik.#15TemmuzuUnutmaUnutturma#Unutmayacağızhttps://t.co/kybUfal4Zc

— Mahmut KAR (@mk_mahmutkar)

Geçen üç yıllık zaman diliminde yaralar iyileşmemiş, acılar dinmemiş aksine İslâmi duygular demokrasiye tahvil edilmeye çalışılmasıyla yaralara tuz basılmıştır. 15 Temmuz’u Demokrasi Bayramı ilan edenler, darbecilerin başaramadığını başarmak adına çok sinsi adımlarla İslâmi atmosferi, batıl demokratik laik söylemlerle ifsat etmiştir.

“15 Temmuz Darbe Girişiminin Kazananı Kim?

‘Amerika ve Erdoğan, ordu içindeki İngilizlerin kökünü kazımak ya da en azından etkilerini asgariye indirmek için darbe girişimini istismar etmek üzere ellerinden geleni yapacaktır. Bunlar, darbe girişimini oldukça fazla abarttılar. Bu abartı, yoğun ve güçlü bir şekilde İngilizlerin adamlarının peşine düşmek için Erdoğan’a bir fırsat sunmaktadır. Tabii ki Erdoğan, Amerika’nın izin verdiği sınırlar çerçevesinde muhalifi Gülen hareketini de zayıflatmak için darbe girişimini kullanacaktır... Darbe sonrasında görülen binlerce tutuklamalar bunun göstergesidir.

İngiltere’ye gelince, -sinsi ve kurnazlıkla plan ve üslupları, araçları belirleyen kendisi olmayıp adamları olsa da- olacakları hesaplamıştır. Bu nedenle adamlarına yeniden prestij kazandırmak için olayları yakından takip ediyor... Amerika ve Erdoğan da böyle tahmin ediyor. Bu yüzden Obama, sanki darbe girişimi Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi’nin göbeğinde olmuş gibi uluslararası tepkileri de hesaba katarak Türkiye’deki olayları görüşmek üzere Ulusal Güvenlik Konseyi’ni topladı. Erdoğan ayrıca İngiliz yanlılarının vereceği herhangi bir tepkinin önünü almak için insanları meydanlara çağırıyor.

Sonuç olarak olaylar, acı vericidir. Çünkü akan kanlar, İngiliz ya da Amerikan kanları değil, bizim çocuklarımızın kanlarıdır... Yıkılan havaalanları, binalar ve meydanlar, Amerika ya da İngiltere değil, bizim ülkemizin hava alanları, binaları ve meydanlarıdır... Böylece bu darbe girişiminin her saati, ülkemize ve bizlere zifiri karanlıktır*... Gerçekten de bu, üzüntü ve acı vericidir...** Ancak bu karanlıkta az da olsa bir ışık görülmektedir. Çünkü halk, ‘Ya Allah, bismillah, Allahu Ekber’ sloganları atarak sokaklara döküldüler. Cuntacıların açık laiklik bildirisi Türkiye Müslümanlarının duygularını ajite etmiştir. Sokaklara fırlayarak kendilerini tankların önüne atıp dine yardım etmek için haykırmışlardır. Erdoğan ve iktidarına olan sevgilerinden değil, laiklik ve zebanilerinden nefret ettikleri için askerî darbe girişimi ile mücadele etmişlerdir. Türk halkı, laik sistem ve laik darbeye ve her nerede olursa olsun şer laikliğe karşı duygusal bir harekete girişmiş ise de, laik darbenin İslâmi duygularını ajite ettiği görülmüştür. Mustafa Kemal ve yandaşlarının izinden gidilerek darbe girişiminde bulunulmuştur. Halk, bunların İslâm’a olan kin ve tuzaklarından haberdardır.*

Laik rejime gelince, biraz İslâm kisvesi giydirildiği için duyguları dindirebiliyor... Peki, Müslümanları adalet ve ihsanla siyaset edecek, aralarında Allah’ın hükümlerini ikame edecek, Allah yolunda onlarla birlikte omuz omuza cihat edecek, bu dünyada izzet, ahirette de kurtuluşa eriştirecek adalet ve hak devleti olan Nübüvvet metodu üzere Râşidî Hilâfet Devleti olsa durumları nasıl olur? Onlar mal ve canlarıyla, duygu ve fikirleriyle, beden ve uzuvlarıyla, kısacası her şeyleriyle Hilâfet’i koruyacaklardır... Müslümanlar, tek bir ümmettir. İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmettir.”