Putin-Erdoğan Görüşmesi: Tüm Terör Örgütleriyle Mücadele Ne Anlama Geliyor?
06 Ağustos 2022

Putin-Erdoğan Görüşmesi: Tüm Terör Örgütleriyle Mücadele Ne Anlama Geliyor?

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Cumhurbaşkanı Erdoğan Soçi'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. 4 saat süren zirvenin ardından yayımlanan ortak bildiride liderler, Suriye'de tüm terör örgütlerine karşı mücadelede dayanışma ve eş güdüm içinde hareket etme kararlılıklarını teyit ettiklerini vurguladılar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Soçi'de Rus mevkidaşı Putin ile bir araya geldi. Soçi'de düzenlenen zirve 4 saat sürdü.

Esed rejimine masada alınan kararlar ve sahada düzenlenen operasyonlarla nefes aldıran “Astana Üçlüsü” içinde yer alan iki lider görüşme sonrası bir basın toplantısı düzenlemedi.

Bunun yerine yapılan ortak yazılı basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

-Bölgesel konular bağlamında, liderler, Türkiye ile Rusya arasında var olan samimi, açık sözlü ve güvene dayalı ilişkilerin bölgesel ve uluslararası istikrarın tesisi açısından taşıdığı kilit öneme işaret etti. İki lider bu çerçevede, Ukrayna limanlarından tahıl ve gıda ürünlerinin emniyetli taşınmasına yönelik İstanbul Mutabakatına varılmasında iki ülke arasındaki yapıcı ilişkilerin rol oynadığını teyit etti.

-Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin, Rusya'nın tahıl, gübre ve gübre üretimi için gerekli hammaddenin kesintisiz ihracı dahil, İstanbul Mutabakatının lafzı ve ruhuna uygun şekilde tam olarak uygulanması lazım geldiğinin önemini vurguladı.

-Suriye'deki son gelişmeler üzerinde durulan görüşmede Erdoğan ve Putin, ülkede kalıcı çözüme ulaşılması için siyasi sürecin ilerletilmesine atfettikleri önemin altını çizdi.

-Liderler, Suriye'nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına atfettikleri öneme işaretle, Suriye'de tüm terör örgütlerine karşı mücadelede dayanışma ve eş güdüm içinde hareket etme kararlılıklarını teyit etti.

-Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin, Libya'nın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine olan güçlü bağlılıklarını vurguladı. Libyalılar arasında mümkün olan en geniş mutabakat temelinde serbest, adil ve muteber seçimlerin düzenlenmesinin önemini vurgulayan iki lider, BM himayesinde yürütülen Libya liderliğindeki ve Libya sahipliğindeki siyasi sürece desteklerini yineledi.

-Erdoğan ve Putin, Türkiye-Rusya Yüksek Düzeyli İş birliği Konseyi'nin müteakip toplantısının Türkiye'de gerçekleştirilmesi üzerinde mutabık kaldı.

“Suriye'de Tüm Terör Örgütlerine Karşı Mücadelede” İfadesi Ne Anlama Geliyor?

2011 yılında Suriye halkının zorba Esed rejimine karşı başlattığı barışçıl gösterilerde Baba Esed’den bu yana uygulanan zulümler protesto edildi. Buna karşılık rejim silahsız halkı susturmak için orduyu devre sokup silahlarla karşılık vermişti. Bu katliamlara ortak olmayan istemeyen ordu mensupları tek tek istifa ederek halkın yanına geçmeye başlamıştı. Sonunda arkasında ordusu ve halkı olmayan laik diktatör Esed rejiminin zulmüne karşı halk geniş katılımlı gösterilerde İslami bir devrim istediklerini ifade edince, bölgede ABD çıkarlarını koruyan ve “İsrail”in güvenliğini sağlayan rejimin bekası tehlikeye düştü. Açlık, sefalet ve yozlaşmış laik demokratik yönetimlere karşı Arap Baharı ile başlayan halk ayaklanmalarını ve devrimleri diğer ülkelerde seçim ile yolundan saptırmayı başaran ABD ve Batılı ülkeler Suriye’de bunun mümkün olmadığını görünce önce Lübnan’dan Hizbullah’ı sonra İran ve Rusya’yı bazı menfaatler karşılığında Suriye’ye Müslümanları katletmesi için davet ettiler. Türkiye de bu plana koordineli olarak dahil olup, muhaliflerin garantörü olarak masada yer aldı.

