Duygu Özdemir’in sunuculuğunu yaptığı panel, Edanur Çetiner’in Kur’an tilaveti ile başladı. Ardından Müzeyyen Sevinç, Kapitalist İktisat Nizamının tanımları ve bu tanımlardan çıkan uygulamaların yol açtığı sıkıntıları ifade etti. Sevinç konuşmasında şu hususların altını çizdi: “Kapitalizmin iktisadî nizamı üç esas üzere kuruludur: 1-İnsanın ihtiyaçlarına nispetle mal ve hizmetlerin azlığı meselesi. 2-Üzerinde sürekli olarak araştırma ve inceleme yapılan, üretilen mal ve hizmetin kıymeti meselesi. 3-Fiyat ve fiyatın üretim, tüketim ve dağıtım süreçlerinde oynadığı rol. Aynı zamanda bu, Kapitalist iktisadın esasıdır. İnsanın ihtiyaçlarına nispetle mal ve hizmetlerin azlığı meselesine bakacak olursak onların bu düşünceleri hangi temele oturttuklarına araştırdığımızda, karşımıza Malthus'un nüfus teorisi çıkar. Ona göre insanların durmaksızın çoğalmaları sonucu yeryüzünde barınamayacakları bir gün gelecektir.” … “Evet, ne acıdır ki etraflarında üretimi arttırabilecek hammadde ve işgücünü bulamayan kapitalistler dünyaya yayılmış ve sömürmek üzere adeta yağmalamaya başlamışlardır. Bu hedefe ulaşmak için her yolu mubah gören kapitalist Batılılar, izandan ve insaftan yoksun bir şekilde daha iyi yaşamak için daha fazla zenginliğe, daha fazla zenginlik için daha fazla üretmeye, daha fazla üretmek için ise daha fazla sömürmeye azmetmişlerdir. Özellikle Asya ve Afrika’daki zenginlikleri neredeyse bedelsiz bir şekilde sömürdükleri yetmezmiş gibi, bir de bu coğrafyanın insanlarını üretimi arttırmak adına köleleştirmişlerdir. İnsana, hayata ve iktisada dair doğru tespitlerde bulunamayan kapitalizm, dünyanın yaşanmaz bir hâle gelmesindeki en büyük etkendir. Kapitalizm ideolojisi dünyaya kaos, sömürgecilik ve fakirlikten başka bir şey verememiştir. Bir türlü doymak bilmeyen açgözlü insanlar, daha fazla kâr elde etmek adına her türlü zulmü yapabilecek şirketler ve sömürgecilik adına alenen katleden devletlerin varlığı hep onun eseridir. Zira “yaşamak için öldüreceksin” diyen bir ideoloji insana acı ve yoksulluktan başka ne verebilir ki? Dünya sömürgecilik tarihine baktığımızda bu konuda en mahir, en sinsi ve en açgözlü olanın İngiltere olduğu görülecektir. İngilizlerin dünya üzerinde sömürgeleştiremediği sadece 22 ülke kalmıştır. Sadece üretimin artması ne muhtaçların doyurulmasını, ne işçilerin maaşlarının artmasını ne de vergilerin azalmasını sağlamaktadır. Üretimin artması sadece sermaye sahiplerinin daha fazla zenginleşmesini sağlamaktadır. Gerçek hayata hiçbir şekilde yansımayan kişi başına milli gelir ise istatistikî bir veriden başka hiçbir şeyi ifade etmemektedir. Kapitalizm her bir ferdin ihtiyaçlarının karşılanmış olup olmamasına bakmaz. Zayıf yaradılışlı olduğu için mal ve hizmet üretimine katkıda bulunamayan veya sonradan zafiyete uğrayan kimselerin yaşama hakkı olmamaktadır. Çünkü böyle kimseler üretime katkı sağlamamış olduklarından, bunların milli gelirden ihtiyaçlarını karşılayacak bir şeye sahip olma hakları yoktur. İşte bütün bunlardan dolayı: Sokaklar evsizlerle dolu iken Bill Gates gibi insanlar 150 milyon dolarlık 66.000 metrekare evde yaşıyor. Madonna’nın sadece Londra’da 8 evi var, ortalama 600 evsize barınak olabilecek büyüklükte. ABD’de 7 milyon evsiz olduğundan kimsenin haberi yok çünkü Televizyonlarda gördüğünüz Amerikalılar havuzlu villalarda yaşıyorlar. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken para babaları fazla yediklerini eritmek için koşu bandının üstünde ter döküyor. Dünyada 600 milyon obez ve 1.4 milyar aç insan var.”
