Önce "İsrail", Sonra Darbeci Sisi, Şimdi de Katil Esed Rejimi İle El Sıkışıldı
29 Aralık 2022

Önce "İsrail", Sonra Darbeci Sisi, Şimdi de Katil Esed Rejimi İle El Sıkışıldı

Köklü Değişim Medya

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Suriyeli mevkidaşı Ali Mahmud Abbas ile Moskova’da bir araya geldi. Akar’ın yaptığı açıklamada, “Toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştır” ifadelerini kullandı.

Suriye halkının katili Esed rejimine Ankara’nın meşruiyet kazandırmak için başlattığı sürece paralel bir haber dün akşam saatlerinde ajanslar tarafından son dakika gelişmesi olarak servis edildi.

Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya Federasyonu ve Suriye istihbarat başkanlarıyla üçlü toplantıda bir araya geldi.

Türkiye ile Suriye arasında 11 yıl sonra bakanlar düzeyinde yapılan ilk resmi görüşmenin ardından yapılan ve yapıcı havada geçtiği belirtilen toplantı sonucunda, “Suriye’de ve bir bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalındığı” açıklandı.

Rusya Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada ise “Suriye krizinin çözümü, sığınmacı sorunu ve Suriye'deki radikal gruplarla mücadele konularının görüşüldüğü ve bu yapıcı diyalog formatının devam etmesinin bölgeye istikrar getireceği” bilgisi paylaşıldı.

Kısa süre önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile Ekim 2021’deki Bağlantısızlar Toplantısı’nda ayaküstü görüştüğünü açıklamış daha sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beşar Esad’la görüşmek istediğini söylemişti.

Suriye halkını kimyasal silahlar ve varil bombaları ile katleden Esed rejimine meşruiyet kazandırmak için Türkiye medyasında da operasyonel haberlerle bu sürecin temelleri atılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Kasım sonunda “Esad ile görüşme olabilir, siyasette küslük, dargınlık olmaz, eninde sonunda adımlarımızı atarız” diyerek sürecin akışına işaret etmişti. Son açıklamasında ise Erdoğan, “seçimden sonra sil baştan yapabiliriz” diyerek Beşar Esed ile el sıkışma tarihine yönelik ipucu vermişti. Ankara, her ne kadar bu çalışmalara hız verse de katliamlara rağmen Suriye halkı halen zorba Esed rejimini protesto edip, meşru kabul etmiyor.

Rusya ve İran ile birlikte “Astana Üçlüsü” içinde yer alan Türkiye, devrimin zirveye çıktığı 2014 yılından sonra masada alınan kararlar ve sahadaki operasyonlara katkı sağlayarak Esed rejiminin ayağa kalkmasına destek olan çabalara dahil olmuştu. Hulusi Akar’dan Açıklama:

İki saate yakın süren toplantının ardından yurda dönüş öncesi toplantıya ilişkin bilgi veren Bakan Akar, “Toplantıda Suriye ve bölgedeki durumun bir an önce olumlu yönde gelişmesi, sulhun, sükunun, istikrarın sağlanması için neler yapılabileceğini görüştük” dedi.

Türkiye’nin görüş ve değerlendirmelerini aktardıklarını, diğer tarafların değerlendirmelerini dinlediklerini belirten Akar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Bizim toplantıda dile getirdiğimiz en önemli hususlardan biri terörle mücadele oldu. Başta Suriye ve Irak olmak üzere tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne, egemenlik haklarına saygılı olduğumuzu, tek amacımızın terörle mücadele olduğunu, başka bir amacımızın bulunmadığını vurguladık. Suriye için de tehdit oluşturan PKK/YPG, DEAŞ gibi terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirmeyi amaçladığımızı ifade ettik. Ülkemizin, milletimizin ve hudutlarımızın güvenliğini sağlamak için gayret gösterdiğimizi söyledik. Ayrıca yapacağımız bu çalışmalar çerçevesinde Suriye’den Türkiye’ye daha fazla göçün olmaması için gayret gösterdiğimizi dile getirdik. Suriye sorununun BMGK 2254 sayılı kararı çerçevesinde tüm unsurları kapsayıcı ve bütüncül şekilde çözülmesi gerektiğini vurguladık. Bu manada önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek çalışmaların bölgede ve Suriye’de barışa ve istikrara giden yolda ciddi katkılar sağlanabileceğini değerlendiriyoruz.”

