Sıla-i rahim, “kan bağı ve evlenme yoluyla oluşan akrabalık bağlarını yaşatma, akrabalarla ilişkiyi sürdürme, haklarını gözetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yardımda bulunma, ziyaret etme” şeklinde açıklanmaktadır. Tanımından da açığa çıktığı üzere sıla-i rahim, Müslümanlar arasındaki sevgiyi çoğaltır, akrabalık ilişkilerimizdeki bağı güçlendirir ama en önemlisi cennete girmemizi sağlayan bir kapıdır.
Cübeyr b. Mu’tim’den rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
لا يدخل الجنة قاطع
“Akrabalık ilişkilerini kesen cennete giremez.” [Müslim, Birr, 18-19]
Bu hadisten ve birçok ayet ve hadislerden yola çıkarak diyoruz ki akraba ziyareti basite alınacak bir konu değildir. Namaz kadar, oruç kadar ciddi bir konudur. Fakat günümüzde akraba ziyaretleri, akrabayı gözetme ve ona yardımda bulunma pek önemsenmiyor. Oysaki akrabalarımız çekirdek aileden sonra gelen en yakınlarımızdır. Başımız sıkıştığında, dara düştüğümüzde, sohbet etmek istediğimizde, yalnızlığımızda, yanlışımızda, sevincimizde, üzüntümüzde gidilecek/açılacak bir kapıdır. Fakat dünyalık menfaatler, para hırsı, teknolojinin yanlış şekilde fazla kullanımı vb. sebepler Müslümanları o kadar içine çekmiş durumdaki bizi bu farziyetten hayli uzaklaştırıyor.
Akrabalarımızı; bir geçmiş olsun demek için veya hayırlı olsun demek için ziyaret etmek yerine telefonda mesaj çekip geçiştirdiğimiz, bizim hakkımızda şöyle dedi, böyle dedi diye yüzlerine bakmadığımız, şu kadar borcunu ödemedi diye onlarla görüşmediğimiz ya da hiçbir sebep olmaksızın ayda yılda bir bayramdan bayrama görüştüğümüz bir dönemdeyiz. Peki İslam bize bunu mu öğütlüyor? Ukbe’nin kızı Ümmü Gülsüm’den rivayet edilen sadaka ile ilgili hadiste tam da bu sorunun cevabını bulabiliriz.
Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:
أَفْضَلَ الصَّدَقَةِ الصَّدَقَةُ عَلَى ذِي الرَّحِمِ الْكَاشِحِ
“Sadakanın en faziletlisi, gizlice düşmanlık güden akrabaya verilen sadakadır.”[ Ahmed b. Hanbel, III, 402, V, 416]
İslam aile akrabalık bağlarına çok önem veren bir dindir ve bize bunu öğütler. Akrabalık bağlarında asla çıkar gözetmemeyi aksine her koşulda iyi davranmayı şiar edinmemizi ister. Bunun doğru yolunu da bize göstermiştir.
Abdullah b. Amr’dan rivayet edildiğine göre, Allah Resülü (sav) şöyle buyurmuştur:
لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ ، وَلَكِنِ الْوَاصِلُ الَّذِى إِذَا قَطَعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا
“Sıla-i rahim yapan kimse kendisine yapılan ziyaretin karşılığını veren kimse değildir. Sıla-i rahim yapan kimse kendisi ile akrabalık ilişkilerini kesenler ile ilişkilerini kesmeyip devam ettiren kimsedir.” [Buhari, Edeb, 15]
Allah (svt) rızası için yapacağımız bu amelde toplumun birliği ve huzuru da gözetiliyor. Çünkü huzurlu bir toplum Allah’ın (svt) emir ve yasaklarını yerine getiren bireyden ve bireyleri oluşturan aileden meydana gelir. Aile bağlarının ve akrabalar arasındaki ilişkilerin korunması aslında toplumun da korunmasıdır. O zaman hem ahiretimiz için hem de dünyamız için yapacağımız şey bellidir: Her ne olursa olsun akrabalık bağını kesmemek.
Ebu Bekre’den rivayet edildiğine göre, Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:
مَا مِنْ ذَنْبٍ أَجْدَرُ أَنْ يُعَجِّلَ اللَّهُ لِصَاحِبِهِ الْعُقُوبَةَ فِى الدُّنْيَا مَعَ مَا يَدَّخِرُ لَهُ فِى الآخِرَةِ مِنَ الْبَغْىِ وَقَطِيعَةِ الرَّحِمِ
“Ahirette verilecek cezası ile birlikte, zulüm ve akrabalık bağlarını kesmek kadar Allah'ın, sahibini dünyada daha çabuk cezalandırmasını sebep olan başka günah yoktur.” [Tirmizi, Sıfatu'l Kıyama, 57]
Peki şimdi ne yapmalıyız? Resulullah’ın (sav) bize ilettiği bu hadisleri öğrendikten/tekrar hatırladıktan sonra yapmamız gereken; bize karşı iyi olan kötü olan, uzakta olan yakında olan, büyüğümüz ya da küçüğümüz ile elimizden geldiğince iletişimimizi arttırmaktır. Uzaktaysa bir telefon açıp hal hatır sormalı, yakındaysa evimize davet etmeli, yardıma ihtiyacı varsa yardım etmeli, dertlerini paylaşmalı sevinçlerine ortak olmalıyız akrabalarımızın. Çünkü bir Müslüman olarak Allah Azze ve Celle’nin bizden ilgisini kesmesini istemeyiz.
İbn Avf, Allah Resulü’nün (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
قَالَ اللَّهُ أَنَا الرَّحْمَنُ وَهِىَ الرَّحِمُ شَقَقْتُ لَهَا اسْمًا مِنَ اسْمِى مَنْ وَصَلَهَا وَصَلْتُهُ وَمَنْ قَطَعَهَا بَتَتُّهُ
“Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: Ben Allah’ım. Ben Rahman’ım. Rahimi (akrabalığı) ben yarattım. İsmimden ona isim verdim. Kim akrabalık bağlarını devam ettirirse, ben de onunla ilgimi kesmem. Her kim de akrabalık bağlarını keserse, ben de onunla ilgimi keserim.” [Ebu Davud, Zekat, 45]
Zehranur YAĞMUR