Tunus Yönetimi, Hizb-ut Tahrir’i Engellemek İçin Kendi Kanunlarını Çiğniyor
17 Şubat 2025

Tunus Yönetimi, Hizb-ut Tahrir’i Engellemek İçin Kendi Kanunlarını Çiğniyor

Köklü Değişim Medya

Tunus’taki askeri mahkeme, Hizb ut-Tahrir Tunus Medya Bürosu üyesi Muhammed Nasır Şuveyha’ya, El-Tahrir gazetesine yazdığı bir makale nedeniyle dava açarak kendi kanunlarını çiğnedi.

Geçtiğimiz hafta sonu, Tunus’taki askeri mahkeme, Hizb ut-Tahrir / Tunus Medya Bürosu üyesi Üstat Muhammed Nasır Şuveyha’ya, El-Tahrir gazetesine yazdığı bir makale nedeniyle dava açtı. Makalesinde Şuveyha, İslam dünyasındaki yöneticileri ve orduları, ABD’nin, Tunus’ta Kuzey Afrika ve Akdeniz ülkeleriyle birlikte gerçekleştirdiği periyodik askeri tatbikatlara katılmaları konusunda uyarmış, ABD’nin genel olarak Müslümanlara, özel olarak da Gazze’deki Müslümanlara açıkça düşmanlık ettiğine dikkat çekmişti.

Muhammed Nasır Şuveyha’nın, söz konusu makalesinde yer alan bazı cümle ve ifadeler çarpıtılarak bir soruşturma kapsamında müebbet hapis cezasına varabilecek suçlamalarla tutuklanması, devletin siyasi çizgisi ve yürürlükteki yasaları ile taban tabana zıt olduğunu ortaya koydu.

Askeri mahkemeler, aralarında asker bulunmadığı sürece sivilleri yargılama yetkisine sahip değil. Tunus’taki 87 sayılı Siyasi Partiler Kanunu, siyasi partilerin denetleme yetkisini münhasıran ve yalnızca Başbakana veriyor. Ayrıca, Basın Kanunu’nu yürürlükten kaldıran 115 sayılı kararname de süreli yayınlarda yayınlanan makalelerin yazarlarını bu tür davalardan yasal olarak koruduğu biliniyor.

Hizb-ut Tahrir, Tunus’ta siyasi bir parti olarak çalışmalarını yürütebiliyor.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu’ndan yayımlanan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi:

“ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 7 Ekim 2023 sonrası Yahudi varlığına yaptığı ilk ziyaret sırasında, ABD Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak burada bulunduğunu ifade etmedi mi? Amerikan yönetimi, ablukanın her safhasında Yahudi varlığını savunma taahhüdünü açıkça dünyaya ilan etmedi mi? Orta Doğu’yu kuşatma altına almak için tam donanımlı askeri filolarını bölgeye sevk etmedi mi? ABD ve Batılı Haçlı sömürgeci müttefikleri, Gazze halkının katledilmesi, evlerinin yıkılması ve sürgün edilmesi için savaşı finanse edip sahada doğrudan yer almadı mı? Dahası, Netanyahu ve çetesine boyun eğmedikleri takdirde cehennemin kapılarını sonuna kadar açmakla tehdit etmediler mi? Peki, bundan daha açık bir düşmanlık tasavvur edilebilir mi?"

Evet ABD’nin, dünyanın gözleri önünde, topraklarını savunan direnişçileri terörist, diasporadan gelen işgalcileri ise mazlum olarak tanımlamasına, Müslümanların kanını aşağılayıp yaşlıların, kadınların ve çocukların hayatlarını hiçe saymasına, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in de açıkça ‘Normalleşme’ ihanettir’ ve ‘Gazze’ye destek sınırsız olmalıdır’ demesine rağmen görünen o ki Tunus’taki askeri yargı, farklı bir görüş benimsemektedir!”

Bu ifadelerle Tunus yönetiminin iki yüzlülüğüne dikkat çekilirken son olarak baskı ve tehditlerin Hizb-ut Tahrir’in gerçeği söylemesini engelleyemeyeceğini ifade eden şu ifadeler paylaşıldı:

“Müslümanlara reva görülen zulüm, baskı, kanlarının, mallarının ve namuslarının çiğnenmesi; buna ek olarak, gerçeği ifşa etmelerinin ve hakikati olduğu gibi dile getirmelerinin engellenmesi, tarif edilemez bir eziyettir. Yakın çevreden gelen zulüm ise, çok daha acı vericidir. Ayrıca, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, ömrü kısaltmadığı gibi rızkı da azaltmaz.”