Terörist “İsrail”in uluslararası sularda seyreden Mavi Marmara gemisinde gerçekleştirdiği katliamın 13. Yıldönümü, “normalleşme” anlaşmalarıyla katillerin ellerinin sıkıldığı bir atmosferde çeşitli etkinliklerle anılıyor.
İHH İnsani Yardım Vakfı ve Özgür Gazze Hareketi'nin organize ettiği ve Gazze'ye insani yardım taşıyan içinde sadece sivillerin bulunduğu 6 gemiye; Akdeniz'de uluslararası sularda 31 Mayıs 2010 tarihinde “İsrail”in eşkıyalık yaparak gerçekleştirdiği vahşi müdahalede toplam 10 Müslüman korkunç bir şekilde katledilmişti.
Mavi Marmara katliamının 13. yıldönümü, Ankara’nın katil “İsrail” ile “normalleşme” görüşmeleri adı altında başlatılan ve karşılıklı dostluk mesajlarıyla süren ağır bir atmosferde anılıyor. Müslümanlar, Ankara ve diğer İslam beldelerinin yönetimlerinin gasıp Yahudi varlığıyla “normalleşme” adı altında başlattığı bu yakınlaşmanın İslam’a ve Filistin’e ihanet olduğunu ifade ederken, yöneticiler bu girişimlerini her gün daha ileriye götürüyor.
Önceleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının katledildiği saldırıya sert tepki gösteren daha sonra “bana mı sordunuz?” çıkışıyla Mavi Marmara katliamının hesabının sorulmasına sırt dönen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimindeki hükümet daha sonra imzalanan anlaşmayla katillerin yargılanma sürecine de engel olmuştu. Sürülen özür, tazminat ve Gazze ablukasının ortadan kaldırılması gibi şartlardan sadece tazminat yerine getirildi. Anlaşmada dikkat çeken bir başka ayrıntı ise “İsrail”in belgede imzayı Kudüs’te imzalayarak başkent gibi göstermesiydi. Daha sonra katliamın bayraklaşan sembolü Mavi Marmara gemisi parçalanarak hafızalardaki görünütüsü silinmiş oldu. Türkiye'ye getirilen gemi satıldıktan sonra güvertesi kesildi, yolcu salonları çıkarıldı ve kargo taşımacılığında kullanılmaya başlandı.
Türkiye ve “İsrail” arasında imzalanan anlaşma ile ne katliamı gerçekleştirenler ne ceza aldı, ne de Gazze’de huzur sağlandı. Üstelik varılan anlaşma ile Yahudi varlığı, galipmiş gibi masaya oturup istediğini istediği zaman yapabilmeyi legalleştirmiş oldu. Gizli maddelerde geçen “İsrail”in güvenlik kaygılarına bağlıdır”, “İsrail”in önceden vereceği onaya, güvenlik kaygılarına bağlıdır” ibareleri, “İsrail”e istediği zaman keyfi hareket etme özgürlüğü tanıyor.
Sade bir vatandaşın bile bu ibareleri görünce “İsrail”e sınırsız manevra kabiliyeti sağlayan maddeleri anlayabilmesi, masaya oturan diplomatların gözünden kaçmış olmasını imkansız hale getiriyor.
“Anlaşmanın Gizli Maddeleri”
“İsrail”de hukuk alanında çalışan bir sivil toplum kuruluşu, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne 2016'da imzalanan “İsrail”-Türkiye anlaşmasının tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi. Metnin ekinde Gazze'ye yapılacak yardımlar ve karşılıklı "terörist saldırıların engellenmesi" maddeleri var.
“İsrail” Hukuk Merkezi (Israel Law Center - ILC) adlı Tel Aviv merkezli bir sivil toplum örgütü, Mavi Marmara davasının görüldüğü Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne, 28 Haziran 2016'da “İsrail” ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmanın tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi.
Metinde, daha önce ne “İsrail” ne de Türkiye tarafından kamuya açıklanan ek maddeler de yer alıyor. ILC'nin resmi anlaşma metni olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) sunduğu belgede, kamuoyuna açıklanan 6 maddenin yanı sıra, şu 5 madde var:
1-Türk hükümeti, anayasadaki güçler ayrılığı sınırları içinde, filo olayıyla alakalı olarak Türkiye'de süren tüm ulusal yasal işlemlerin hızlı şekilde sonlandırılması için çalışacak. Her şekilde, anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, filo olayıyla ilgili Türkiye'de süren her yasal işlem, ulusal yetkili mahkemelerde sonlandırılacak.