Soçi’de alınan kararlar arasında yer alan “Liderler, Suriye'nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına atfettikleri öneme işaretle, Suriye'de tüm terör örgütlerine karşı mücadelede dayanışma ve eş güdüm içinde hareket etme kararlılıklarını teyit etti” ifadesi Esed rejimi altında Suriye’de siyasi birliğine işaret ettiğini gösteriyor. Kısa süre önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriye’nin kuzeyine yapılması planlanan operasyon hakkında yaptığı açıklamalarda, “Bu konuda rejimin yapacağı çalışmaya da biz her türlü siyasi desteği veririz. Rejimin de kendi topraklarında bir terör örgütünü temizlemesi en doğal hakkıdır” ifadesi aslında Ankara’nın Esed rejiminin varlığından rahatsızlık duymadığını ve meşru kabul ettiğini ortaya koyuyor.

Türkiye’nin Halep’in tamamının muhaliflerin eline geçeceği bir zamanda başlattığı Fırat Kalkanı harekatı ile muhaliflerin bir kısmını yanına çekmesi, cepheyi zayıflatmış ve şehrin Rusya ile İran’ın desteğiyle Esed rejiminin eline geçmesini önünü açmıştı. Daha sonra Astana’da Rusya ile Türkiye arasında imzalanan mutabakatlarla İdlib’e sıkıştırılan muhalefet, ılımlı ve radikal olarak ikiye bölünme planı gerçekleşmişti. Burada Türkiye, kuzeye çekip Esed ile savaşmasına engel olduğu muhalifleri ılımlı olarak nitelerken, Esed ile savaşanları ise radikal olarak niteliyor.

Soçi’de dün yayımlanan ortak bildiride geçen “Suriye'de tüm terör örgütlerine karşı mücadelede” ifadesinin YPG/PYD’yi de kapsadığı düşünülmüyor zira Rusya’nın terör örgütleri listesinde YPG/PYD bulunmuyor. Medyada yer alan haberlere göre terör örgütü PYD’nin Moskova’da ofisi bulunuyor.

Washington ve Moskova’nın legal gördüğü PYD ile mücadele edilmeyeceğine göre geriye zorba Esed rejimi ile savaşan ve Suriye halkının iradesini temsil eden muhalif gruplar kalıyor.

Kremlin Sözcüsü Peskov’un dün Putin-Erdoğan görüşmesi öncesinde, Türkiye'nin Suriye'deki durumun istikrarsızlaşmasına neden olabilecek eylemlere girişmemesi çağrısında bulunduklarını ifade etmesi PYD’ye karşı adım atılmaması istediğini doğruluyor. Ankara’nın seçimler öncesi milliyetçi duyguları da kabartarak Suriye’nin kuzeyine gerçekleştirmeyi düşündüğü operasyonun yapılsa bile dar kapsamlı ve terör örgütüne karşı değil sadece 30 km derinliğindeki alanın oluşturulmasına yönelik olacağı ortaya çıkıyor. Muhalefetin ırkçı söylemlerle Suriyeli muhacirleri hedef alması ve iktidarı sıkıştırması üzerine 30 km derinliğinde oluşturulacak bu bölgeye seçimlerden önce az da olsa Suriyeli muhaciri iskan etme üzerine kurulu bu operasyonun muhalefetin propagandalarını boşa çıkarma stratejisine dayandığı düşünülüyor.

Ayrıca Suriye gibi Libya’da da farklı cephelerde olsalar da aynı hedefe hizmet eden Rusya ve Türkiye, yaptıkları ortak açıklamada “Libya'nın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine olan güçlü bağlılıklarını vurguladı” ifadesiyle üstü örtülü olarak ifade ettiler. Bilindiği üzere ABD’nin Libya’da tutunmak için sahada arkasında durduğu Hafter’in Rusya ve Türkiye’nin Moskova’da düzenlenen zirveye davet etmesi ile meşruiyet kazandırılmaya çalışılmıştı. Ortak bildiride yer alan “Libyalılar arasında mümkün olan en geniş mutabakat temelinde serbest, adil ve muteber seçimlerin düzenlenmesinin önemini vurgulayan” ifade ile de bu hedefe işaret edildiği düşünülüyor.

Görüşmede Alınan Diğer Kararlar

Doğal Gazda Ruble İle Ödeme

Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, Türkiye ile Rusya arasındaki doğal gaz ticareti ödemelerinde kısmen rubleye geçilmesi konusunda anlaşma sağlandığını ve kademeli şekilde ulusal para birimlerine geçileceğini bildirdi.

Türk ve Rus liderlerin iki ülke arasındaki ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarma konusunda verdikleri talimatı anımsatan Novak, söz konusu hacmi artırmak için gerekli prosedürleri basitleştirmek adına gerekli adımların atıldığını söyledi.

Akkuyu Nükleer Santrali

Novak, Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin de iki lider arasındaki görüşmede ele alındığını, projenin 2023'te faaliyete geçeceğini ifade etti.

Erdoğan’a Soçi ziyaretinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ve Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve MİT Başkanı Hakan Fidan eşlik etti.