“İran-‘İsrail’ Savaşının Fitilini ABD Yaktı ve Söndürdü”
03 Temmuz 2025

“İran-‘İsrail’ Savaşının Fitilini ABD Yaktı ve Söndürdü”

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut Tahrir, 13 Haziran’da İran-‘İsrail’ arasında başlayan savaşın perde arkasını konu alan detaylı bir siyasi analiz yayımladı.

28 Haziran 2025 tarihinde yayımlanan analizde, “Yahudi varlığı neden böylesine sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi? Zira bilindiği üzere, Yahudi varlığının ABD’nin onayı veya talimatı olmadan bu tür büyük operasyonları gerçekleştirmesi mümkün değil. İran, ABD’nin yörüngesinde hareket eden bir ülke değil mi? Eğer öyleyse ABD’nin, İran’ın nükleer tesislerini bombalaması nasıl açıklanabilir?” sorularına odaklanılıyor.

ABD-İran arasında nükleer müzakereler sürerken, “‘İsrail’in neden böylesine sürpriz bir saldırı gerçekleştirdiğine” dair yanıtta, ‘İsrail’in, İran’ın nükleer programını varoluşsal bir tehdit olarak gördüğüne ve programın tamamen ortadan kaldırılmasını talep ettiğine dikkat çekilirken, 13 Haziran’daki Natanz saldırısının, MOSSAD’ın İran’daki casus ağıyla desteklendiği de hatırlatılıyor.

İran’daki operasyonda, ‘İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah tasfiyelerine benzer bir strateji izlediğinin altı çiziliyor. Operasyon için İran’ın nükleer silah geliştirdiği iddiası gerekçe gösterilse de, İran bu iddiaları yalanlayarak programının barışçıl olduğunu savunduğuna ve ABD eksenindeki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun saldırıdan bir gün önce yayımladığı “İran nükleer yükümlülüklerini ihlal etti” raporu hatırlatılıyor.

“İsrail’in ABD’nin onayı veya talimatı olmadan bu tür bir operasyonu gerçekleştirmesi mümkün mü?” sorusuna ise “Hayır, mümkün değil.” İfadesi ile kesin ve net bir giriş yapılıyor.

Ardından ise resmi açıklamalar alıntılanıyor:

“ABD’nin ‘İsrail’ Büyükelçisi Mike Huckabee, ‘Washington’dan yeşil ışık almadan Tel Aviv’in İran’a saldıramayacağını’ belirtti (12.06.2025, Arabi 48). ABD, İsrail’e AGM-114 Hellfire füzeleri gibi özel silah sistemleri sağladı ve İran’ın misilleme füzelerini Amerikan hava savunma sistemleriyle etkisiz hale getirdi (14.06.2025, Russia Today). Trump ile Netanyahu’nun 40 dakikalık görüşmesi ve öncesinde yürütülen dezenformasyon kampanyası, saldırının ABD koordinasyonunda gerçekleştiğini gösteriyor (13.06.2025, El Cezire).”

‘İsrail’in bu büyük saldırıyı ABD’nin desteği ve yeşil ışığını görmeden gerçekleştiremeyeceğinin altı çizilirken, savaşın sona ermesine de bizzat Washington’ın karar verdiği vurgulanıyor.

“İran, ABD’nin yörüngesinde hareket eden bir ülke değil mi? Eğer öyleyse, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini bombalaması nasıl açıklanabilir?” sorusuna ‘İran, ABD’nin yörüngesinde hareket ederek Irak, Suriye ve Yemen’de ABD çıkarlarına hizmet etti. Ancak ABD, İran’ın bölgesel gücünü sınırlamak için diplomatik ve askeri baskı uyguluyor.” İfadesi ile Tahran’ın siyasi eksenine dikkat çekiliyor.

“İran gerçekten de Amerika’nın yörüngesinde hareket eden bir devlettir. Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirerek kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgal etmesine ve özellikle Irak’taki işgalini sağlamlaştırmasına yardım etmiştir... Aynı şekilde Amerikan ajanı Beşar Esed’i korumak için de Suriye’ye müdahale etmiş, Yemen ve Lübnan’da da benzer durumlar yaşanmıştır.” İfadeleri ile İran’ın bölgedeki rolüne de dikkat çekiliyor.

12 Haziran’da UAEA’nın İran’ı suçlayan raporu ve Trump’ın “Zenginleştirme kapasitesinin yüzde 1’ine bile izin veremeyiz” açıklamasının ardından, saldırının İran’ın nükleer birimini ve askeri liderliğini tasfiye amacı taşıdığını ortaya koyduğu ifade ediliyor.

‘İsrail’ saldırısından önce Trump’ın yaptığı açıklamaların Tahran’ı yanıltıcı yönde bir algı çalışması olduğu, Netanyahu ile görüşen Trump’ın “İran’a saldırıya karşı” olduğunu ifade eden açıklamaların da bu algıya hizmet ettiğine değiniliyor:

“Bu durum, Trump’ın hem fitilini ateşlediği hem de söndürdüğü bu savaşın, Trump’ın İran’ın nükleer ve balistik füze kapasitesini devre dışı bırakmak amacına ulaşmak için planlanmış olduğu anlamına geliyor.

Reuters’a konuşan üst düzey bir İranlı yetkilinin haber verilerek yapılan ABD ve İran saldırılarının ardından Tahran’ın, Katar’ın arabuluculuğunda ABD’nin sunduğu ateşkes teklifini kabul ettiğini bildirdiğine de dikkat çekilerek iki ülke arasındaki ilişkiye dikkat çekiliyor.

“Amerika, Yahudi varlığının saldırısını, nükleer müzakerelerde taviz koparmak için bir şantaj aracı olarak kullandı. Bu durum, söz konusu saldırının ABD’nin müzakere stratejisinin bir enstrümanı olarak kullanıldığını gösteriyor.” İfadesi ile ABD’nin hedeflerine işaret edilirken, ayrıca savaş sonrası zaiyat rakamları hatırlatıldıktan sonra şu dikkat çekici ifadeler yer alıyor:

“Yaşanan tüm bu saldırıların ardından Yahudi varlığını İran’ın üzerine salan ve bizzat savaşa katılan Trump, sanki bu kanlı tiyatronun hem yazarı hem yönetmeni değilmiş gibi bir barış havarisi edasıyla sahneye geri dönüp ateşkes ilan ediyor. İran ve Yahudi varlığı da tabii ki bu ateşkesi kabul ediyor!...

Bu durum, Trump’ın hem fitilini ateşlediği hem de söndürdüğü bu savaşın, Trump’ın İran’ın nükleer ve balistik füze kapasitesini devre dışı bırakmak amacına ulaşmak için planlanmış olduğu anlamına geliyor. Trump, NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Lahey’e hareket etmeden önce gazetecilere yaptığı açıklamada ‘İran’ın nükleer kapasitesinin yok olduğunu ve İran’ın nükleer tesislerini asla yeniden inşa etmeyeceğini’ kaydetti. Ardından Trump ateşkesin yürürlükte olduğunu belirterek ‘İSRAİL, İran’a saldırmayacak.’ İfadelerini kullandı”

ABD, İran ve 'İsrail'in bölgedeki ilişki ağı ve gelişmelerin perde arkasına geniş yer verilen, “Yahudi Varlığının İran’a Saldırısı ve Yansımaları” başlıklı detaylı analizin tamamına erişmek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz…

Yahudi Varlığının İran’a Saldırısı ve Yansımaları