2-“İsrail” ve Türkiye, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından her bir ülkenin, vatandaşları yaptığı olayla alakalı suç duyurularını incelemek ve uygun olduğunda dava açmak için özel yargı yetkilerine sahip olması konusunda anlaşmıştır.
3-Türkiye ve “İsrail”, kendilerine ait topraklardan birbirlerine karşı herhangi bir terörist ya da askeri faaliyete izin vermeyeceğini ya da yurt dışındaki bu tarz faaliyetleri desteklemeyeceğini beyan eder. Bu maksatla, Türkiye ve “İsrail”, kendi topraklarında herhangi bir örgüt ya da kuruluşun karşı tarafa karşı bu tarz faaliyetlere girişmemesi, planlamaması, yürütmemesi, yönetmemesi ya da finanse etmemesi için gereken tüm önlemleri alacağını garanti eder.
4- “İsrail”, Türkiye ile Gazze şeridindeki nüfusun yararlanacağı projelerde işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacaktır. Bu maksatla, aşağıdakiler üzerinde anlaşmışlardır:
-Türkiye'den ithal edilen sivil malların Gazze şeridine “İsrail”den açılan kara sınırları üzerinden geçmesi, Filistin yönetiminin yerel temsilcileriyle koordinasyon da dahil olmak üzere, yürürlükte olan prosedür ve protokollere ve güvenlik kaygılarına bağlıdır. Türkiye'den gelen inşaat malzemelerinin Gazze şeridine girişi, Gazze Yeniden İnşa Mekanizması koşullarına uygun şekilde yapılacaktır.
-Türkiye, Gazze şeridine, “İsrail” ve Filistin Yönetimi'nin Gazze'de çalışmasına onay verdiği bankalar üzerinden para gönderebilecektir, bu da “İsrail”in güvenlik kaygılarına bağlıdır.
-“İsrail”, Türkiye'nin Gazze şeridinde bir deniz suyu arıtma tesisi açma niyetini memnuniyetle karşılar. Türkiye, bu tesisi, tek başına ya da ilgilenen diğer ülkelerle işbirliği halinde inşa etme niyetini beyan etmiştir, bu da “İsrail”in önceden vereceği onaya, güvenlik kaygılarına bağlıdır.
5-Gazze şeridiyle ilgili uzlaşmaya varılan yukarıdaki tüm maddelerin, bölgede sükûnet sağlandığı sürece uygulanması kabul edilmiştir.
6- “İsrail” ve Türkiye, 22 Mart 2013'de varılan uzlaşmanın, 28 Haziran 2016'da imzalanan anlaşmanın ve bu ekte belirtilen düzenlemelerin, filo olayı ve sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ve sonuçlarıyla alakalı süren tüm sorunları kapsadığı ve hepsini sonlandırdığı kabul edilir.
28 Haziran 2016'da imzalanan ve Mavi Marmara olayının yaşandığı 31 Mayıs 2010'dan bu yana diplomatik ilişkilerin seviyesinin düşürüldüğü “İsrail” ile Türkiye arasında normalleşme sağlayan anlaşma, Ağustos 2016'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmişti. Meclis'te kabul edilen anlaşma da resmi kayıtlara 6 madde olarak girdi.
Bu 6 madde, “İsrail”in Mavi Marmara olayında hayatını kaybedenlerin yakınları için tazminat olarak Türkiye'ye 20 milyon dolar ödemesini, bunun karşılığında filo hadisesiyle ilgili İsrail devletine ya da vatandaşlarına yönelik Türkiye'de açılacak herhangi bir davadan muaf tutulmasını öngörüyordu.
ILC'nin gönderdiği, UCM'nin de resmi internet sitesinde yayımladığı belgede, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesiyle ilgili maddeler var.
Bu maddelerin TBMM'de milletvekilleriyle paylaşılıp paylaşılmadığı bilinmiyor. Ancak parlamentodan geçtiğinde Resmi Gazete'de bu maddelere yer verilmedi.
Bugün ise Ankara, “normalleşme” adı altında imzaladığı anlaşmalarla terör devleti “İsrail”i meşru olarak tanıyor. Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde “İsrail” bayrağı Mehmetçiğe taşıtılıyor.
Gazze ve Batı Şeria’da katliam ve işgaller devam ederken gasıp Yahudi varlığının liderleri ağırlanıyor ve karşılıklı dostluk mesajları gönderiliyor. Karşılıklı elçiler atanırken ilişkiler üst düzey seviyeye çıkarılıyor.
Boş kınama mesajlarıyla cesaretlendirilen “İsrail”in katliam ve işgallerine “normalleşme” anlaşmaları ile meşruiyet kazandırılmaya devam ediliyor.