Müzeyyen Sevinç’in konuşmasının ardından program kapitalist iktisat nizamının insanlığı getirdiği korkunç neticeleri konu alan sinevizyon gösterimi ile devam etti. Daha sonra Ummu Ubeyde bacımız İslâm’ın iktisat nizamını içeren sunumunu gerçekleştirdi. Ummu Ubeyde de konuşmasında şu hususlara değindi: “Ülkemizde çağın ortaya koyduğu yaşam koşullarının zorlaması ile ekonominin önemi hemen hemen herkes tarafından çok iyi bilinmektedir. Bugün ekonomik sorunların konuşulması, tartışılması ve neticede doğru ilkelerin bulunup uygulamaya konulması kaçınılmazdır. Dolayısıyla İslâm Davetini yüklenen herkesin Kapitalizm ve onun çarelerinin dayandıkları esasları ele alıp bozukluğunu gösterip çürütmesi gerekir. Bununla birlikte hayatın yenilenen çeşitli vakıalarını ele alıp İslâm’ın bunlar hakkındaki çarelerini kabulü farz olan Şer’î hükümler gibi ortaya koyması, izah etmesi gerekir. Bu çarelerin zaten Kitap ve Sünnet’ten veya bunların gösterdiği diğer Şer’î delillerden çıkartılmış Şer’î hükümler olmalarından dolayı alınıp kabul edilmesinin gerektiğini izah etmelidir. İktisatla alakalı Şer’î hükümler incelendiği zaman, İslâm’ın, insanların servetten faydalanma imkânını sağlama hususuna çare getirdiği görülür. İslâm’a göre toplumda var olan iktisadî mesele de budur. İslâm, iktisadı incelerken ancak servetin elde edilişini, servetin birikimini ve servetin insanlar arasındaki dağıtımını ele alır. Buna göre iktisatla alakalı hükümler üç esasî kaideyi içerir. a- Mülkiyet b- Mülkiyetin kullanımı c- Servetin insanlar arasında dağılımı. … İslâm ekonomisinin ayrı bir ilim dalı haline gelebilmesi için Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere, tefsirler, hadis kitapları ve şerhleri, iktisadi bir bakışla incelemeliyiz. Rasul (s.a.v) ve O'nun Raşid Halifeleri döneminde sosyal hayata ve hükümete ait prensipler uygulandığı için faydalanabileceğimiz birçok örnek ve kaideler bulunmaktadır. Değerli Kardeşlerim; Aziz ve güçlü olan Allah(svt), adam gibi adamları bünyesine katan bir partiye Hilâfet’i nasip eyleyecektir. Onları ticaret ve alış-veriş Allah’ ı zikretmekten alıkoyamaz. Onlar Hilâfet’i kalplerine, kulaklarına ve basiretlerine kazıdılar. Onun için tüm hazırlıklarını yaptılar. Hilâfet’in anayasa ve hükümlerini, yönetim idarede Hilâfet Devleti organlarını istinbat ettiler. Hilâfet’in kurulmasında Rasûlullah(sav)’in siretini kendilerine örnek edinerek bu yolda yürüdüler. Bir karış dahi ondan sapmadılar. Onlar, Allah(svt)’nın izniyle Hilâfet konusunda meydana gelebilecek herhangi bir çarpıtmayı önleyen bir bariyer gibidirler. Onlar, Allah(svt)’nın inayeti ve yardımıyla kâfirlerin, ajanların ve yandaşların komplolarını paramparça eden bir taş gibidirler. Onlar, Allah(svt)’nın güç ve kudretiyle İslâm ve Müslümanların düşmanlarının tuzaklarını başlarına geçiren uyanık siyasetçilerdir. “Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfal 30) “Oysa kötü tuzak ancak sahibini kuşatır.” (Fatır 43) Değerli kardeşlerim! İslâmi Hilâfet konusu, büyük bir iştir ve şanı da yücedir. Hilafetin kurulması, öyle saptırıcı basın ve medyanın alay edeceği bir haber olmamalıdır. Aksine Hilafetin kurulması, Allah(svt)’nın izniyle uluslararası dengeleri alt üst eden, tarihin yönü ve çehresini değiştiren şiddetli bir deprem etkisi meydana getirecektir. Şüphesiz Hilâfet, Rasûlullah(sav)’in müjdelediği gibi Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilâfet olarak geri dönecektir. Onu kuranlar, ilk Râşidî Hilafeti kuranlar gibi takvalı ve tertemiz olacaklardır. Ümmeti sevecekler, Ümmet de onları sevecek; Ümmmete dua edecekler, Ümmet de onlara dua edecek. Onlar Ümmete Ümmet de onlara kavuşmaktan mutlu olacak ve Ümmetin arasında bulunmaktan nefret etmeyecekler. İşte Nübüvvet metodu üzere kurulacak Hilâfet sahipleri böyle olacaklardır. Allah(svt), Hilafeti Hilafete ehil olan kimselere bahşedecektir. Biz, ona ehil olmayı Allah(svt)’dan ümit ediyor ve onun kurulmasını bize nasip etmesini temenni ediyoruz. “O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin.” (Tevbe 111)” Program, Yasemin Uğurlu kardeşimizin kıyam eşliğinde gerçekleştirdiği dua ile son buldu.