Köklü Değişim Dergisini takip eden okuyucularımızın yakından bildiğini umduğumuz bir hadisi burada tekrar zikretmek istiyorum.prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /
Allah Rasulu şöyle buyurdu;
“hiçbiriniz kendisini tahkir etmesin (küçük düşürmesin)
Yanındakiler “Ey Allah2ın Rasulu bizden birisi kendisini nasıl tahkir eder” diye sordular. O da şöyle dedi: “bir kimse öyle bir şey görür ki onunla ilgili bir şey söylemesi Allah’ın onun üzerindeki hakkıdır. Fakat o bu konu hakkında konuşmaz (yani insanlardan çekinip konuşmamakla kendisini tahkir etmiş, alçaltmış olur.) Allahû Teala da kıyamet Günü ona “Şu şu meselede niye üzerine düşen sözü söylemedin, söylemene engel olan şey neydi? Diye hesaba çeker. Adam konuşmamı insanlardan korkmam engelledi, der. Allah Teali da; Sen insanlardan değil önce benden korkmalıydın der.”
İşte bu gün Allah’ın üzerimizde ki hakkını ödeme günü, bu gün bütün aldatmacaların, yalanların hile ve tuzakların yıkılacağı sadece hakkın konuşulacağı bir gün. Bi iznillah
Konuşmacıları davet etmeden önce son günlerini yaşadığımız, içerisinde miraç gecesini barındıran Recep ayının Müslümanların tarihindeki önemine değinmek istiyorum.
Bu yada yerine getirilen ibadetlerin kabul edileceğini hatırlatmakla birlikte asıl bahsetmek istediğim Recep ayının 27.gecesi meydana gelen olaylar.
Bunlardan ilki Miraç hadisesidir ki, O gün insanlık Alemlerin Rabbi tarafından şereflendirilmiş, Rasul ve O’na iman edenler izzetli bir konuma yükseltilmiştir. Miraç yüksel anlamındadır. Rasul nezdinde Müslümanları katına yükselten Allah Subhanehu ve Teala, kendisine iman edenlere vermiş olduğu değeri Miraç ile mükafatlandırarak bir kez daha göstermiştir. Bu tarihi olay hicretten bir buçuk yıl önce Recep ayının 27. günü gerçekleşmiş ve bu günden itibaren Müslümanların zihinlerinden hiç çıkmamış hep hatırlanır olmuştur.
Dün bir çoklarımız bu mübarek geceye hazırlanmak için gündüzü oruçlu geçirdi gece ise nafile ibadetlerini arttırdı. Dün bir kez daha bu kutlu olayı hep beraber hatırladık.
Ancak unuttuğumuz yada unutmuş gibi gözüktüğümüz Miraç topraklarının durumuydu, kolları taşla kırılan, tankların altında ezilen, evleri başlarına yıkılan, aşağılık bir yahudinin kurşunuyla can veren yavruları hatırlamadık, hatırlamak istemedik.
Yüzlerimizi semaya çevirdiğimizde kaçımız bunarlı hatırlayarak zulümlere son vermek için ahdettik ve kaçımız ahdimize vefa gösterdik.
Evet miraç toprakları bu gün işgal altında, tıpkı Afganistan gibi, tıpkı Irak gibi, tıpkı Endülüs gibi.
Vasat ümmet, üstün ümmet sömürgeci kafirler tarafından aşağılanan, horlanan, işkence,tecavüz, katliam ve gayri insani her tülü muameleye maruz bırakılan bir ümmet konumunda.
Peki neden? Neden bu seçkin ümmet bu halde?
Kuşkusuz böylesine acı bir duruma düşüşün başlıca sebebi Allah2ın göndermiş olduğu İslam akidesini ve bu akideden fışkıran Şeri hükümlere gereği gibi bağlanılmamasıdır. Bunun neticesinde Allah’ın sünnetullahı bir kez daha tecelli etmiş nefislerdekinin değişmesiyle izzetli günler kaybolmuş ve bu günkü zillet bütün hayatı kaplamıştır.
Böylesine şiddetli sarsıntılar geçiren ümmetin direniş umutlarının tükendiği gün ise yine Recep ayının 27. günüdür. 27 Recep 1342 dünyanın dört bir tarafında şaşkın, çaresiz, mustaz’af, zayıf bir halde yaşayan Müslümanların yegane umut kaynağı olan hilafet devletinin hayat sahnesinden uzaklaştırılıp, Ümmetin diz üstü çökertildiği, asasının kırılıp, kalkanının parçalandığı kara bir gün.
Yine bu tarihte İslam ümmetinin derdiyle dertlenen, onunla birlikte gözyaşı döken, Müslümanların son halifesi açlık ve sefalete mahkum edilerek sürgüne gönderilmiştir. Hem de üzerine bastığımız bu topraklardan, İstanbul’dan.
Bu kadar yürek parçalayıcı, utanç verici olaydan sonra 27 Recep’te gerçekleşen bir olay var ki bizlere örnek olması açısından onu da burada zikredeceğim. Kudüs Haçlı orduları tarafından işgal edilip içerisindeki Müslüman halk kılıçtan geçirildikten sonra hiç gülmeyen, başlarını yerden kaldıramayan, geceleri uykusuz geçiren Müslümanlardan Selahaddin Eyyubi Komutasındaki İslam ordusunun tek derdi Müslümanlara ait olan bu mübarek beldeyi tekrar Müslümanlara iade etmekti. Nitekim yine bir Miraç Gecesinde Allah Subhanehu ve Teala Rasulunü katına yükselttiği bu toprakları 88 yıllık bir ayrılıktan sonra İslam ümmetine Selahaddin Eyyubi’nin eliyle bahşetti. Müslümanlar artık rahat uyuyabiliyordu. Basları artık dik, yüzleri ise gülüyordu.
Ta ki Kudüs önce kafir İngilizlere sonrada aşağılık Yahudi varlığının elin geçesiye kadar.
Biliyoruz ki artık Selahaddin Eyyubi yok, artık Abdülhamit yok. Ancak Eyyûbi’lerin, Abdülhamidlerin torunları olan biz varız. Be bizler Miraç toğrakları Yahudilerden temizleninceye kadar asla gülmeyeceğiz. Miraç toprakları Yahudilerden temizleninceye kadar asla uyumayacağız ve başımızı yerden kaldırmayacağız.
Rasulullah’ın örnekliğinde canımı ve malımız pahasına azimle çalışmaya devam edeceğiz. Ta ki Kudüs ve işgal arlındaki tüm İslam beldeleri kurtuluncaya kadar.. bi iznillah.
Dosta ve düşman karşı yaptığımız bu kısa hatırlatmadan sonra, içerisinde bulunduğumuz üç ayların ve özellikle Recep ayının Müslümanların uyanışına ve özlemlerinin giderilmesine vesile olmasının temennisiyle, AB’ne niçin girilmek istenmektedir, AB’ye gidildiği taktirde elde edileceği söylenen boş vaatleri anlatılacağı konuşmasını yapmak üzere Sayın Haluk Özdoğan’ı buraya davet ediyorum. Kendisi Yıldız teknik Üniversitesi, Mimarlık Mühendislik Fakültesi Mezunu…