Üçlü toplantıların devam etmesi konusunda mutabık kaldıklarını açıklayan Bakan Akar, “Temennimiz bir an önce bölgeye barışın, huzurun, istikrarın gelmesi. Bunun için bugüne kadar yaptığımız gibi bundan sonra da bize düşen görevleri yapmaya devam edecek, gerekli katkıları sağlayacağız” dedi.

Seçimler öncesi Suriyeli muhacirlere karşı muhalefetin ırkçı söylemleri ve kötü giden ekonomik sürecin faturasının muhacirlere kesilmesi ile oluşan rüzgara kapılan iktidar, bu atmosferi değiştirmek için adımlar atmayı planlıyor. Muhalefetin Esed ile görüşme ve Suriyeli muhacirleri gönderme propagandasını seçim öncesi ellerinden almak için 11 yıldır halkını katleden rejim ile görüşme trafiğini hızlandıran AK Parti, kısa süre önce de darbeci Sisi ile el sıkışmış, Filistin’i işgal eden ve Müslümanları katleden “İsrail” ile de “normalleşme” anlaşmaları imzalamıştı.

Rusya ve İran ile “Astana Üçlüsü” içinde yer alan Türkiye, masada varılan mutabakatlar ve sahadaki operasyonlarla arkasında halkı ve ordusu olamayan Esed rejiminin yeniden ayağa kalkması yönündeki çalışmalara destek olmuştu. Rusya ve İran’ın Halep’teki vahşi katliamlarının ardından rejim muhaliflerinin İdlib’e sıkıştırılması ve Esed ile savaşmalarının önüne geçilmesi için büyük çaba sarf etmişti. Bu kapsamda gözlem kuleleri kurulmuş ve rejmin ilerleyişi izlenmişti. Bugün garantör ünvanıyla muhalifleri kontrol altına tutan Ankara, adına siyasi süreç de denilen ABD himayesindeki Cenevre’deki görüşmeler paralelinde Esed rejimi ile muhalifleri “uzlaştırmak” ve kimyasal bombalarla halkını katleden Esed rejimine meşruiyet kazandırmak için büyük çaba sarf ediyor.

Cenevre’deki görüşmelerinin altyapısını oluşturan “Astana Üçlüsü” bugün BM’nin 2254 sayılı kararı gereği hareket ettiklerini ifade ediyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da “rejim ile muhalifleri uzlaştırmamız lazım” açıklamasını, 2254 sayılı karar gereğince sürdürülen “siyasi sürece” dayandırmıştı. Bu da Astana ve Cenevre süreçlerinin Esed rejiminin bekasını korumak için sürdürülen bir çalışma olduğunu ortaya koyuyor.

Resmi görüşmelerde Ankara’nın sürekli zikrettiği “Suriye’nin bütünlüğünün korunması” söyleminin Esed rejiminin meşruiyet kazandırılmasına bir atıf olduğu ve muhaliflerin anlaşmalar sonunda etkisiz hale getirilip, kontrolün yeniden uğruna bir milyon Müslümanın katledildiği ve 7 milyondan fazla mazlumun yerinden edilmesi ile sonuçlanan 11 yıllık vahşi katliamlarla Esed rejimine verilmesini kapsadığı gelişen görüşmeler ışığında görülmekte.

Rusya ve Çin'e fokuslanan ABD, Ortadoğu'da sorun istemediği için başlattığı "normalleşme" çalışmaları, dost ve müttefiklerinin de desteği ile hızla ilerliyor. Bugün dış siyasette görülen 180 derecelik keskin dönüşlerin de bu plan çerçevesinde şekillendiği düşünülüyor.